Tasarrufun iptali davalarında dava değerinin; takip konusu alacak miktarı (kat'i aciz belgesi düzenlenmiş ise kat'i aciz belgesindeki miktar) ile iptali istenen tasarrufun, tasarruf tarihindeki değeri karşılaştırılarak düşük olan değer olduğu- Somut olaya gelince, davacının tasarrufun iptali istemi ile eldeki davayı açtığı, ne var ki dava değerini 41.445 TL göstererek 707,78 TL harç yatırılarak davanın görüldüğü, fakat iptali istenen takipte alacak miktarı 1.457.907,07 TL, dava konusu tasarrufların dava tarihindeki değeri ise 392.280,70 TL olduğu, bu durumda mahkemece dava konusu taşınmazların tasarruf tarihindeki değerinin hesaplanması için bilirkişiden ek rapor alınmalı ve belirlenen değere göre de eksik harç tamamlattırılması gerekeceği- 
Tasarrufun iptali davalarında icra dosyasına yatırılan harçların bu dosyada alınması gereken harçtan mahsup edilemeyeceği- Bilirkişilerden taşınmazların tasarruf tarihindeki değerlerini bildirir ek rapor alınması, bilahare takip konusu alacak miktarı (kat'i aciz belgesi düzenlenmiş ise kat'i aciz belgesindeki miktar) ile iptali istenen tasarrufların; tasarruf tarihindeki değeri karşılaştırılarak düşük olan değer üzerinden eksik kalan harcın tamamlanması gerektiği-
Borçlu şirket iflas etmiş, iflas kararı kesinleşmiş, 2. alacaklılar toplantısı yapılmış ise ve davacı alacaklıya yetki verilmemiş ise, iflas idaresinin tasarrufun iptali davasında yer alması gerektiği- Bu nedenle mahkemece ilgili dosya getirtilerek borçlu şirketin iflas erteleme davasının kesinleşip kesinleşmediğinin araştırılması, kesinleşmemiş ise sonucunun beklenmesi, iflasına karar verilmiş ve karar kesinleşmiş ise, iflas masası kurulup 2. alacaklılar toplantısı yapılıp yapılmadığının belirlenmesi ve iflas idaresinin davaya çağrılarak taraf teşkilinin sağlanması gerektiği-
Davacı-alacaklının davalı-alacaklı ile dava dışı borçlu aleyhine açtığı tasarrufun iptali davasının sonucunun sıra cetveline itiraz davasında beklenilmesi gerektiği- Kendisine pay ayrılmamış olan alacaklının açmış olduğu iptal davasının kabulü halinde kendisine pay düşeceği hususu dikkate alındığında, bu alacaklıya husumet yöneltilmesinde hukuki yarar bulunduğu-
Menfi tespit davasının tasarrufun iptali davasından sonra açıldığı, dolayısıyla tasarrufun iptali davasının bekletici mesele yapılması konusundaki talebin de yerinde olmadığı-
İlk derece mahkemesince dava tasarrufun iptali davası olarak değerlendirildiği halde davacının öncelikle muvazaa iddiası ile talepte bulunduğu- Mahkemece uyuşmazlık konuları belirlendikten sonra harca esas değerin belirlenmesi gerektiği- Tanık anlatımlarına itibar ile harca esas değerin belirlenemeyeceği- Harca esas değerin tespiti yönünden - özellikle davacı tarafın bilirkişi inceleme talebi de bulunduğundan - keşif ve bilirkişi incelemesi suretiyle değerlendirilme yapılması gerektiği-
Takibin kambiyo hukukuna ilişkin olmasının ve kesinleşmesinin alacağın gerçek olmadığı iddiasının incelenmesine engel olmadığı-
Usulsüz de olsa ödeme emrinin borçluya 16.04.2014 tarihinde tebliğ edildiği, bundan sonra, takip alacaklısı tarafından şikayetçi borçlu ve 3. kişi aleyhine yerel mahkemenin dosyası ile açılan tasarrufun iptali davasında, dava dilekçesinin 25.11.2014 tarihinde borçluya bizzat tebliğ edildiği görüldüğünden, borçlunun bu tarihte takipten haberdar olduğunun kabulü gerekeceği, bu durumda, borçlunun ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğuna yönelik 14.12.2015 tarihinde icra mahkemesine yaptığı başvurunun, İİK'nun 16/1. maddesinde öngörülen yasal yedi günlük süreden sonra olduğu-
Borçlunun adresini terk etmesi, çevreden sorulduğunda tanınıp bilinememesi ve benzeri nedenlerle, haciz yapılan adresi ile ilgisini kestiğinin anlaşılması halinde, tutulacak olan haciz tutanağının aciz vesikası hükmünde sayılamayacağı- Ancak borçlunun, gösterilen adresinden işe gitmesi, çarşıya çıkması gibi nedenlerle geçici olarak haciz anında bulunamaması hallerinde, haciz yapılan adresi ile olan ilgi ve bağını kopardığı kabul edilemeyeceğinden, bu şekilde borçlunun yokluğunda yapılan hacizde, haczi kabil bir mala rastlanamaması halinde tutulacak olan tutanağın, aciz vesikası hükmünde sayılacağı- Tasarrufun iptali davası ile amaçlanan hususun; iptali istenilen tasarruf konusu mal üzerinden alacaklıya cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamak üzere haciz ve satış istemi yetkisinin verilmesi olduğu- İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekeceği- 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın elden çıkardığı tarihteki gerçek değeri olduğu- Somut olayda dava konusu taşınmazlar yargılama sırasında cebri icra yoluyla elden çıkarılmış ve taşınmazın dava tarihi itibari ile değeri bilirkişi vasıtası ile belirlenmiş olmasına karşın davalının sorumlu olduğu miktar belirtilmeden infazda kuşku uyandıracak şekilde sorumlu olunan miktar belirlenmeden nakden tazminine demek sureti ile hüküm tesis edilmesi ve tasarrufun iptali davalarında bedel farkı hesaplaması yapılırken taşınmazlar üzerindeki takyidatların da nazara alınması gerekmesi, davalı dava konu taşınmazları satın alırken üzerindeki takyidatları da kabul etmiş sayılacağından satış tarihi itibariyle taşınmazlar üzerinde devam eden ipotek miktarı ile taşınmazların satış bedeli toplamı göz önünde bulundurulduğunda ivazlar arasında fahiş fark bulunup bulunmadığının ve davalı borçlunun bu yöndeki savunmaları birlikte değerlendirilmeden hüküm tesis edilmesi ve ayrıca tasarrufun iptali davalarında harç ve vekalet ücretinin takip konusu alacak miktarı ile (kat'i aciz belgesi düzenlenmiş ise kat'i aciz belgesindeki miktar) iptali istenen tasarrufun; tasarruf tarihindeki değeri karşılaştırılarak düşük olan değer üzerinden nispi olarak hesaplanması gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için borcun, iptali istenen tasarruftan önce doğması ve geçici veya kesin aciz belgesinin olması dava önkoşulu olup mahkemece res'en araştırılması gerektiği- Dava koşulu gerçekleşmediği takdirde işin esası hakkında hüküm kurulmaması gerekeceği- Bu tür davaların dinlenme koşullarından birisinin iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması gerektiği- Uygulamada alacak-borç ilişkisi daha önce başlamasına rağmen alacak için düzenlenen bono veya çek gibi kıymetli evraka sonraki tarihlerin atıldığının sıklıkla görüldüğü-