İlk Derece Mahkemesi kararının 08.06.2022 tarihinde davalı alacaklı vekilinin yüzüne karşı verildiği, davalı vekili tarafından 13.06.2022 tarihinde süre tutum dilekçesi verildiği, istinaf sebeplerinin süre tutum dilekçesinde belirtilmediği, gerekçeli kararın 10.09.2022 tarihinde davalı vekiline tebliğ edildiği, Bölge Adliye Mahkemesince davalı tarafından 10 günlük yasal süre içerisinde gerekçeli istinaf dilekçesinin verilmediği kabul edilmiş ise de, UYAP kayıtlarına göre davalı alacaklı vekilinin 16.09.2022 tarihinde gerekçeli istinaf dilekçesini sistem üzerinden gönderdiği, anılan evrakın davalı vekili tarafından 16.09.2022 tarihinde e-imza ile imzalandığı görüldüğünden, süresi içerisinde istinaf sebepleri bildirilmiş olup istinaf sebepleri dikkate alınarak esasa ilişkin inceleme yapılması gerektiği-
Aynı hacizle ilgili olarak 16.02.2022 tarihinde istihkak varakası tebliğ edilen davacı 3. kişinin, 18.02.2022 tarihli dilekçe ile istihkak iddiasında bulunduğu, bununla ilgili olarak alınmış ve tebliğ edilmiş takibin devamı ya da ertelenmesi kararı bulunmadığı halde, üçüncü kişi vekili tarafından, dava açılmıştır. İcra Müdürlüğü tarafından yasal prosedürün uygulanmasını beklemeden, istihkak davası açılmasını engelleyen yasal bir düzenlemenin de bulunmadığı, hal böyle olunca, 3. kişi tarafından istihkak iddiasının yasal süresi içerisinde ileri sürüldüğü ve davanın süresinde açıldığının kabulü ile işin esasına girilerek, bir karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu .............. tarihinde yapılan haciz sırasında üçüncü kişi yararına istihkak iddiasında bulunan şirket çalışanı ................ ’ın, üçüncü kişi şirketin ortağı ya da temsil yetkilisi olmadığından üçüncü kişi yararına istihkak iddiasında bulunmaya yetkili olmadığı, davalı üçüncü kişi tarafından hacizden itibaren İİK’ nun 96/3. maddesinde belirtilen yedi günlük süre içerisinde yapılmış bir istihkak iddiasının da bulunmadığı, o halde davacı alacaklının İİK' nun 99. maddesi hükümlerine göre istihkak davası açmakta hukuki yararı bulunmadığından, 6100 sayılı HMK nun 114/ h ve 115/2 maddeleri uyarınca, şikayetin dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Borçlu ve davacı üçüncü kişi şirketin adreslerinin farklı olduğu, ödeme emrinin borçluya haciz adresinde tebliğ edilmediği, tüzel kişiliği farklı olan davacı üçüncü kişi ve borçlu arasında organik bağ kurulmaya çalışılmışsa da, borçlu şirket tarafından distribitörlüğü yapılan ürünlerin borçlunun faaliyeti sona erdirdikten sonra davacı üçüncü kişi şirket tarafından distribütörlüğünün yapılmasının ticari hayatın olağan akışına uygun olduğu, bunun organik bağın varlığa, şirketin devralındığına veya borçlunun faaliyetlerinin üçüncü kişi şirket eliyle yürüttüğüne delil olamayacağı- Davalı alacaklı "borçlu şirket yetkilisinin üçüncü kişi şirket çalışanı olduğunu, SGK kayıtlarının yalnızca iki yılı kapsadığını, BA-BS formlarının getirtilmesi, Gümrük Ticaret Bakanlığından hangi tarihte hangi şirketlerin .... ürünleri getirttiğinin sorulması, ortak çalışanların tespiti bakımından tüm firmaların önceki yıllara ait SGK kayıtlarının istenilmesi, banka hesap dökümlerinin istenilmesi gerektiğini, muvazaanın bu delillerle incelenmesi gerektiğini, mahkemenin tarafları ve konuları aynı olan diğer dosyalarla birlikte bilirkişiye gönderilmesi gerektiğini, eksik inceleme ile tanzim edilen raporun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, borçlu şirkete ait bir çok muhasebesel nitelikteki evrakın haciz mahallerinde tespit edildiği, borçlu şirketin SGK'lı 5 çalışanının üçüncü kişi şirkette işe alınmasının organik bağ ve muvazaa iddialarımızı ispatlar nitelikte olduğunu" ileri sürmüşse de, davalı alacaklı vekilinin toplanmadığını ileri sürdüğü delillerin doğrudan davacı şirketle ilgisi bulunmadığı, borçlu ile davacı arasında organik bağın bulunmadığı, ispat yükü üzerinde olan davalı alacaklının karinenin aksini ispat edemediği- Davalı alacaklının kötüniyeti her türlü şüpheden uzak delillerle kanıtlanamadığından davacı üçüncü kişinin kötüniyet tazminatına ilişkin talebinin yerinde görülmediği- Haciz ve muhafaza baskısı altında davacı üçüncü kişi tarafından ihtirazi kayıtla ödendiği tutanaktan anlaşılan paranın faizi ile birlikte iadesi talebi hakkında karar verilmesi gerektiği-
Haciz konusu A.Ş. hisse senetlerinin hamiline yazılı senetler olup, İİK'nun 88. maddesi gereğince, haczedilerek icra kasasında muhafaza altına alındığı, haczin borçlu şirketin adresinde ve borçlu şirket muhasebecisinin huzurunda yapılması nedeniyle mülkiyet karinesinin borçlu, dolayısıyla alacaklı lehine olduğu, davacı 3. kişinin mülkiyet karinesinin aksini ispatlayacak nitelikte bir delil sunamamış olup borçlu şirketin yetkilisi ...........'in davacı şirketin eski ortağı ve yönetim kurulu başkanı olması nedeniyle borçlu ile 3. kişi arasında organik bağ bulunduğu, mahcuz hisse senetlerinin iptaline ilişkin olduğu bildirilen ............. tarihli yönetim kurulu kararının, borcun doğum tarihinden sonra olduğu dikkate alındığında 3. kişi ile borçlu arasında alacaklıdan mal kaçırma amacına yönelik muvazaalı hisse devirleri yapıldığının kabulü gerektiği-
İcra dosyasına süresinde bildirilen istihkak iddiası ile yasada öngörülen hak düşürücü dava açma süresi kesildiğinden istihkak iddiası üzerine İcra Müdürlüğü tarafından prosedürün işletilmesi gerektiği ve prosedürün işletilmemesi halinde, dava açma süresi henüz başlamayacağından 3. kişinin, hacizli mal satılarak bedeli alacaklıya ödeninceye kadar istihkak davası açabileceği-
Dava konusu 20.10.2015 tarihli haczin, borçluya ödeme emri tebliğ edilen adreste veya dayanak belge adresinde yapılmamış, borçlu haciz sırasında hazır bulunmamış, borçlu adına belge ele geçirilmemiş olduğu- Haciz yapılan mahallin borçlu şirketin eski deposu olduğu, borçlu şirketin faaliyet adresinin farklı olduğu, mahcuzun üçüncü kişinin elinde haczedildiğinin kabulü gerektiği- Buna göre mülkiyet karinesinin davacı 3. kişi lehine olup, davanın İİK m. 96 gereğince 3. kişi tarafından açılması ispat yükünün yer değiştirmesine neden olmayacağı- Mülkiyet karinesinin aksinin davalı alacaklı tarafından inandırıcı ve güçlü delillerle ispat edilmesi gerektiği- Davalı alacaklının dayandığı deliller karinenin aksini ispata yeterli görülmediği-
Haciz yapılan adresin borçlunun ticaret sicil kayıtlarına göre, 26.10.2017 tarihine kadar kullandığı resmi adresi olduğu, haciz anında borçlulardan birinin önlük ile iş yaparken, diğerinin ise, kasada olduğunun haciz zaptına geçirilerek tespit edildiği, üçüncü kişi şirket yetkilisinin sonradan gelerek alacaklı vekili ile borcun ödenmesi konusunda görüşüldüğünü, bu ay sonu çek götüreceğini beyan ettiği, mülkiyet karinesinin borçlu dolayısıyla alacaklı lehine olduğu, davacı üçüncü kişinin ticari işletme ve markayı dava dışı başkaca şirketten bedeli ödenerek alındığı iddiasının, dosya kapsamından toplanan delillerle uyuşmadığı gibi, bahsi geçen devir sözleşmesi de haczin yapıldığı adrese ilişkin olmadığından, davacı tarafın istihkak iddiasını güçlü ve inandırıcı delillerle ispat edemediği-
İİK. m. 365/3 uyarınca davanın reddine ilişkin icra mahkemesi kararı ile birlikte Bölge Adliye Mahkemesinin ek karara karşı istinaf isteminin reddine ilişkin kararı şekli anlamda kesin hüküm niteliğinde olduğu, kesin olarak verilen karara karşı kötü niyetle temyiz yoluna başvuran aleyhinde disiplin para cezasına hükmedileceği, ortada usulüne uygun bir Özel Daire bozma kararı ile direnme kararı bulunduğundan söz edilemeyeceği, her iki kararın da ortadan kaldırılması gerektiği- Hukuk Genel Kurulu'nda yapılan görüşmeler sırasında; asıl olan bir kararın temyize tâbi olması, istisnanın ise kesinlik olduğu, istisna alanının yorum ya da kıyas yoluyla genişletilemeyeceği, İİK. m. 365 uyarınca icra mahkemesince verilen istinaf isteminin reddi kararına karşı istinaf yoluna gidildiğinde Bölge Adliye Mahkemesince verilecek esastan ret kararına karşı temyiz yolunun kapalı olduğu yönünde açık bir hüküm bulunmadığı, Bölge Adliye Mahkemesinin kararının temyizi kabil olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüşün kurul çoğunluğunca benimsenmediği-
İstihkak davasının dinlenebilmesi için ön koşulun, malın üçüncü kişi elinde haczedilmesi üzerine üçüncü kişi tarafından haczedilen mal üzerinde mülkiyet veya rehin hakkı gibi sınırlı bir ayni hakka vs. dayanarak istihkak iddiasında bulunulması olduğu- İstihkak iddiası, tüzel kişilerde tüzel kişiyi temsile yetkili organlarca, gerçek kişilerde ise ya kendisi tarafından ya da bu kişiyi temsile yetkili kişilerce ileri sürülebileceği- Tüzel kişiyi veya gerçek kişiyi temsil yetkisi olmayan kişinin yaptığı iddianın, geçerli bir istihkak iddiası sayılmayacağı-