Açık ayıp olarak belirtilenlerden davanın açılış tarihi itibariyle 4077 s. K. m. 4 /2. uyarıca, 30 gün, gizli ayıplarda da derhal bildirme sorumluluğu bulunduğu hususları üzerinde durularak davacıya bu yönde ispat hakkı tanınıp bilirkişi raporunda ayıbın ağır kusur ve hile ile gizlenip gizlenmediğinin birlikte değerlendirilmesi gerektiği- Dava konusu dairede fazladan yaptığını iddia ettiği imalatlar hakkında bilirkişi raporunda yeterli araştırmanın yapılmamış olmasının hatalı olduğu-
Herhangi bir belgedeki imza veya yazının atfedildiği kişiye ait olup olmadığı hususunda yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması, bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılmasının; sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve Yargıtay'ın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması, gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesinin şart olduğu-
Mahkemece, itirazın iptali davası olan asıl davada verilen red kararının, ölü kişi aleyhine icra takibi başlatılamayacağının da kabulü nedeniyle yerinde olduğu- Birleşen alacak davasında, yapı denetim hizmet bedelinden davalı arsa sahiplerinin sorumlu olduğu gözetilerek ve taraflar arasındaki sözleşme hükümleri bir bütün halinde değerlendirilerek, yapılan keşif ve sonrasında alınan bilirkişi raporlarına istinaden davacının yapı denetim hizmeti verdiği açık olmakla, davalıların delil ve savunmaları, davacının ne kadar yapı denetim hizmet bedeline hak kazandığı hususunda gerektiğinde bilirkişiden yargı ve taraf denetimine elverişli yeni bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
İlk derece mahkemesince görüşüne başvurulan iki ayrı bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen raporlar arasında çelişki bulunduğu halde, yeterli inceleme taşımayan ve çelişkili raporlara dayanılarak hüküm kurulduğu ve istinaf mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verildiği, o halde mahkemece; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 281/3. maddesi uyarınca maddi gerçeğin ortaya çıkması için HMK’nun 266. maddesi hükmüne göre yeniden oluşturulacak uyuşmazlık konusunda uzman iki inşaat mühendisi, elektrik mühendisi, makine mühendisi ve hesap bilirkişisinin de olduğu beş kişiden oluşan teknik bilirkişi kurulundan sözleşme konusu iş ile ilgili fazla ödeme ile birleşen davada yüklenici alacağının olup olmadığı, davalı birlik yöneticilerinin sorumluluğu konularında bilirkişi raporları ve kesinleşmiş ceza dosyalarında bulunan bilirkişi raporları da değerlendirilerek ve aralarındaki çelişki de giderilerek hazırlanacak gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınıp, değerlendirilmek suretiyle ulaşılacak sonuca uygun karar vermek gerekeceği-
Müteahhit borçlunun diğer davalı arsa sahiplerinden olan alacak haklarından noterde düzenlenen sözleşme ile vazgeçmesi hakkında açılan tasarrufun iptali davasında, inşaatın borçlu müteahhit dışında bir başka müteahhitle yapımına devam edildiği anlaşıldığından, arsa sahiplerinin yeni müteahhitle yaptıkları sözleşmenin borçlu ile yapılan sözleşmeye göre proje veya inşaat ruhsatı masrafı kadar bir artı değer yaratılmış olup olmadığı, kısaca arsa sahiplerince yapılan masrafın ikinci sözleşmede dikkate alındığında ek bir menfaat sağlayıp sağlamadığı yönünde yeni bir bilirkişi raporu alınması gerektiği-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin baştan itibaren geçersiz olduğunun tespiti istemine ilişkin davada, mahkemece yapılacak iş; öncelikle ilgili belediye başkanlığından mevcut imar durumunun sorulması, bu imar durumuna göre taraflara yüklediği edimler açısından sözleşmenin ifasının imkansız hale gelip gelmediği, konusunda alanında uzman bilirkişilerden rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Davanın, kaçak elektrik tahakkuku nedeniyle istirdat istemine ilişkin olduğu- Mahkemece, öncelikle dosyanın önceki bilirkişi dışında oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi kuruluna verilmesi, bilirkişi heyetinden kaçak kullanım olup olmadığı, var ise davacının sorumlu olması gereken miktarın kaçak tutanak tarihinde yürürlükte olan Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliğinin ilgili maddeleri çerçevesinde hesaplanması konusunda taraf ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Bozma kararı, hor kullanma zararının hesaplanmasına ilişkin olup, bunun dışında kalan demirbaş zararına ilişkin talep konusu tutarlar, hor kullanma zararı kapsamında olmadığından bu bakımından hükmün kesinleştiği- Mahkemece; tarafların usuli kazanılmış haklarına riayet edilerek alanında uzman bilirkişilerden önceki raporlardaki tespitler incelenip kira süresi de dikkate alınmak suretiyle; bedelleri önceki bozma kararına uygun şekilde talep konusu her bir kalem bakımından hor kullanım- olağan kullanım ayrımı yapılıp, olağan kullanımdan kaynaklandığı tespit edilen kalemler ile kiralananda var olduğu ispat edilemeyen demirbaşlar ve eşyalar hesaplamaya dahil edilmeksizin hor kullanım zararının tespitine yönelik taraf ve yargı denetimine açık, hüküm kurmaya elverişli rapor alınarak sonucuna uygun karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece; dosyanın önceki bilirkişi dışında oluşturulacak konusunda uzman üç kişilik bilirkişi heyetine tevdiiyle, kaçak tahakkuku nedeniyle davalı şirketin, davacı taraftan isteyebileceği bedelin tespiti noktasında, kaçak tutanak tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat çerçevesinde hesaplamayı içerir, Yargıtay ve taraf denetimine elverişli, davacının itirazlarını da karşılar şekilde rapor alınarak hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekeceği-
Davalı taraf savunmasında davacının taşınmazını, tarımsal arazi olarak değil, depo olarak kullandığını iddia etmesine rağmen, bilirkişi raporlarında davacıya ait taşınmazın tapu kaydındaki niteliği belirtilmiş, taşınmazın fiili kullanım durumuna göre tarımsal arazi niteliği taşıyıp taşımadığının tespit edilmediği, mahkemece söz konusu bilirkişi raporuna dayanılarak davacıya ait taşınmazın tapu kaydındaki vasfı dikkate alınarak karar verildiği, bu durumda mahkemece; taşınmaz başında fen bilirkişi ve ziraatçi bilirkişiler eşliğinde yeniden keşif yapılarak dava konusu taşınmazların her ikisinin de fiili kullanım durumuna göre tarımsal arazi niteliği taşıyıp taşımadıkları tespit ettirilerek tarımsal bütünlük sağlanıp sağlanmadığı hususlarında ayrıntılı, denetime uygun rapor alınması ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekeceği-