İcra müdürlüğünce yapılan maaş hacizlerinin ve yapılması gereken kesintilerin İİK. mad. 355 uyarınca bildirilmesi üzerine, İl Müftülüğü’nce düzenlendiği anlaşılan ve maaş hacizleri ile ilgili yapılan sıralamanın "sıra cetveli" niteliğinde olmadığı- Hakim, tarafların ileri sürdükleri maddi vakıalar ve bunlara bağlı netice-i taleplerle bağlıysa da, hukuki tavsiflerle bağlı olmayıp, kanunları re'sen uygulayıp neticeye vardırmakla yükümlü olduğundan, mahkemece, davanın (TBK. mad. 19) muvazaa iddiasına dayalı iptal istemine ilişkin olduğunun kabulü ile ispat yükü yönünden genel ilkelere uygun olarak uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiği-
İhtiyati haciz kararı verilmesi gerektiği yönündeki gerekçe nedeniyle ve dosyadaki yaklaşık ispat koşulunun mevcut oluşu ile HMK'nun 392 ve 394.maddeleri uyarınca 'teminatsız olarak' ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerekirken, teminatlı olarak talebin kabul edilmesinin usul ve yasaya uygun görülmediği-
TBK'nun 19.maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptaline ilişkin davada muvazaalı işlemin diğer tarafı olan üçüncü kişinin davaya dahil edilip taraf teşkilinin sağlanması gerektiği- Davalı ile boşanan lehine mali haklara hükmedilen davacının eski eşi olan davalının taşınmazını teyzesinin torununa satması halinde, davacının muvazaaya dayalı dava açmakta hukuki yararının bulunduğu- Lehine yoksulluk nafakasına hükmedilmiş olan davacının "Keşfe yatıracak parası olmadığı"na ilişkin beyanın adli yardım talebi olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği- Davacı, gelinin tanık olarak dinlenmesini talep ettiğinden, HMK. mad. 243/(3) uyarınca, tanığın gerektiğinde telefon, faks veya elektronik posta gibi araçlardan yararlanarak çağrılabileceği hususunun değerlendirilmesi gerektiği- Davalı ile taşınmazı satın alan dava dışı kişi arasında akrabalık bağı olduğu iddia edildiğine göre, anılan şahısların nüfus kayıtlarının çıkartılması masraf gerektirmediği, satılan taşınmazda halen kendisinin oturduğu belirttiğinden bu hususun zabıta marifeti ile araştırılmasının mümkün bulunduğu- Davacı keşif deliline dayanmamış olup mahkemece davanın aydınlanması için resen keşif yapılmasına karar verilmesi halinde HMK'nun 325. maddesine göre davalıdan veya onun yatırmaması halinde ilerde haksız çıkacak şahıstan alınmak üzere hazineden ödenmesine de hükmedebileceği-
6183 s. K. mad. 28/1 geriğince, üçüncü dereceye kadar kan hısımları ile eşler ve ikinci dereceye kadar (bu derece dahil) sıhri (kayın)hısımları arasındaki tasarruflar bağış niteliğinde olup iptali gerektiği- Dava konusu taşınmazın devir edildiği tarihteki davalı kamu borçlusunun sorumlu olduğu vergi asıl ve cezaları ile birlikte toplam kamu borcunun belirlenmesi ve bu miktarla sınırlı olarak iptale karar verilmesi gerektiği- 6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalarda vekalet ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği-
İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasından farklı olarak, TBK'nun 19.maddesine göre dava açılabilmesi için davacının davacının kesinleşmiş bir takibin varlığının ön koşul olmadığı ancak davacının bir alacağının olmasının da bir dava şartı olduğu- Mahkemece, boşanma ve mali haklara ilişkin kararın kesinleşmesinin beklenerek, kararın kesinleşmesi ve davacının eşinden boşandığı ve alacağının olduğunun anlaşılması halinde, davalı tarafından yapılan satış sırasında boşanma davası açılmamış ise de, davalı üçüncü kişinin, kardeşi olan davalı-borçlu le davacı-alacaklı arasındaki sorun ve geçimsizliklerden haberdar olduğu, nitekim hem kendisi hem de eşi tarafından boşanma davasının yargılaması sırasında tanıklık yaptığı bu hali ile satış sırasında davalı borçlunun durumu hakkında bilgi sahibi olmadığı dolayısı ile iyiniyetli olduğundan söz edilmeyeceğinden davanın kabulüne, davacının alacağının olmadığının sabit olması halinde davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
1136 Sayılı Avukatlık Kanunu'nun 168.maddesinde değişiklik yapan 5904 Sayılı Yasa'nın 35.maddesi “6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalarda vekalet ücreti tutarı maktu olarak belirlenir” hükmü gereğince taraflar yararına maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken nispi vekalet ücreti takdirinin doğru olmadığı-
Alacak, temlik eden yönünden hangi tarihte doğmuş ise, alacağı temlik alan yönünden de alacağın aynı tarihte doğduğunun kabulü gerektiği- Takip dayanağı çekin ileri tarihli düzenlendiği anlaşıldığından, alacağın tasarruf tarihinden önce doğduğunun kabulü ile tasarrufun iptali davasının esasına girilmesi gerektiği- Tasarrufun iptali davasının dava koşulu yokluğundan reddi halinde, maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 3. maddesi 1. cümlesi gereğince avukatlık ücretinin tarifede yazılı miktardan az olamayacağı, dava değeri üzerinden hesaplanan nisbi vekalet ücreti 671.28 TL ise de belirtilen hüküm gereğince karar tarihindeki maktu vekalet ücreti 1.320,00 TL olduğundan bundan daha az vekalet ücretine hükmedilmemesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Muvazaa (TBK. mad. 19) hukuksal nedenine dayalı iptal istemine ilişkin davada,davalılar arasındaki ilişkinin tespiti açısından davacı tarafın delil listesindeki tanıklarının çağrılarak davalılar arasındaki ilişkinin ne olduğunun sorulmadan muvazaa olgusuna ilişkin davalı üçüncü kişinin kötü niyetli olup olmadığı araştırılmadan eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulmasının hatalı olduğu- Mahkemece taktir hakkı kullanılarak dava konusu taşınmazdaki teras kat için de bir miktar tazminata hükmedilmesi gerektiği kanaatine varılarak teras için değer biçilmişse de, terasın değeri hususunda da bilirkişiden ek rapor alınmadan hüküm kurulamayacağı-
Davacı alacaklının borçlu hakkındaki aynı borcun teminatı için verilen ipoteğin henüz paraya çevirmediği ve borçlu adresinde yapılmış bir haczin olmadığı ve bu hali ile davanın görülebilmesi için gerekli olan borçlunun aciz halinin gerçekleşmediği anlaşıldığından, tasarrufun iptaline ilişkin davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi ve davalı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-