Zorunlu dava arkadaşları usul işlemlerini birlikte yapmak zorunda olduklarından yetki itirazının davalılarca birlikte ileri sürülmesi gerektiği- Yalnız bir davalı tarafından ileri sürülen yetki itirazının hukuki sonuç doğurmayacağı- Duruşmaya gelmiş olan dava arkadaşlarının yapmış oldukları usul işlemlerinin, usulüne uygun olarak davet edildiği halde duruşmaya gelememiş olan dava arkadaşları bakımından da hüküm ifade edeceği-
Derdestlik dava şartı olduğundan (HMK. mad. 114,1/1), davanın tarafları, davanın konusu ve sebepleri olan bir davanın ikinci kez açılması halinde ikinci davanın açıldığı mahkemenin davanın reddine karar vereceği-  Davacı tarafından yapılan takibin borçlusu dava dışı bir başka kişi olup, tasarruf da bu şahıs tarafından değil, borçlu olmayan şirket tarafından yapıldığı, davacının şirket aleyhine açılan alacak davalarının red edildiği, bir alacağının da olmadığı anlaşıldığından, tasarrufun iptali davasının ön koşul yokluğundan reddi gerektiği-  Tasarrufun iptali davalarının kabulü halinde, tapunun iptaline gerek olmadan tasarrufun alacaklının takip konusu yaptığı alacak ve ferileri ile sınırlı olarak iptali ile haciz ve satış isteme yetkisi verilmesi gerektiği-
Satşıa konu 6 taşınmazın üzerindeki ipotek bedelleri dikkate alındığında, tapudaki satış bedelleri ile gerçek değerleri arasında fahiş fark bulunmamakla birlikte, satışı yapılan taşınmazlardan birinde borçlunun oğlunun oturmaya devam ettiği ve borçlunun annesinin amcasınınoğlu olan davalı üçüncü kişi, İİK 278/3-1 kapsamında yakın akraba olmasa da, İİK 280 gereği borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve alacaklılarını ızrar kastını bilebilecek şahıslardan olduğu ve bu durumda tasarrufun iptali davasının kabulü gerektiği-
Davacının borçlunun 12 günlük oğlunun böyle bir taşınmazı alım gücünün olmayacağından bedelinin borçlu tarafından ödendiğini iddia ettiği, davalıların ise taşınmazın babaannesi tarafından bedeli ödendiği ve torununa bağış yaptığını ileri sürdüğü, borçlunun oğlu adına olan taşınmazın borçlu tarafından alındığı davacı tarafından kesin ve güçlü delillerle ispat edilemediğinden tasarrufun iptali davasının reddi gerektiği-
Tanık beyanları ile "borçlu şirket ile davalı üçüncü kişinin ziraat sektöründe faaliyette bulundukları ve önceden tanışıklıkları olduğu" anlaşıldığından, İİK. mad. 280 gereğince davalı üçüncü kişinin borçlu şirketin mali durumu ve alacaklılarını ızrar kastını bilebilecek şahıslardan olmasından dolayı davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği- Aracın yargılama sırasında dava dışı (4.) şahsa satıldığı ve davanın İİK. mad. 283 gereğince bedele dönüştürüldüğü anlaşıldığından, aracın 4. kişiye satış tarihindeki değerinin belirlenerek davalı 3. kşiden tahsiline karar verilmesi gerektiği- Dava konusu aracın satıştan önce kaza geçirdiği ve sigortalar birliği tarafından bildirilen değerin ise hasarsız araca ilişkin olduğu, oysa aracın değer tesbitine ilişkin olarak alınan raporlarda bu kaza nedeni ile aracın değerinin tesbitine ilişkin somut açıklayıcı bir bilginin yer almadığı görüldüğünden, sigorta birliği tarafından bildirilen hasarsız değerin, bilirkişinin aracın hasarı dikkate alınarak belirlediği değerle aynı olması hususun yeterince incelenmediği görülmekle, bir başka bilirkişi tesbit edilerek, dava konusu aracın geçirdiği kaza tutunak ve ekspertiz raporları dikkate alınarak, satış tarihindeki değerinin tesbiti için bir rapor alınması gerektiği- Bilirkişi tarafından belirlenen değer yerine satış sırasındaki kasko değeri kadar tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğu- İİK. mad. 283 gereğince bedele dönüşen davada, üçüncü kişinin elinden çıkardığı tarihteki bedel ile sorumlu olması gerektiği ve bedel üzerinden faiz yürütülmesinin de hatalı olduğu-
Eldeki dava bedele dönüşmekle birlikte dava konusu takip dosyası kesinleşmediğinden, borçlu aleyhine açılan itirazın iptali davası derdest olduğundan ve İİK'nun  281/2  maddesi kapsamında dava şartları  yönünden yaklaşık ispat koşulları gerçekleşmediğinden davalı 3. kişinin malvarlığı üzerine konulması istenen ihtiyati haciz talebinin reddinde bir isabetsizlik bulunmadığı-
İptal davasının hukuki niteliği itibariyle dava konusu malın aynına ilişkin olmayıp, şahsi bir dava olduğu, bunun doğal sonucu olarak da dava ve tasarrufa konu mal devir alanın mal varlığından çıkartılarak borçlunun mal varlığına iade edilmeyeceği; sadece alacaklıya malın bedelinden alacağını alma imkanı sağlayacağı- İptal davasının amacının, İİK-277. ve devamı maddelerinde öngörüldüğü gibi borçlunun mevcudunu azaltmaya yönelik tasarruflarını iptal ettirmek olduğu- İİK.nun 283. maddesi hükmüne göre iptal davasının konusu taşınmaz mal olduğu takdirde, davalı 3. şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan bu taşınmazın haciz ve satışı istenebileceği- Aciz nedenine dayalı tasarrufun iptali davasında davalı 3. kişinin aciz belgesine dayanan alacağın gerçekte olmadığını iddia ve ispat edebileceğ, çünkü dava şartlarından birisinin de tasarrufta bulunan kişinin borçlu olması gerektiği- Eğer tasarrufta bulunanın alacaklıya gerçek bir borcu olmadığı iddia ediliyorsa bu durumda tasarruf sahibinin öncelikle borçlu sıfatının çözümlenmesi gerektiği, bu nedenledir ki 3. kişi davalının borcun gerçek olmadığı iddiası ve muvazaanın varlığı yönündeki savunmasının mahkemece incelenmesi gerektiği- Tasarruf iptali davalarında davacının gerçekten alacaklı olmadığına ilişkin 3. kişilerce ileri sürülen savunmanın bu davalarda tartışılamayacağına ilişkin düşüncenin kabulüne olanak bulunmayıp, bu düşüncenin; hukukun temel ilkelerinden olan, iki kişinin 3. kişi aleyhine açık veya zımni biçimde anlaşmasının 3. kişiyi bağlamayacağı prensibine de aykırı olacağı-
3. kişi vekilleri, "takip konusu alacağın gerçek bir alacak olmadığı"nı ileri sürdüğünden, mahkemece bu savunma üzerinde durularak davacı vekilinden bu yöndeki açıklamaları ve delillerinin sorulması, özellikle takip konusu senedin vade tarihi, davacı ile borçlu davalının akraba- arkadaş, kapı komşusu olup olmadığı da göz önünde bulundurularak davacı vekilinin bildireceği deliller ile davalılar 3.kişi vekilleri tarafından bildirilen delillerin tamamının toplanması, gerektiğinde davacı ve davalı borçlunun takip konusu senedin tanzim tarihindeki ekonomik ve sosyal durumları hakkında zabıta araştırması yaptırılması, banka kayıtları, vergi ve ticaret sicil kayıtları istenerek tarafların ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması toplanacak tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi ve ön koşulların bulunması halinde ise davanın esası yönünden İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılması gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarında dava değerinin tasarruf konusu şey ile takip konusu alacak ve fer'ilerinden hangisi daha az ise ona göre belirleneceği, dava konusu şeyin değerinin ise tasarruf tarihindeki tespit edilecek rayiç bedeli olduğu, ayrıca dava konusu şey davalı üçüncü kişi tarafından dava dışı kimselere temlik edilmişse davacının, bu davalı hakkında davasını nakden tazmine dönüştürme veya temlik alan kişiyi de davaya dahil etme imkanının bulunmadığı, yine nakden tazmin miktarı belirlenirken üçüncü kişi davalının eşyayı elinden çıkarttığı tarihteki rayiç değerin nazara alınacağı- Tasarrufun iptali davalarında davanın kabulüne karar verilmesi halinde alacaklının icra dosyasınındaki alacak ve ferileri ile; aciz belgesi temin edilmiş ise bu belgedeki alacak miktarı ile sınırlı olarak tasarrufun iptali ile davacıya haciz ve satış yetkisi verilmesinin icap edeceği- Davaya konu araçlardan yalnızca bir araca ilişkin rehin sözleşmesinin getirtildiği, diğer 8 araca ilişkin rehin akdi yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise belgelerin celp edilmediği görülmekle anılan eksikliğin tamamlanması ve tüm dosya münderecatına göre yapılan rehin işlemlerinin muvazaalı olup olmadığının, İİK'nun 277 ve devamı maddelerine göre iptal şartlarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği- Tüm araçlara ilişkin olarak usulünce rayiç değer tespiti yapılmadan kasko değerlerinin göz önüne alınarak buna göre tasarrufun iptali ve/veya nakden tazmin kararı verilmiş olmasının da usulüne uygun olmadığı-
İhtiyati haciz kararlarının esas hakkında kesin bir kanaat oluşmadan ve tam bir ispat aranmadan verilen geçici nitelikte hukuki korumaya ilişkin kararlar olduğu; diğer bir anlatımla ihtiyati haczin, "devam etmekte olan dava sonunda davacının hükmedilecek alacağının tahsilini garanti altına almak için davalının mallarına geçici olarak el konulması" olduğu-