Önalım hakkının kullanılmasında davacının dayandığı pay elbirliği mülkiyetine konu ise tüm ortakların birlikte dava açması veya birinin açtığı davaya diğerlerinin muvafakat etmesi gerektiği- Muvafakatın duruşmaya gelip bu konuda beyanda bulunmakla veya imzası noterce onaylı muvafakat belgesi ibraz edilmesi suretiyle yahut davacı adına davayı takip eden avukata vekalet verilmesi ile sağlanabileceği; ancak bu yolda ortakların tümünün muvafakatı sağlanamazsa miras bırakanın terekesine görevli mahkemede temsilci atanması için davacıya süre verileceği- Somut olayda; dava konusu taşınmazdaki davacının dayandığı pay elbirliği mülkiyetine konu olduğu için davacının tereke adına dava açtığı gözetilerek davada iştirakin sağlanması gerektiği-
Önalıma konu resmi satış senedi içeriğinde satış bedeli 60.000 TL olarak kararlaştırılmış ise de; davanın açıldığı tarihten önce alıcı taraf ilgili kuruma başvurarak tapuda belirttiği satış bedelini 250.000,00TL olarak tashih edip buna ilişkin eksik harcı tamamladığı -dosyada bulunan 05.05.2015 tarihli tahakkuk fişinden- anlaşılmakla mahkemece resmi satış senedindeki bedel olarak, tapu harcına yönelik düzeltilen miktarın depo edilmesi için davacı tarafa uygun süre verilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Önalım davasından önce birden fazla satış gerçekleşmişse, önalım davasının en son satın alana karşı açılması gerekeceği, dava, önalıma konu paya ilişkin "tapu kaydının iptalini" de amaçladığından, kayıt sahibi aleyhine açılması zorunluluğunun bulunduğu- Paydaşlar taşınmazı aralarından fiilen taksim ettiğinden, zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacı/paydaşın tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanmasının dürüst davranma kuralı ile bağdaşmadığı, eylemli paylaşmanın varlığı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacı vekili dava dilekçesi ve duruşmalardaki beyanlarında keşfen belirlenecek rayiç değer üzerinden önalım hakkının kullanılmak istendiğini belirtmiş olmasına rağmen resmi senetteki bedel üzerinden önalım hakkının kullandırılmasının "talep ile bağlılık ilkesi" ve "vekilin davayı yönlendirme hakkı" ilkelerine aykırı olduğu- Mahkemece davacı tarafa önalım bedelini depo etmesi için iki kez usulüne uygun süre vermiş olmasına rağmen bedelin yatırılmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Dava dilekçesinde her ne kadar 5403 sayılı Yasaya dayalı olarak önalım davası açılmış ise de, ortada sınırdaş arazi maliki tarafından açılan bir önalım davası olmadığı, davacının 1/2’sine sahip olduğu taşınmazda davalı üzerinde kaydedilen diğer 1/2 hisse için açılan bir davanın söz konusu olduğu- 5403 sayılı Yasada yapılan değişikliklerin, Medeni Kanun’da yer alan şufa hakkının ilgili hükümlerini tamamen kaldırmamış, sadece sınırdaş tarım arazisi maliklerine tarımsal bütünlüğü korumak şartıyla şuf’a hakkı tanıyarak özel bir düzenleme getirmiş olduğu- Mahkemece 5403 sayılı kanuna 6537 sayılı Kanunun 5. maddesi ile getirilen düzenleme ile fiili taksim söz konusu olsa dahi bunun hakkın kötüye kullanılması teşkil etmeyeceğinden bahisle davanın kabulü yönünde hüküm kurulmuşsa da, hissedar tarafından açılan kanuni şuf’a hakkına dayalı tapu iptali ve tescili davası söz konusu olup, keşif sonucu hazırlanan raporda dava konusu parselin tapuda her ne kadar tarla gözükse de aslında zemininde elma ağaçları olduğu, davaya konu 1/2 oranındaki hissenin ekonomik bütünlük ihtiva etmediğinden ifraz edilmemek şartıyla hissedarlara ya da 3. şahıslara satış ve devir işlemlerinde sakınca olmadığı belirtildiğinden ve bilirkişi raporunda fiili taksim olgusu yeterince aydınlatılamamış olsa da davacı vekili dava dilekçesinde yazılı beyanlarında ve keşif sırasında alınan beyanlarında zeminden anlaşılmasa da davacının ablası ile taşınmazı taksim ederek kullandıklarını, taşınmazda fiili taksim olduğunu belirtmiş olduğundan, davacı vekilinin beyanları dikkate alındığında fiili taksim nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu payın satışıyla ilgili olarak önalım davasının kabulüne karar verilmesi durumunda, dava konusu pay davacı paydaşın mülkiyetine geçecekse de, alacaklının açtığı tasarrufun iptali davası, davalı borçlu lehine hükmedilecek olan önalım bedeline yöneleceğinden, alacaklının alacağını önalım bedelinden talep ve tahsil imkânına sahip olacağı, bu nedenle, görülmekte olan önalım davasının sonucu, tasarrufun iptali davasının sonucuna esas olacağından, bu davanın tasarrufun iptali davasının sonucunu beklemesi gerekmeyeceği-
Önalım davası- Davalı tarafın, dava açılmadan önce resmi olarak düzenlenen sözleşmedeki herhangi bir hatayı düzelttirmeye hakkı ve yetkisinin bulunup, bulunmadığı; eğer düzeltme yapılmış ise bu düzeltmenin sözleşme dışındaki üçüncü kişilere etki edip etmeyeceği-
Dava konusu davacı ve davalı taşınmazlarının fiili kullanım durumuna göre tarımsal arazi niteliği taşıyıp taşımadığı hususlarında yeterli araştırma ve inceleme yapılmadığından, mahkemece; taşınmaz başında fen bilirkişi ve ziraatçi bilirkişiler eşliğinde keşif yapılarak taşınmazların sınırdaş olup olmadığı, fen bilirkişine tespit ettirilip usulüne uygun anlaşılabilir şekilde krokide göstermesinin istenilmesi, dava konusu taşınmazların fiili kullanım durumuna göre tarımsal arazi niteliği taşıyıp taşımadıkları tespit ettirilerek tarımsal bütünlük sağlanıp sağlanmadığı hususlarında rapor alınması ve sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği-
Tarımsal arazilerde satış halinde sınırdaş tarımsal arazi malikinin önalım hakkı- Davacı ile davalının taşınmazının sınırdaş olup olmadığı ve dava konusu davacı ve davalı taşınmazlarının fiili kullanım durumuna göre tarımsal arazi niteliği taşıyıp taşımadığı hususlarında yeterli araştırma ve inceleme yapılmadığından, mahkemece; taşınmaz başında fen bilirkişi ve ziraatçi bilirkişiler eşliğinde keşif yapılarak davacı ile davalının taşınmazının sınırdaş olup olmadığı, fen bilirkişisine tespit ettirilip usulüne uygun anlaşılabilir şekilde krokide göstermesinin istenilmesi, dava konusu taşınmazların fiili kullanım durumuna göre tarımsal arazi niteliği taşıyıp taşımadıkları tespit ettirilerek tarımsal bütünlük sağlanıp sağlanmadığı hususlarında ayrıntılı rapor alınması ve sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği-
Dava konusu taşınmaz kullanım şekli dava dışı paydaşlar ve davacı tarafından düzenlenen ve krokiye bağlanan adi yazılı taksim sözleşmesi ile belirlenmiş olup dava dışı paydaş taşınmazdaki 1/3 payını taksimden sonra satış yoluyla davalıya devrettiği, dava dışı paydaş fiili taksim sonucu tarafına bırakılan bölüme denk gelen payın davalıya nakledilmesini sağlamış olup taşınmazın taksimine ilişkin sözleşmenin tarafı olan davacının yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanmasının dürüst davranma kuralı ile bağdaşmadığı- Davacı her ne kadar taksim sözleşmesinin fiilen uygulanmadığı iddiasında bulunmuş ise de, “protokoldür” başlıklı tarihsiz belgeyi dava dışı diğer paydaş ve davalı ile davacı vekili sıfatıyla imzalamış olup, bu belgede de taşınmazın rızai taksim sözleşmesi uyarınca kullanılacağı kararlaştırılmış olduğu ve tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde taşınmazda eylemli paylaşımın bulunduğu gözetilmeksizin davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu-