3116 sayılı Kanun kapsamındaki orman tahdit çalışmalarına göre orman sınırları dışında kaldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, kesinleşen orman tahdit haritasına dayalı tapu iptali ve tescil ile elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkin davada; bilirkişilerin rapor içeriğindeki ifadeleriyle Ek-5 numaralı krokide gösterilen tahdit hattı çeliştiğinden, söz konusu bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması usul ve yasaya uygun bulunmadığı- Dosyanın aynı bilirkişilere tevdii ile ek rapor aldırılarak bahsi geçen çelişkinin giderilmesi ve oluşacak sonuca göre hüküm kurulmasının gerektiği-
Kadastro tespiti sırasında tescil harici bırakılan yerin tescili istemi- Bozma kararına uyulmakla, taraflar yararına usuli müktesep hak oluşacağı- Bozma gereklerinin tam ve eksiksiz olarak yerine getirilmesi gerektiği- Bozma kararında taşınmazın imar ihyaya muhtaç olup olmadığı, muhtaç ise ne zaman yapıldığı ve tamamlandığının araştırılması gereğine işaret edilmiş olup bir arazinin kullanım süresi ile niteliğini ve üzerindeki imar-ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihi en iyi belirleme yöntemi hava fotoğrafı incelemesi olduğu halde, 1985 yılı hava fotoğrafının çekişmeli bölümü kapsamadığı, 1999 yılı hava fotoğrafının ise tek olması ve 3 boyutlu görüntü elde edilemediği gerekçesiyle inceleme yapılamadığı belirtilmek suretiyle yöntemince hava fotoğrafı incelemesi yapılmaması ve ziraat bilirkişisinin taşınmazın imar ihyaya muhtaç olup olmadığı, muhtaç ise ne zaman imar ihya işlemlerinin tamamlandığı hususlarını açıklamayan, taşınmazın keşif günündeki durumunu belirten soyut içerikli raporu ile yetinilmesi, davacı yönünden belgesiz araştırması yapılması istenildiği halde yöntemince araştırma yapılmamasının hatalı olduğu-
Mahkemece, davacının ibraz ettiği sigorta poliçelerinin tamamı incelenip sigorta alacağı hesap edilip, harcama belgeleri kapsamında ise sunduğu tüm delilleri dikkate alınıp merkezi sistem elektrik ve su bedelleri için davalı tarafın fiilen kullanımına isabet eden makul, hakkaniyete uygun ve denetlenebilir masraf belgesi olup olmadığı değerlendirilerek taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine açık, tarafların itirazlarını da karşılar nitelikte konusunda uzman bilirkişi heyetinden ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Kurum işleminin iptali - alacak konusundaki davada, ilk bilirkişi raporu ile ikinci bilirkişi raporundaki kesinti miktarının tutarsız olduğu, bilirkişi raporları arasında çelişki oluşmasına rağmen kararda neden ikinci bilirkişi heyetinden alınan rapora itibar edildiğine dair gerekçe bildirilmediği, bu durumda, mahkemece; tereddüde yer vermeyecek şekilde, ayrıntılı, açıklayıcı, hüküm kurmaya elverişli ve Yargıtay denetimine uygun, davalı tarafın itirazlarını karşılayacak, alınan raporlar arasındaki çelişkileri giderecek, taraflar arasındaki sözleşme hükümleri, SUT ve ilgili mevzuattan anlayan, uyuşmazlık konusunda yeterli uzmanlığa sahip üç kişilik yeni bir bilirkişi heyetinden rapor aldırılarak, varılacak sonuç dairesinde bir hüküm kurulması gerektiği-
İşlemiş faiz miktarının hesaplanması özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden, mahkemece, alacaklının takip talebinde istediği işlemiş faiz miktarında fazlalık olup olmadığının tespiti için HMK.nun 266/1. maddesi koşullarında bilirkişiye başvurulması gerektiği-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil ile gecikme tazminatının tahsili istemi- Sözleşme ile kararlaştırılandan fazla taraflar yararına kazanım olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, bilirkişi kurulundan ek rapor alınarak söz konusu kazanım için yapılan proje tadilatı ve tadilat ruhsatlarının ve artan inşaatın, sözleşmede kararlaştırılan mücbir sebep nedeniyle verilecek 1 yıllık ek süre ile bağlı kalınmaksızın, teslim süresine etkisini tespit edilerek teslim tarihinin belirlenip sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekir.
Bulgaristan’dan zorunlu göçe tabi tutularak Türkiye’ye gelen ve Devlet Bakanlığınca hazırlanan göçmen evleri projesi kapsamında borçlandırılarak konut satın alan davacının bankadan kredi kullanıp ek borçlandırma sözleşmesi ile eski para ile kredi kullanıp, ödeme yaptığı, ancak maliyet hesabı çıkarıldığında arada oluşacak farkı da aynı koşullarda ödemeyi taahhüt ettiği, borçlanma sözleşmelerinin ileride doğacak ilave maliyeti de kapsayacak şekilde düzenlendiği, Devlet Bakanlığınca konutun kesin maliyet hesabının her bir daire için eski para olarak belirlendiği, kesin maliyet hesabının resmi verilere göre hazırlanması ve o tarihte taraflar arasında herhangi bir husumet bulunmaması nedeniyle bu kesin maliyet hesabına itibar edilmesi gerektiği böylece davacının konut maliyetinin üstünde borçlandığı ve mahsup yapıldığına ilişkin kesin ve inandırıcı belgenin dosya içerisinde yer almadığından davacı tarafından yatırılan peşinatın borçtan mahsup edilmediği kabul edilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerektiği-
Davalının usuli kazanılmış haklar gözetilerek, davacının kaza tarihi ve sonrasındaki tüm tedavi evrakları da eklenerek(eksik varsa temin edilerek), dosya kapsamında hükme esas alınan raporu da irdelenmek suretiyle, kaza tarihinde yürürlükte olan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde, ATK İhtisas Kurulu'ndan ya da üniversitelerin adli tıp anabilim dalı başkanlıklarından rapor alınması gerektiği-Hesaplanan zarardan, davacının arkadaşının aracından yolcu olması nedeniyle %15 oranında hatır taşıması indirimi yapılmış ise de Dairemiz uygulamalarına göre bu oranın %20 olması gerektiği-Davacının hesap edilen maddi zararından öncelikle %20 hatır taşıması indirilerek, kalan miktardan da davadan önce yapılan ödemenin güncellenmiş halinin düşülmesi ile ulaşılacak tazminata hükmedilmesi gerektiği- 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu, Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik'in 16/13. maddesi ve karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT'nin 17/2. maddesi gereği, davacı yararına hükmedilecek vekalet ücretinin, tarifeye göre belirlenen nispi vekalet ücretinin 1/5'i tutarında (maktu ücretin altında kalmamak kaydıyla) olması gerektiği-
Resmî senette bedelin nakden ve tamamen alındığı yazılı ise de davacının resmî devirden sonra da taşınmaz üzerindeki hacizleri kaldırmak için dava dışı kısım dışında ödemeler yaptığı anlaşıldığından, resmî senette 97.600TL satış bedelinin alındığının belirtilmesi 400.000TL’nin satış anında davalıya ödendiğini tek başına ispata elverişli olmadığı- Davacı, edimini tümüyle ifa ettiği, dava konusu ödemenin satış bedeli haricinde kaldığı iddiasına ikinci bir delil olarak davalının ceza soruşturmasında verdiği ifadesine dayanmış ve davalının satış karşılığında toplamda 400.000TL’ye yakın para aldığına ilişkin ifadesi, eldeki davaya konu alacak iddiasının icra takibine konulması ve takibe vaki itirazın iptalinin dava konusu edilmesinden, bir başka anlatımla 124.721,26TL tutarındaki ödemenin taraflar arasında çekişmeli hâle gelmesinden sonra verilmiş bir beyan olduğundan, bu beyanın taraflar arasındaki çekişmeli durumu da kapsar şekilde verildiği gözetildiğinde; davalının soruşturma ifadesinin, ipotek borcu için yapıldığı ileri sürülen dava konusu ödemeden hariç olarak 400.000TL’nin tahsil edildiğine ilişkin bir ikrar yahut delil olarak kabul edilemeyeceği-
Alacaklıların iflas halinde alacaklarına kavuşma oranının %38.25 olduğu, halbuki alınan en son raporda ve dairenin kabulüne göre konkordato talep eden şirketin konkordato projesindeki alacakların borçları karşılama oranını %48 olduğu bu durumda dahi iflasa nazaran alacaklıların daha iyi durumda olacağı- Şirketin ticari faaliyetine devam ettiği dikkate alındığında bilirkişi tarafından da doğrulanan ve komiserler kurulu raporunda belirtilen hakedişlerden kaynaklanan alacak tutarının alacaklıların alacaklarına kavuşmasını sağlayacak nitelikte devam eden işler nedeniyle şirket malvarlığına girmesi mümkün ve muhtemel bir alacak kalemi olduğu- İİK’nun 305. maddesi gereğince teklif edilen konkordatonun borçlunun kaynakları ile orantılı olduğu, iflasa nazaran alacaklıların daha yüksek oranda tatmin edileceği ve konkordatonun %78.30 oranında alacaklı ve %56.06 oranında alacak tutarı bakımından kabul edilmiş olduğu kısmen çelişkili olmakla birlikte sonuç olarak raporların konkordato tasdik koşullarının bulunduğu bakımından birbirini doğruladığı dikkate alınmaksızın borçlu şirketin iflasına karar verilmesinin hatalı olduğu- Borçlunun duruşmaya davet edilmeden iflasına karar verilmiş olmasının hatalı olduğu-