Her ne kadar tasarrufun iptali davası yönünden borçlu hakkında yapılmış bir icra takibi bulunmaması nedeniyle red kararı verilmesi doğru ise de, davacı borçlu olduğu iddia edilen kişi hakkında İİK.nın 89/IV maddesi uyarınca dava açtığına göre öncelikle bu konuda açılan davanın sonucunun beklenmesinin gerekeceği-
Dava dilekçesi ile yargılama sırasındaki açıklamalardan davanın muvazaaya dayalı temliki tasarrufun iptali, olmadığı takdirde taşınmaz bedelinin iadesi isteğine ilişkin olduğu anlaşıldmışsa da, davacı tarafça evlilik birliği içerisinde edinilen taşınmazdan kaynaklanan tasfiye alacağı ya da mal rejiminin tasfiyesi yönünden bir açıklama bulunmadığından, mahkemece taşınmazın alındığı dönem dikkate alınarak dava ve talebin niteliğinin davacı taraftan sorularak açıklığa kavuşturulması, davanın muvazaaya dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde taşınmaz bedelinin istenilmesi niteliğinde ise, (TBK. mad. 19) genel mahkemeler görevli olduğundan dava dosyasının görevsizlik kararı verilerek görevli ve yetkili genel mahkemeye gönderilmesi, talep; mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan katılma alacağı ve katılma alacağını karşılıksız bırakmak maksadıyla muvazaalı olarak yapılan temliki tasarrufun iptali niteliğinde ise bu konuda genel mahkemeler görevli olduğundan temliki tasarrufun iptaline ilişkin davanın katılma alacağı davasından tefrik edilerek görevsizlik kararı verilmek suretiyle gelen mahkemeye gönderilmesi, katılma alacağı yönünden ise mevcut deliller değerlendirilerek elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği- Her ne kadar dava Asliye Hukuk Mahkemesi'ne açılmış ve Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından görevsizlik kararı verilerek Aile Mahkemesi'ne gönderilmiş ve görevsizlik kararı kesinleşmiş ise de, görevsizlik kararı taraflarca temyiz edilmeksizin kesinleştiğinden, Aile Mahkemesi tarafından yeniden görevsizlik kararı verilebileceği-
Davalı borçluya ait başkaca taşınmazların bulunması ve davacı alacağının da taşınmazlar üzerinde yer alan ilk hacizden sonra gelmesi nazara alınarak borçluya ait taşınmazların kıymet takdirlerinin yapılması ve aciz halinin gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesinden sonra davanın diğer şartlarının araştırılması gerekeceği- Davacının, icra takip dosyasındaki alacak miktarı ile iptal istediği gözetilmeden, davacı vekilinin yaptığı ıslah adı altındaki açıklamaya farklı bir anlam yüklenerek davacı talebinin taşınmazın belirli bir tarihteki değeri ile sınırlandırılmasının hatalı olduğu-
Davalı borçlu ile lehine tasarruf yapılan 3. kişi durumundaki davalılar arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunduğundan gerek borçlu ve gerekse 3. kişinin birlikte yetki itirazında bulunmasının gerekeceği, ancak dava konusu malı 3. kişiden satın alan ve 4. kişi konumundaki kişiler ile borçlu arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğundan yetki itirazını tek başına yapmasının da mümkün olduğu-
Tasarrufun iptali davalarında harç ve vekalet ücretinin takip konusu alacak miktarı ile iptali istenen tasarrufun, tasarruf tarihindeki değeri karşılaştırılarak düşük olan değer üzerinden hesaplanacağı-
Tasarrufun iptali istemine ilişkin davaların İİK.nın 281. maddesi uyarınca genel mahkemelerde görülmesi gerektiği, bu davaların nitelikleri itibariyle de 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda sayılan ticari davalardan olmadıkları-
Tasarrufun iptali istemine ilişkin davaların İİK.nın 281. maddesi uyarınca genel mahkemelerde görülmesi gerektiği, bu davaların nitelikleri itibariyle de 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda sayılan "ticari" davalardan olmadıkları-
Davalıların banka vasıtası ile yaptıkları harici ödemeler dahil edildiğinde, bu davalıların satın aldıkları taşınmaz yönünden ivazlar arasında fahiş fark oluşmadığı ayrıca adı geçen davalıların borçlunun mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduklarının kanıtlanamadığı anlaşıldığından bu davalılar yönünden tasarrufun iptali davasının reddi gerektiği- İcra dosyasında yapılan araştırmalara verilen cevaplardan borçluların borcuna yetecek haczi kabil mal varlıklarının olmaması nedeniyle haciz tutanaklarının geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu, ivazlar arasında bir mislini aşan fahiş fark bulunduğu ve gerçek bedelin ödendiğinin kanıtlanamaması yanında taşınmazları borçlu davalılardan satın alan ve 3. kişi konumunda olan bir kısım davalılar ile borçlu davalılar arasında akrabalık ilişkisi bulunduğu anlaşıldığından tasarrufun iptali gerektiği- Davalı borçlu kendisine ait taşınmaz hissesini, davalı 3. kişiye, 3. kişi de 4. kişiye satmış olup, davalı 4 kişi, borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olmadığından hakkındaki davanın reddine, 3. kişi davalı ise, borçlu davalının dayısı olduğundan, İİK. mad. 280/1-2 uyarınca hakkındaki davanın kabulü ile davalı 3. kişinin İİK. mad. 283/II uyarınca taşınmazı elden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında, davacının asıl alacak ve ferileri ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmesine karar verilmesi gerektiği- Borçlu tarafından 3. kişilere satışan taşınmaz hisselerinin, şufa hakkının kullanılması nedeniyle davalı 3. kişilerin elinden çıkmış olması halinde, davalı 3. kişilerin şufa nedeniyle aldıkları bedel oranında ve davacının asıl alacak ve ferileri ile sınırlı olmak üzere tazminata mahkum edilmeleri gerektiği- Tasarrufun iptali davalarında vekalet ücretinin dava konusu malın tasarruf tarihindeki gerçek değeri ile alacak miktarından hangisi daha az ise o değer üzerinden hesaplanması gerektiği- Davaya konu birden fazla tasarruf bulunması, ayrı ayrı taşınmazların satılmış olması ve davalılar arasında mecburi dava arkadaşlığının da bulunmaması halinde ise, her bir tasarruf için vekalet ücretinin ayrı ayrı belirlenmesi gerektiği-
Davacının alacağının kaynağı olarak gösterilen katkı payı alacağına ilişkin davanın reddedilmiş olmasına göre, tasarrufun iptali davasının reddedilmiş olmasında isabetsizlik bulunmadığı-