Davalı borçlu şirketin tespit edilen adreslerinde haciz yapıldığının; haciz tutanaklarında da; borçlu şirketin ve borçlu şirkete ait haczi kabil malın bulunmadığının tespit edildiğinin anlaşıldığı, ayrıca her ne kadar davalı borçlu şirkete ait taşınmazlara haciz konulmuşsa da; bu taşınmazlar üzerinde ipotek ve hacizlerin bulunduğu, böylece davacının alacağını karşılamaktan uzak olduğu da görüldüğünden, borçlu şirketin aciz halinin gerçekleştiğinin kabul edilmesi gerekeceği- Uygulamada alacak- borç ilişkisi daha önce başlamasına rağmen alacak için düzenlenen bono veya çek gibi kıymetli evraka sonraki tarihlerin atıldığının sıklıkla görüldüğü, bu nedenle davacı alacaklı, borcun doğumunun takip dayanağı çeklerin ve ilamsız takibe konu alacağın tanzim tarihinden önce gerçekleştiğini ileri sürerse mahkemece alacaklıya bu konuda kanıt sunma olanağının verilmesi, gerekirse davacı alacaklı ile borçlu isticvap edilerek senedin düzenlenmesine neden olan temel ilişkinin sorulması, gerektiğinde davacı ile davalı borçlunun ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak borcun gerçek doğum tarihi tespit edilerek koşulun gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması gerekeceği-
Mahkemece, yüksek mahkemenin bozma ilamı gözetilerek, davalı müşavir şirketin eksik işler ve açık ayıplar nedeniyle davacının bağımsız bölüm satın alan dava dışı 3. kişilere yaptığı ödemeler sebebiyle zararın tamamından, sonradan ortaya çıkan gizli ayıplar nedeniyle yapılan ödemeler sonucu oluşan zarardan ise, teknik kontrolün yeterince yapılmamasına bağlı gizli ayıplar varsa onlardan sorumlu olacağı ilkesinden hareketle, davacının davalı müşavir firmadan tazminini isteyebileceği zarar miktarı konusunda 6100 sayılı HMK’nın 266 ve devamı maddeleri hükümlerine uygun olarak yeniden seçilecek konusunda uzman her üçü de teknik bilirkişi olan yeni bir heyetten, davalı müşavir şirketin itirazları da karşılanarak, gerekçeli ve Yargıtay ile taraf denetimine elverişli rapor alınıp sonucuna uygun karar verilmesi gerekeceği-
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi'nin bozma ilamında belirtilen hususlar tek tek tespit edilmediğinden dosyadaki mevcut bilgilerle karar verilmesi eksik araştırmaya dayalı olmakla birlikte, ........... Turizm Lokantacılık Ltd. Şti.’nin tüm ticari defter ve kayıtlarının incelenerek murisin varsa hissesi ile hissesine düşen aktif ve pasifin belirlenmesi gerekeceği- 4721 sayılı TMK’nın 610. maddesine dayalı olarak şirket hisselerinin veya malvarlığının mirasçılar tarafından tasarruf edilip edilmediğinin belirlenmesi amacıyla alanında uzman bilirkişiler tarafından bilirkişi incelemesinin yapılması gerekirken eksik inceleme sonucu verilen kararın doğru olmadığı-
Ara kararı uyarınca bilirkişiye BA ve BS formlarını inceleme yetkisi verildiği halde bilirkişi raporlarında bu husus üzerinde durmamasının hatalı olduğu- Sevk irsaliyelerinde teslim alan kişilerin davalı şirket çalışanları olmadığı kabul edilmişse de, önceden davacı tarafından düzenlenen dava konusu olmayan faturaların sevk irsaliyelerinde aynı isim ve imzanın bulunduğu ve irsaliyeye konu faturalardaki malların bedelinin de davalı tarafından ödendiği gözetildiğinde artık bu kişinin davalı çalışanı olduğunun kabulü ile dava konusu fatura ve sevk irsaliyelerindeki malın teslim alınmadığın davalının ispat etmesi gerektiği- Davacı ve davalının kayıtlı bulunduğu Vergi Dairesine yazı yazılarak davaya konu faturaların BA ve BS formlarının bulunup bulunmadığı sorularak, gelen yazı cevabı yeni bir bilirkişiye tevdi edilerek icra takip tarihi itibariyle tarafların alacak ve borç durumlarının tespit edilmesi gerektiği-
Davacı şirketler tarafından davalı muhasebeciye hataen yapılan ödemenin tahsili istemi-
Davacı tarafından yürütülen davalı şirketin mali müşavirlik/muhasebe işlemlerinden kaynaklı alacağın tahsili istemi-
İlk derece mahkemesince imza incelemesine ilişkin aldırılan ilk rapor ile Bölge Adliye Mahkemesince aldırılan son rapor arasındaki çelişki tam olarak giderilmeden istinaf incelemesi yapıldığı, bunun yanında Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen raporların ise kesin kanaat bildirmediğinden diğer iki rapor arasındaki çelişkiyi giderici mahiyette olmadığı, bu nedenle değerlendirmeye tabi tutulamayacağı, o halde, ilk derece mahkemesince aldırılan ilk rapordaki tespit borçlu lehine, Bölge Adliye Mahkemesince aldırılan son rapordaki tespit ise alacaklı lehine olup, çelişkinin giderilmesi için grafoloji alanında uzman üç kişilik ehil bilirkişi kurulundan yeniden rapor alınarak oluşacak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu taşınmaz 1995 yılında çapa bağlanmış olup davalı- karşı davacı tarafından da davacıya ait olduğunun bilindiği, davacı- karşı davalının taşmayı öğrendikten itibaren 15 gün içinde bu hususa itiraz etmemesinin davalının iyiniyetli olduğunun kabulü için yeterli olmadığı, dosyada yer alan bilirkişi raporlarına göre tecavüzlü yapının iki katlı depo olduğu belirlendiğinden yıkılması fahiş zarar oluşturacak esaslı yapı niteliğinde olmadığı anlaşılmakla, taşkın yapı değerinin arzın değerinden fazla olduğuna işaret edilmeksizin mahkemece eksik incelemeye dayalı olarak temliken tescil isteminin kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı- Mahkemece mahallinde keşif yapılarak konusunda uzman bilirkişiye ifraz ve tevhidi gösterir şekilde denetime elverişli bir kroki düzenlettirilmesi; akabinde düzenlenen ifraz krokisinin ilgili belediyeye sunularak ifraz ve tevhidin mümkün olup olmadığı hususunda belediye encümeninden bir karar alınması ve daha sonra oluşacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken, taşınmazın ifrazı hususunda onay makamından sorulmadan ifraz kararı verilmesinin doğru olmadığı-
Direnme kararının verildiği tarihte HMK’nın 266. maddesi gereğince hukuk öğrenimi görmüş kişilerin, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemeyeceğine ilişkin hüküm yürürlükte değil ise de; konusunda uzman olmayan bilirkişilerden rapor alınarak hüküm kurulmasının doğru olmadığı- Genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali davasında mahkemece hukukçu (avukat) bilirkişilerin hazırlamış oldukları bilirkişi raporları esas alınarak hüküm kurulmasının hatalı olduğu- Bankacılık konusunda uzman bilirkişiden -bilirkişinin görev alanı açık bir şekilde belirlenmek suretiyle- banka kayıt ve defterleri üzerinde inceleme yapılarak denetimine elverişli rapor alınması gerektiği-
Somut olayda direnme kararının verildiği tarihte, HMK’ nın 266. maddesinin son cümlesi olan "hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemeyeceğine" ilişkin hüküm yürürlükte değil ise de; mahkemenin çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceğine ilişkin hükümden de anlaşılacağı üzere konusunda uzman olmayan bilirkişilerden rapor alınarak hüküm kurulmasının doğru olmadığı- Mahkemece, bankacılık konusunda uzman bilirkişiden/bilirkişilerden HMK 273. madde hükmü gereği bilirkişinin görev alanı açık bir şekilde belirlenmek suretiyle, banka kayıt ve defterleri üzerinde inceleme yapılarak Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmak suretiyle bir karar verilmesi gerektiği-