Davacı ile borçlu arasındaki kira ilişkisi 2005 yılından beri devam ediyor ise de dava dayanağı takiplere ilişkin borcun 2008'de düzenlenen kira sözleşmesine ilişkin olup ödenmeyen kira borçlarının 2008 yılına ait olduğu, tasarrufun ise bu tarihten önce yapıldığı anlaşıldığından, tasarrufun iptali davasının ön koşul yokluğundan reddine ve davalılar lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Borçlu hakkında başlatılan icra takibinde, İİK. mad. 71 uyarınca, icranın geri bırakılması kararı verildiği ve kesinleştiği anlaşıldığından, tasarrufun iptali davasına bakan mahkemece davacı alacaklı tarafından İİK. mad. 33a/2 uyarınca açılmış bir dava bulunup bulunmadığı araştırılarak dava açılmış ise sonucunun beklenmesi, açılmamış olması halinde bu takip dosyası ile ilgili tasarrufun iptali davasının ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Borçlunun aciz halinin ispatlanmamış olması halinde, tasarrufun iptali davasının ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği- Borçludan satın aldığı taşınmazı, dava-dışı dördüncü kişiye satıp tekrar ondan satın almış olan davalı üçüncü kişi hakkında tasarrufun iptaline karar verilmesi için dördüncü kişinin de davaya dahil edilmesi gerektiği-
Davalı borçlunun yargılama sırasında iflasına karar verilmesi halinde, dava takip yetkisinin davacı alacaklıya devredilip devredilmediğinin araştırılması, dava takip yetkisi alacaklı davacıya devredilmemiş ise iflas idaresinin usulüne uygun biçimde davaya dahil edilmesi, ondan sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Davanın, tasarrufun iptali talebine ilişkin olup, davanın niteliğine göre borç miktarının ya da iptali talep edilen tasarrufa konu malın değerinden hangisi az ise ona göre harç alınması gerekeceği-
Verilen kesin süre içerisinde aciz belgesi sunulamadığından, dava şartı eksikliği giderilmediği gerekçesi ile tasarrufun iptaline ilişkin davanın usulden reddine dair karar verilmesinin hatalı olduğu- Hükmün bozulmasından sonra dahi aciz vesikasının ibrazı mümkün olduğu-
Tasarrufun iptali davalarında amacın, alacaklıya alacağını tahsil imkanı sağlamak üzere dava konusu edilen tasarrufun davacı alacaklının alacağı nispetinde iptali ile cebri icra yetkisi verilerek alacağın tahsilini sağlamak olduğu, bu nedenle bu davalar ayni değil şahsi nitelikte dava olmakla birlikte, İİK'nun 281/2 maddesi 1. cümlesindeki özel düzenleme ile, mahkemece talep halinde, ihtiyati haciz kararı verilebileceği-
Davacı tarafın davalının borcundan dolayı takip başlattığı, alacağını tahsil edemeyince davalılar aleyhine eldeki iş bu tasarrufun iptali davasını açtığı, davalılar arasında iptali istenilen tasarrufun yapılmasına, davacının dava açmakta haklı olup olmadığının yargılamayı gerektirdiği, takip konusu borcun davacı banka ile davalı borçlu arasında 01.02.2010 - 10.04.2014 tarihleri arasında yapılan kredi sözleşmesinden doğmuş olduğu, dava konusu taşınmaz üzerine konulan ihtiyati haciz kararının İİK’nun 281/2 maddesine uygun bulunduğu ve ihtiyati haciz kararına itirazın yerinde olmaması nedeniyle reddinde bir isabetsizlik bulunmadığı-
1136 Sayılı Avukatlık Kanunu'nun 168. maddesinde değişiklik yapan 5904 Sayılı Yasa'nın 35. maddesi “6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalarda vekalet ücreti tutarı maktu olarak belirlenir” hükmü gereğince taraflar yararına maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken nispi vekalet ücreti takdirinin doğru olmadığı-
Dava 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanunun 24 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin olup, bu davaların amacının amme borçlusunun bu Kanunun 27, 28, 29 ve 30.maddelerinde yazılı tasarruf ve muamelelerinin iptali ile alacaklının alacağının tahsilini sağlamak olduğunu- Yönetici ortağın şirketin vergi borcunun ödenmemesi halinde bu borcun tamamından sorumlu olduğu- Davalı şirketin ortağı olan davalı ortak ve dava dışı diğer ortağa haciz varakaları gönderildiği, Ağustos 2010 dönemden 2011 yılına ait borç için düzenlenen ödeme emirlerini de kendisine tebliğ edildiği hakkındaki takibin kesinleştiği, ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğu şirket hakkındaki takibin semeresiz kaldığı, amme alacağının şirketten tahsil imkanı bulunmadığının anlaşıldığı, dava konusu gayrımnekulün takip konusu borçtan sonra borçlu tarafından davalı üçüncü kişiye satıldığı ve davanın süresinde açıldığı alacağın gerçek olduğu dolayısıyla dava ön koşullarının somut olayda gerçekleştiği anlaşıldığından, dava konusu tasarrufun yapılış tarihine kadar doğmuş vergi alacağının bilirkişi marifetiyle belirlenerek 6183 s. AATUHK. mad. 27, 28, 29, 30 ve 31 gereğince tasarrufun iptale tabi olup olmadığının irdelenmesi gerektiği-