Tasarrufun iptali davalarında, HMK'nin 5 ve devamı maddelerinde düzenlenen yetki kurallarının geçerli olduğu, icra dosyasına itiraz edilmemesinin, davada yetkiye itirazı etkilemediği-
Davacı alacağının, dava açıldıktan sonra borçluya miras hissesi olarak verilen taşınmazın devri sureti ile ödendiğinin açık olup, takip borcunun davalı borçlu tarafından ödenmiş olmasından dolayı hüküm kurulmasına yer olmadığı-
İptal davasının, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olduğu, tasarrufa konu malların aynı ile ilgili olmadığı gibi alacağın genel kredi sözleşmesinden kaynaklanmasının da görev hususunun belirlenmesine doğrudan bir etkisi olmadığı-
Yargıtay bozma kararından sonra davanın ıslahının mümkün olmayacağı- 6183 sayılı Kanunun uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği-
Davalılar dördüncü kişilerin kötü niyetli olduklarına ilişkin kanıt bulunmadığından bu davalılar yönünden davanın reddine, davalı üçüncü kişinin borçlunun mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğu anlaşıldığından ve davalı diğer üçüncü kişinin satın aldığı taşınmazın gerçek değeri ile tapudaki satış bedeli arasında bir mislini aşan fahiş fark bulunduğu anlaşıldığından bu davalılar yönünden davanın kabulüne karar verilmesinin isabetli olduğu- Davalı üçüncü kişiye satılan dava konusu taşınmaz yönünden daha önce dairede incelenip karar verilen başka kararlar olduğundan adı geçen davalının tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla tazminata mahkum edilmesi gerektiği-
Kayınvalide ile gelini arasındaki tasarrufun iptali gerektiği- Tasarrufun iptali davasının kabulü halinde karar ilam harcının, takip konusu alacak miktarı ile iptali istenen tasarrufun, tasarruf tarihindeki değeri karşılaştırılarak düşük olan değer üzerinden nispi olarak hesaplanacağı-
Davacının davalılar ile aynı yerde oturuyorlarsa davasını oturduğu yer mahkemesinde, ayrı ayrı yerlerde oturuyorsa seçimlik hakkını kullanarak dilerse borçlunun, dilerse borçlu ile hukuki işlemde bulunan 3.şahsın yerleşim yeri mahkemesinde davasını açabileceği-
Yargı yerinin belirlenebilmesi için, her iki kararın da temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olması gerektiğinden öncelikle, görevsizlik kararının mahkemesince taraflara tebliğinin sağlanacağı, temyiz edilmesi halinde dosyanın Yargıtay ilgili hukuk dairesine, temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde ise kesinleşme şerhi verildikten sonra yargı yeri belirlenmesi için Daireye gönderilmesi gerekeceği-
15 günlük yasal süre (HUMK. mad. 432/1) geçirildikten sonra yapılan temyiz istemlerinin reddi gerekeceği-
Muvazaalı icra takibinin iptaline ilişkin davada, "icra dosyasına yapılacak ödemelerin davalıya ödenmesinin ve tüm icrai işlemlerin durdurulması" yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesine ilişkin talep reddedilmiş olup davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin ilk derece mahkemesi kararına yönelik temyiz başvuru imkanı bulunmadığı-