1136 sayılı avukatlık yasasının 168/2 maddesi uyarınca 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirlenmesi gerekeceği-
6183 sayılı yasanın 24 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali isteğine ilişkin davalarda, iptal kararı verilebilmesi için borcun tasarruf tarihinden önce doğmuş olması gerekeceği- Davacı idareden davalı borçluların hangi vergi borçları ile ilgili olarak tasarrufun iptali davasını açtıklarının sorularak, borçlu davalıların vergi borcunun hangi tarihte tahakkuk edip kesinleştiğinin ve tasarruf tarihi itibariyle vergi borcunun ulaştığı miktarın saptanması amacı ile bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiği-
Davacı tarafından davalı borçlu hakkında icra takibi yapılmamış ise de, dava dilekçesinde "davalı hakkında tazminat davası açtığını ve bu nedenle kendisine ait taşınmazları alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla diğer davalılara sattığı" ileri sürerek "yapılan satışın ve tapunun iptali"ni talep etmiş olan davacının açmış olduğu davanın TBK.nun 19. maddesine göre genel muvazaaya dayalı tapu iptal ve tescil istemi doğrultusunda değerlendirilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptaline ilişkin yerel mahkemenin ilk verdiği kararda aleyhine hükmedilen vekalet ücretini ödemiş olan tarafın, bu kararın Yargıtayca bozulması ve yerel mahkemece bozma sonra "konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve vekalet ücreti takdir edilmesine gerek olmadığına karar verilmesi" ve kararın bu şekilde kesinleşmesi üzerine, tasarrufun iptali davasını sonlandıran kararda tarafların hiçbiri lehine vekalet ücreti takdir edilmemiş olduğundan, itirazın iptali davasının davacının ödediği vekalet ücretinin de dayanağının kalmamış olacağı; bu durumda vekalet ücretinin iadesi için açılan takibe itiraz üzerine açılan itrazın iptali davasının kabulü gerektiği-
Dava, tasarrufun iptali istemine ilişkin olup Asliye Hukuk Mahkemesince bakılması gerekeceği-
Davacının alacağının işçi alacağı olduğu ve davalı 3. kişi tarafından dava konusu markaların devredilmediği anlaşıldığından, ihtiyati haciz kararının "teminatsız" olarak verilmesinin isabetli olacağı-
İhtiyati tedbir talebinin reddi halinde bu başvurudan sonra verilen temyiz kararı üzerine karar düzeltme yolunun kapalı olduğu-
Davalıların yerleşim yerinin gözetildiğinde, mahkemenin yetkisizliğine karar verilmesinden sonra, dosyanın buradaki asliye hukuk mahkemesine gönderilmesinin talep edilmiş olması nedeniyle HMK. mad. 331/2 gereğince  yargılama giderleri ve vekalet ücretinin yetkili mahkemece hüküm altına alınması gerektiği-
İİK. mad. 268 uyarınca, ihtiyati haczin icrai hacze iştirakinin İİK. mad. 100 koşulları çerçevesinde mümkün olduğu, tasarrufun iptali davalarının hüküm tarihlerinde ihtiyati hacizlerin kesin hacze dönüştüğü- Şikayetçi ile şikayet olunanın takip borçlusu aleyhinde açtıkları tasarrufun iptali davaları sonucunda takip borçlusuna ait taşınmazların satışı sonrası düzenlenen sıra cetveline yönelik uyuşmazlıkta; şikayetçinin kesin haciz tarihinin, şikayet olunanın kesin haciz tarihinden sonra, şikayetçinin takip tarihinin ise şikayet olunanın takip tarihinden önce olduğu, şikayetçinin takip dosyasında borçlunun haczi kabil malı bulunmadığı yönünde düzenlenen tutanağın İİK'nın 105/1. maddesi uyarınca kat'i aciz vesikası niteliğinde olduğu, bu hususun, şikayetçi tarafından açılan tasarrufun iptali davasının gerekçeli kararında da belirtildiği, bu bakımdan ihtiyati haciz sahibi şikayetçinin, İİK. mad. 100 gereğince, şikayet olunanın kesin haczine iştirak koşullarını taşıdığı, satış bedelinin taraflar arasında garameten paylaştırılması gerektiği-
İİK 277 vd maddelerinde belirtilen şartların gerçekleşip gerçekleşmediğine ilişkin görevin, İİK 281. maddesine göre genel mahkemelere ait olması gerekeceği-