İİK. mad. 277 vd. gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerektiği- Borçlu adına kayıtlı ve davacı tarafından haciz konulan taşınmaz üzerindeki ipotek ve hacizler ile hacizli iki araçtaki davacı haczinden önceki hacizler nedeniyle davacıya para düşmeyeceği, borçlunun bankalarda mevduatı görülmediği anlaşılmakla birlikte, haciz tutanağından 6.500 TL'lik menkul haczi yapıldığı, haciz sırasında borçlunun annesi tarafından istihkak iddiasında bulunulduğu anlaşıldığından, öncelikle hacizle ilgili istihkak davası açılıp açılmadığı araştırılarak, haciz tutanağının İİK. mad. 105 anlamında "geçici aciz belgesi" niteliğinde olup olmadığının değerlendirilerek bu nitelikte olduğunun kabulü halinde, davanın esasının incelenmesi, aksi halde önşart yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece, “davalı son malikin kötüniyetli olmadığı” belirtilerek “davanın reddine” karar verilmişse de, davacının alacağının doğum tarihi, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleştiği, aciz belgesinin sunulduğu, alacağın gerçek olduğu ve davanın süresinde açıldığı görülüğünden, mahkemece, dava konusu davalı borçlu ile 3. kişi davalı arasındaki taşınmaz satışları ile davalıların 7.7.2011,12.8.2011,10.11.2010, 9.11.2010 tarihli tasarrufları yönünden taraf delillerinin toplanması ve tasarrufların İİK'nun 278, 279, 280, (283/2) maddeler gereğince iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği-
Dördüncü kişi konumunda olan davalıların, borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olması halinde tasarrufun iptaline karar verilmesi gerekeceği- Tasarrufun iptali davalarında karar harcının tasarrufa konu malın tasarruf tarihindeki gerçek (rayiç) değeri ile davacının alacak miktarından hangisi daha az ise o değer üzerinden hesaplanması gerekeceği- 6183 s. K.'un uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirlenmesi gerekeceği-
Davacı Mal Müdürlüğü tarafından borçlunun mal varlığında her hangi bir eksilme olup olmadığının ileri sürülmediği, davacı tarafın kamu alacağını borçlu ve borçlu ile işlemde bulunan kişiler ile şirket ortak ve yöneticilerinden koşulların oluşması halinde 6183 s. K. ve 213 s. VUK.'da öngörülen usuller çerçevesinde icra takibi yapmak suretiyle tahsil edebileceğinden borçlular tarafından verilen vekaletnamenin iptali istemine ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
İptal davalarının aynî hakka değil, kişisel hakka dayanan davalar olduğu, bu nedenle davanın konusu taşınmaz olsa bile taşınmazlara ilişkin kesin yetki kurallarını düzenleyen HMK'nin 12. maddesi hükmünün bu davalarda uygulanmayacağı- Davalı 4. kişi tarafından usulüne uygun olarak süresinde yetki itirazında bulunulması halinde, bu davalı zorunlu dava arkadaşı olmadığından dosyanın 4. kişi yönünden tefrik edilerek yetki itirazının kabulü ile yetkisizlik kararı verilmesi ve sonucuna göre her iki davanın iptal koşullarının araştırılması gerekeceği-
Borçlu limited şirket ortaklarının şirketten tahsil olanağı kalmayan kamu alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olduğu- Vergi borcundan dolayı davalı şirket ortağının 1/3 oranında sorumlu olduğu, anılan tarihte şirket müdürü olmadığı, başvuru tarihinde takip konusu vergi borcunu beş taksitte ödediği ve borcu kalmadığı gerekçesiyle 6183 s. K. mad. 24 vd. gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu- Takip konusu vergi borcu yargılama sırasında ödenmiş olmakla davanın reddine karar verilmiş ise de, davanın açılmasına davalılar sebep olduğundan harç, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılardan tahsiline karar verilmesi gerektiği-
Davalı borçlu şirketin ticaret sicilinden resen silindiği Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde de bu durumun ilan edildiği anlaşıldığından, öncelikle taraf teşkili yönünden davacı vekiline davalı borçlu şirketin ihyası için dava açması konusunda süre verilmesi, açacağı davanın sonucunun ve kesinleşmesinin beklenmesi gerektiği- Şirketin ihyasına karar verildikten sonra borçlu şirket adresinde davacı tarafından yaptırılarak haciz tutanağının ibrazının istenmesi, ibraz edildiği takdirde anılan haciz tutanağının İİK 105 anlamında geçici aciz belgesi olarak kabulü İle (borçlu şirket adına tapu sicil müdürlüğü, bankalara ve 3.kişilere yazılan haciz yazılarından borçlunun malı olmadığı, adına kayıtlı ve davacı tarafından haciz konulan araç üzerinde de davacı haczinden önce banka rehni, kamu ve özel kişilere alt çok sayıda haciz bulunduğu anlaşılmış olmakla) taraf delillerinin toplanması ve dava konusu tasarrufun iptale tabi olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
6183 s. AATUHK'nun 24 vd. maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin davada davalıların ikametgah yeri olan mahkemenin yetkili olduğu; bu tür davalarda aciz belgesi sunulma zorunluluğu bulunmadığı; davalının eniştesi olan borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle dava konusu tasarrufların 6183 s. AATUHK'nun 30. maddesi gereğince iptale tabi olduğu ve davacı idare yararın maktu vekalet ücretine takdir edilmesi gerekeceği-
Takip konusu borcun doğum tarihinden önce olduğundan ve tasarrufun iptali davalarında borcun doğum tarihinden önceki tasarrufların iptali istenemeyeceğinden davacının davasında haksız olduğu ve bu durumda davaya sebebiyet veren davacı aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Dava konusu taşınmaz yönünden davalı borçlunun bir tasarrufunun bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verildiği halde yargılamada kendisini vekil ile temsil ettiren davalı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken vekalet ücretine hükmedilmemesinin doğru olmadığı-