TBK’nun 19. maddesi gereğince açılan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal istemine ilişkin davada uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülüp çözümlenmesinin gerektiği-
İcra İflas Kanunu'nun 281/2. maddesinde tasarrufun iptali davalarına özgü özel bir ihtiyati haciz düzenlemesinin yer aldığı, bu maddeye göre hakimin iptale tabi tasarrufun konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebileceğinin hüküm altına alındığı,  İİK'nın 257 ve izleyen maddelerindeki genel ihtiyati haciz kurallarından farklı olarak burada teminat alınmasının da zorunlu olmadığı-
Borçlu hakkında başlatılan icra takibinde, İİK. mad. 71 uyarınca, icranın geri bırakılması kararı verildiği ve kesinleştiği anlaşıldığından, tasarrufun iptali davasına bakan mahkemece davacı alacaklı tarafından İİK. mad. 33a/2 uyarınca açılmış bir dava bulunup bulunmadığı araştırılarak dava açılmış ise sonucunun beklenmesi, açılmamış olması halinde bu takip dosyası ile ilgili tasarrufun iptali davasının ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Davalı borçlunun dava dışı Vakıflar Bölge Müdürlüğü ile yaptığı inşaat sözleşmesi gereği yapılacak inşaat karşılığında yüklenici borçluya 5 daire, Vakıflar Bölge Müdürlüğü'ne 4 dairenin düştüğü bunlardan, tasarrufun iptali davasının konusu oluşturan 2 bağımsız bölümün tapusunun yüklenici borçluya verildiği, diğer bağımsız bölüm tapusunun henüz verilmediğinin bildirildiği anlaşıldığından, mahkemece borçlu yüklenicinin üstlendiği inşaat seviyesi ve sözleşme gereği alması gereken 3 adet daireyi hak edip etmediği ilgili Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nden sorularak, gerekirse mahallinde uzman bilirkişi aracılığı ile yapılacak keşif ile bu durum tesbit edilip, hak etmiş ise değerlerinin takip konusu borcu karşılayıp karşılamadığının belirlenmesi ve borçlunun "aciz hali" araştırlarak tasarrudun iptalil davasında karar verilmesi gerektiği-
Davalı borçluun diğer davalı ile anlaşarak hakkında takip yaptırarak maaş kesintilerinin bu dosyaya yatırıldığı belirtilerek, takibin iptali istemiyle açılan davada (İİK 277 vd.), davacı alacaklı tarafından borçlu adresinde yapılmış bir haczin olmadığı ve bu hali ile davanın görülebilmesi için gerekli olan borçlunun aciz halinin gerçekleşmediği anlaşıldığından, tasarrufun iptaline ilişkin davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi ve davalı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
6183 sayılı yasadan kaynaklanan tasarrufun iptali davası-
Davacı alacaklının dosyayı takipsiz bıraktığı ve davayı takip etmediği ancak davalılardan sadece ikisinin vekillerinin davayı takip edeceklerini bildirdiklerinden bu davalılar dışında kalan diğer davalılar yönünden HMK. mad. 150/6 uyarınca, davanın açılmamış sayılmasında bir isabetsizlik bulunmadığı- Bedeller arasında önemli oransızlık bulunmadığı gibi davalının borçlu ile akrabalığı ve borçlunun mali durumunu ve alacaklılarını ızrar kastını bildiği ispatlanmamış bulunmadığından davanın reddi gerektiği- Tasarrufun iptali davası dava konusu parseller yönünden esastan red edildiğinden ve bu satışta davalılar mecburi dava arkadaşı olup red sebepleri ortak olduğundan taşınmazların bilirkişi aracılığı ile tesbit edilen toplam değeri üzerinden tek vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
TBK’nun 19. maddesi gereğince açılan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal istemine ilişkin davada uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde asliye hukuk mahkemesinde görülüp çözümlenmesinin gerektiği- Dava konusu taşınmazın evlilik birliği içerisinde edinildiği ve eldeki davanın da evlilik birliğinin devamı sırasında açıldığı, olayda TMK'nın 233/2.maddesinin uygulanması gerektiğinden aile mahkemesinin görevli olduğunun kabul edilemeyeceği-
Davalı üçüncü kişinin, uzun yıllardan beri borçlu-kooperatifin başkanı olduğu ve davaya konu tazminat davasından başından itibaren haberdar olduğu, kendi adına kur'ada çıkan dairenin ferdileşme yolu ile tapuda adına kaydedildiği, dava dışı 3.bir kişiye satıldığı, iptale konu dairenin ise, dava dışı kooperatifin bir kısım işlerini yapan ve kooperatiften alacaklı olduğu belirtilen kooperatif üyesi olmayan, kur'a çekiminde adına daire isabet etmeyen dava dışı bir başkası araya konulmak suretiyle aslında davalı kooperatife ait bir dairenin kooperatif üyelerinden birine ait başka bir daire ile takas edilerek netice itibariyle tapu kayıtlarından da anlaşılacağı üzere kooperatif başkanı adına tescil edildiği, bu halde, kooperatif başkanının davalı borçlu kooperatifin tüm işlemleri ile alacak-borç ve aleyhine açılan davalardan haberdar olduğu ve kooperatifin alacaklılarından mal kaçırma kastını bilebilecek konumda olduğu ve bu nedenle tasarrufun iptaline ilişkin davanın kabulü gerektiği-
Dava konusu paranın, tasarrufun iptali davasında, davalı üçüncü kişi tarafından borçluya ödendiğine ilişkin yazılı bir belge (banka havalesi, banka hesap hareketleri gibi) sunulmadığı gibi serbest avukatlık yapan davalı üçüncü kişinin öğretmenlik yapan ve başka bir geliri bulunmayan borçluya üç buçuk yıl boyunca, aldığı borcu ödemeden altı kez toplamda 120.500,00 TL'lik borç vermesi, senetlerin vade tarihlerinin altı ayla, iki yıl yedi ay gibi uzun sayılabilecek bir süreyle verilmesi, senetlerden altı aylık olan için iki buçuk yıl sonra (takip zamanaşımı dolmasa da, avukatlık yapan birisinin kendi alacağı için iki buçuk yıl beklemesinin doğal olmadığı) icra takibine geçilmesi hayatın olağan akışına uygun olmadığı-