Verilen kesin süre içerisinde aciz belgesi sunulamadığından, dava şartı eksikliği giderilmediği gerekçesi ile tasarrufun iptaline ilişkin davanın usulden reddine dair karar verilmesinin hatalı olduğu- Hükmün bozulmasından sonra dahi aciz vesikasının ibrazı mümkün olduğu-
Tasarrufun iptali davalarında amacın, alacaklıya alacağını tahsil imkanı sağlamak üzere dava konusu edilen tasarrufun davacı alacaklının alacağı nispetinde iptali ile cebri icra yetkisi verilerek alacağın tahsilini sağlamak olduğu, bu nedenle bu davalar ayni değil şahsi nitelikte dava olmakla birlikte, İİK'nun 281/2 maddesi 1. cümlesindeki özel düzenleme ile, mahkemece talep halinde, ihtiyati haciz kararı verilebileceği-
Davacı tarafın davalının borcundan dolayı takip başlattığı, alacağını tahsil edemeyince davalılar aleyhine eldeki iş bu tasarrufun iptali davasını açtığı, davalılar arasında iptali istenilen tasarrufun yapılmasına, davacının dava açmakta haklı olup olmadığının yargılamayı gerektirdiği, takip konusu borcun davacı banka ile davalı borçlu arasında  01.02.2010 - 10.04.2014 tarihleri arasında yapılan kredi sözleşmesinden doğmuş olduğu, dava konusu taşınmaz üzerine konulan ihtiyati haciz kararının İİK’nun 281/2 maddesine uygun bulunduğu ve ihtiyati haciz kararına itirazın yerinde olmaması nedeniyle reddinde bir isabetsizlik bulunmadığı-
1136 Sayılı Avukatlık Kanunu'nun 168. maddesinde değişiklik yapan 5904 Sayılı Yasa'nın 35. maddesi “6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalarda vekalet ücreti tutarı maktu olarak belirlenir” hükmü gereğince taraflar yararına maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken nispi vekalet ücreti takdirinin doğru olmadığı-
Dava 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanunun 24 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin olup, bu davaların amacının amme borçlusunun bu Kanunun 27, 28, 29 ve 30.maddelerinde yazılı tasarruf ve muamelelerinin iptali ile alacaklının alacağının tahsilini sağlamak olduğunu- Yönetici ortağın şirketin vergi borcunun ödenmemesi halinde bu borcun tamamından sorumlu olduğu- Davalı şirketin ortağı olan davalı ortak ve dava dışı diğer ortağa haciz varakaları gönderildiği, Ağustos 2010 dönemden 2011 yılına ait borç için düzenlenen ödeme emirlerini de kendisine tebliğ edildiği hakkındaki takibin kesinleştiği, ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğu şirket hakkındaki takibin semeresiz kaldığı, amme alacağının şirketten tahsil imkanı bulunmadığının anlaşıldığı, dava konusu gayrımnekulün takip konusu borçtan sonra borçlu tarafından davalı üçüncü kişiye satıldığı ve davanın süresinde açıldığı alacağın gerçek olduğu dolayısıyla dava ön koşullarının somut olayda gerçekleştiği anlaşıldığından, dava konusu tasarrufun yapılış tarihine kadar doğmuş vergi alacağının bilirkişi marifetiyle belirlenerek 6183 s. AATUHK. mad. 27, 28, 29, 30 ve 31 gereğince tasarrufun iptale tabi olup olmadığının irdelenmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarında görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu-
Borçlunun aciz hali ispatlanmamış olması halinde, tasarrufun iptali davasının ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği- Tasarrufun iptal davasında, iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya takip konusu alacak ve ferileri ile sınırlı olarak haciz ve satış isteyebilme yetkisi verilmesi gerektiği, "taşınmazın borçluya ait olduğunun tesbiti"ne şeklinde karar verilemeyeceği-
İcra takibe konu bonolar nedeniyle takip borçlusunun borçlu olmadığının kesinleşmiş mahkeme kararıyla tespit edilmiş olması halinde, tasarrufun iptali davasının koşulları bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği- Dava ön koşul yokluğu nedeniyle reddedildiğinden, kendisini vekille temsil ettiren davalılar yararına maktu vekalet ücreti takdiri gerektiği-
6100 sayılı HMK.’nın 389/1 maddesine göre mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği-Açılan davanın tasarrufun iptali davası oluşu, davanın ayni değil şahsi nitelikte bir dava oluşu, davalı adına tapuya kayıtlı taşınmazın aynının dava konusu olmayışı, 6100 sayılı HMK 389/1. maddesi hükmü gereğince uyuşmazlık konusu olmayan malvarlığı üzerine ihtiyati tedbir konulmasının mümkün olmayışı karşısında, İlk Derece Mahkemesince, davalı adına kayıtlı taşınmaz üzerine daha evvel konulmuş olan ihtiyati tedbirin kaldırılması talebinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Tasarruf işleminin iptaline; bu olmazsa (TBK. mad. 19) muvazaa gereği tasarrufun iptali davasının kıyasen uygulanarak haciz ve satış yetkisi verilmesine ilişkin davanın asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği-