Tasarrufun iptali davalarında "borçlu" ve bu kişi ile işlemde bulunan "üçüncü kişiler"in davada davalı olarak gösterilmesi zorunlu olduğundan ve bu kişiler arasında "zorunlu dava arkadaşlığı" bulunduğundan, tasarrufun iptali davasının, bu kişilerden birinin yerleşim yerinde açılabileceği-
Tasarrufun iptâli davaları, icra takibine bağlı davalar olduğundan, dava devam ederken borcun ödenmiş olduğunun anlaşılmış olması halinde, dava konusuz kalacağından "davanın konusu kalmadığından reddine" veya "dava konusuz kaldığından, karar verilmesine yer olmadığına" karar verilmesi, ancak dava açılmasına hangi tarafın neden olduğu araştırılarak yargılama giderleri ve vekalet ücreti bakımından araştırmanın sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
İptale tâbi bir tasarruftan bahsedilebilmesi için, işlemin borçluya ait bir mal üzerinden yapılması gerekeceği, tapu kayıtlarının bir kısmının borçlu adına geçirilmemiş ve nam-ı müstear yoluyla borçlunun adı gizlenerek devir yapıldığının ileri sürülmesi halinde, tapuların ilk devir işlemlerini yapan ve borçlunun âkidi bulunan arsa sahiplerinin davaya katılmaları sağlanarak, savunma ve delillerinin toplanıp, sonucuna göre hüküm kurulması gerekeceği-
Başka bir alacaklının takibi ya da aynı alacaklının başka bir takibi nedeniyle aynı tasarrufun iptâl edilebileceğinden mahkemece "bir tasarrufun iptâline ancak bir kez karar verilebileceği"nden söz edilerek açılan ikinci davanın reddedilemeyeceği-
Tasarrufun iptali davasının "Genel Kredi Sözleşmesi" nde (ya da "Müşterek Borçluluk ve Müşterek Müteselsil Kefalet Taahhütnamesinde") öngörülen yetkili mahkemede (şimdi;HMK.'nun 17. maddesi çerçevesinde)açılabileceği-( Hemen belirtelim ki; 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş olan 6100 Sayılı HMK' nun 17. maddesinde "tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşme ile yetkili kılabilirler..." denilmiş olduğundan, bundan böyle yetki sözleşmesi herzaman geçerli sayılmayacak, ancak, HMK'nun 17. maddesindeki koşullar çerçevesinde yapılan yetki sözleşmeleri geçerli olacaktır.)
Tasarrufun iptali davalarında mahkemece -davalı tarafından yetki itirazında bulunulmamış olması halinde- doğrudan doğruya "yetkisizlik kararı" verilemeyeceği-
İptâl davalarında, davalılar arasında "zorunlu dava arkadaşlığı" bulunduğundan, davanın reddi halinde, davalılar yararına "tek" vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
6183 sayılı kanuna dayanılarak açılan tasarrufun iptali davalarında takipkonusu kamu alacağının miktarı ile iptali istenen tasarrufun, tasarruf tarihindeki değerinden hangisi az ise, onun üzerinden -karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Üçret Tarifesine göre- nisbi Avukatlık (vekalet) ücretine hükmedilmesi gerekeceği- (Not: 6.06.2009 tarih ve 5904 sayılı Kanunun 35. maddesi ile Avukatlık Kanunun 168. maddesinde yapılan değişiklik sonucunda; 6183 sayılı Kanun'dan kaynaklanan tasarrufun iptali davalarında "maktu" vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceğinden, burada sunulmuş olan içtihatların bugün için geçerliliği kalmamıştır. )
Tasarrufun iptali davasının kabulü halinde, mahkemece “tasarrufun iptali”nden başka, ayrıca “tasarruf konusu malın haczine” de karar verilemeyeceği-