Takibin iptaline ilişkin davanın kesinleşmesi beklenmeden tasarrufun iptali davasında "davanın konusuz kalması sebebi ile esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde karar verilmesinin hatalı olduğu-
Dava 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanunun 24 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin olup, bu davaların amacının amme borçlusunun bu Kanunun 27, 28, 29 ve 30.maddelerinde yazılı tasarruf ve muamelelerinin iptali ile alacaklının alacağının tahsilini sağlamak olduğunu- Davalının, davalı şirketin ortağı olduğu, davalıya 2008’den 2012 yılına kadarki vergi dönemlerini içeren borçları için düzenlenen ödeme emirlerinin tebliğ edildiği, hakkındaki takibin kesinleştiği, dava konusu gayrimenkulün takip konusu bir kısım borçtan sonra borçlu tarafından diğer davalılara 1/2’şer hisse şeklinde satıldığı, davanın süresinde açıldığı anlaşılmakla, mahkemece dava konusu tasarrufun yapılış tarihine kadar doğmuş vergi alacağının bilirkişi marifetiyle belirlenerek 6183 s. K. mad. 27, 28, 29,30 ve 31 gereğince tasarrufun iptale tabi olup olmadığı irdelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- 6183 s. K. gereğince açılan tasarrufun iptali davalarında Hazine için aciz vesikası ibraz etme zorunluluğu bulunmamakla birlikte, mevcut malların borca yetersizliğinin anlaşılması gerektiği- Davalının yaklaşık 30 adet taşınmazdaki hisselerine haciz konulmuş olup bu taşınmaz hisselerinin davacının alacağını karşılayıp karşılayamayacağı anlaşılamadığından, davacının tasarruf tarihine kadar olan vergi alacağı tespit edildikten sonra davalı borçlunun haciz konulan taşınmaz hisselerinin davacının alacağını karşılayıp karşılamayacağı konusunda araştırma yapılması gerektiği- 6183 sayılı Yasadan kaynaklanan davalarda hükmedilecek avukatlık ücretinin maktu olduğu-
6183 sayılı Yasa'nın 24 ve devamı maddesinden kaynaklanan tasarrufun iptali davalarında davanın kabulü halinde, davacı kamu idaresinin iptal edilen tasarrufun meydana geldiği tarihteki kamu alacağının tesbit edilerek bu miktar ile sınırlı olarak tasarrufun iptali gerektiği-
TMK.'nun 407. maddesine göre, davalının hükümlü olması nedeniyle vesayet altında olması gerekeceğinden, davalıya doğrudan yapılan tebligatın hukuken geçerli olmadığı, bu durumda, TMK'nun 407. maddesi uyarınca mahkemece, davalının vasisi var ise vasinin davaya katılımının sağlanması; vasi tayin edilmemiş ise, davalının vesayet altına alınmak suretiyle usulüne uygun şekilde vasi tayini ve sonra vasinin davaya katılımı sağlanarak davaya devam edilmesi gerekeceği-
Davacı idarenin davalı borçluya karşı fiili bir haciz uygulamadığı, davanın açılışı esnasında aciz vesikası gerekmiyor ise de bir zorunluluk olan ödeme emrinin borçluya tebliğ edilmediği, ödeme emri ile vergi borçlarının bildirilmesinin gerektiği, ödeme emri tebliği yapılmadan tasarrufun iptali davasının açılamayacağı-
Tasarrufun iptali davasında davalının aldığı hisseye karşılık gelen meblağın hesaplanması gerekirken taşınmazın tümü üzerinden hesaplama yapılmasının hatalı olduğu-
Dosya içeriğindeki ticaret sicil kayıtlarından borçlu şirketin davadan önce münfesih olduğu 23.01.2014 tarihinde re'sen sicilden silindiğinin ve 28.01.2014 tarihinde ticaret sicil gazetesinde ilan edildiğinin anlaşıldığı, borçlu şirketin taraf ehliyeti olmadığından ve taraf ehliyetinin yargılamanın her aşamasında re'sen dikkate alınması gerektiğinden davacıya borçlu şirketin ihyası için süre verilmesi ve oluşacak taraf huzuru ile davanın görülmesi gerekirken bu hususun göz ardı edilmesi sureti ile yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu- Dava önşart yokluğundan reddedildiğinden davalı yararına AAÜT'nin 7/2 maddesi gereğince maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken nispi vekalet ücreti takdirinin de doğru olmadığı-
Dava dayanağı alacağı temlik eden alacaklı bankanın ilk oturumdan hemen sonra ikinci oturumdan önce alacağı temlik ettiğini belirterek bundan böyle tebligatların temlik alan şirkete yapılması ve taraf sıfatını alması için gerekli kayıtların yapılmasını talep ettiği, mahkemenin bilgisinde olan böyle bir halde anılan şahsın duruşmadan haberdar edilmesi ve taraf teşkilinin sağlanması için gerekli tebligatları yapması gerekirken, bu işlemler yapılmadan duruşma gününde hazır olunmadığı gerekçesi ile dosyanın işlemden kaldırılması ve devamında açılmamış sayılmasına karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
İİK. mad. 194 uyarınca -acele haller müstesna olmak üzere- müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davalarının duracağı ve bu davalara ancak alacaklıların ikinci toplanmasından on gün sonra devam olunabileceği- Davalı-borçlu tarafından açılan iflasın ertelenmesi davasının reddi ile borçlunun iflasına karar verilmiş olduğundan, öncelikle mahkemece iflas kararının kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak, kesinleşmemiş ise kesinleşmesinin beklenmesi, kesinleşmiş ise ikinci alacaklılar toplantısının yapılmasından 10 gün sonrasına kadar tasarrufun iptali davasının durdurulmasına karar verilmesi ve davacı alacaklıya İİK. mad. 245 ve 255/2 gereğince davayı takip konusunda aldığı belge varsa sunması için süre verilmesi, sunulduğu takdirde davanın esasının incelenmesi, sunulmadığı takdirde davanın iflas idaresine ihbarı ile taraf teşkilinin sağlanması ve iflas idaresinin huzuru ile davaya devam edilerek hükmün iflas idaresi lehine veya aleyhine kurulması gerektiği- Tapu iptal ve tescil davasında, davacı konumunda yer alan ve eldeki davada davalı borçlu sıfatı bulunan şirketin lehine tapu iptal ve tesciline karar verilen ve temyiz aşamasında bulunan davadan feragat etmesi şeklindeki işlemin, o dosyanın davacısı lehine dolayısıyla eldeki tasarrufun iptali davasında davacı aleyhine yapılmış bir tasarruf işlemi olduğu gözetilerek tasarrufun iptaline ilişkin davanın esasının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Yerel mahkemede görülen davada yapılan ekonomik sosyal durum araştırmasında; davacının kendisine ait gecekondu evde eşi ve 2 çocuğuyla ikamet ettiğinin, işsiz olduğunun, geçimini kardeşlerinin yardımıyla sağladığının, oğlunun lise öğrencisi olup şu anda yürüyemez durumda bulunduğunun, kızının ilkokul öğrencisi olduğunun ve yine diğer davacının ev hanımı ortaokul mezunu olduğunun, psikolojik tedavi gördüğünün, eşiyle birlikte gecekonduda yaşadığının, üzerine kayıtlı menkul ya da gayrimenkul bulunmadığının tespit edildiği, ayrıca; davacılar üzerlerinde kayıtlı gayrimenkul (Davacının ikamet ettikleri gecekondu dışında) bulunmadığı, sigortalı olarak çalışmadıkları ve vergi dairesinde mükellefiyet kayıtlarının bulunmadığına dair evrakları da sundukları, davacıların; mahkemece adli yardım talebinin reddine gerekçe gösterdiği yerel mahkemede görülen davada hükmedilen tazminat alacağını davalı borçlu şirketten karşılayamadığı ve işbu tasarrufun iptali davasını da bu alacağı tahsil edemediğinden açmış olup, ayrıca hesap edilen harcın yüksek olduğu; davacıların bu bedelleri dava harcı olarak ödemesini beklemenin hakkaniyete uygun düşmeyeceği dikkate alındığında, adli yardım talebinin reddinin somut olayın özellikleriyle bağdaşmadığı-