Takip konusu alacak murisin vefat tarihinden sonraki bir tarihe ilişkin olduğundan borçlu terekenin borcu sebebiyle değil, şahsi borcu nedeniyle takip edildiği- Bu nedenle borçlunun mirasın reddine ilişkin mahkeme kararına dayanarak takibin iptalini istemesinin bir dayanağı olmadığı- Şikâyetin takip hukukunu ilgilendirdiği ve bununla icra ve iflas memurunun takip hukukuna ilişkin hükümleri uygulamadığı veya yanlış uyguladığının ileri sürüldüğü- İtirazda ise alacağa karşı ve dolayısıyla maddi hukuk hükümlerine dayanıldığı- Örneğin alacağın mevcut olmadığı, hükümsüz olduğu, alacağın alacaklının talep ettiği miktarda olmadığının, takas gibi bir sebeple ileri sürüleceği (Pekcanıtez, H.: İcra-İflas Hukukunda Şikayet, Ankara 1986, s. 26)- İcra müdürünün kendiliğinden gözetmesi gereken hususlar dışında kalan takip hukukuna ilişkin sebeplerin itiraz sebebi oluşturacağı-
Alacağın 10 yıllık zamanaşımına uğramadan TMSF'ye ve ........ Varlık Yönetim A.Ş.ye temlik edildiği, bu nedenle, alacağın, temlik tarihi itibariyle 20 yıllık zamanaşımı süresine tâbi hale geldiği ve 20 yıllık zamanaşımı henüz gerçekleşmeden takip başlatıldığı-
Her ne kadar imza sirküleri ve ticaret sicil müdürlüğü yazı cevabında borçlu şirket yetkilisi olarak itirazda bulunan kişinin ödeme emrinin tebliği ve itiraz tarihleri itibariyle temsil yetkisinin sona erdiği, görev süresinin uzatıldığına dair herhangi bir kararın da mevcut olmadığı görülmüş ise de TBK'nın 513. maddesinin son fıkrasına göre borca itiraz acele ve şirketin menfaatine olacak işlerden olduğundan temsil süresi sona ermiş olsa da yapılan itirazın geçerli olduğu-
Takip dosyası ve şikayet dosyası içeriğinden borçlunun vefatından evvel takibi öğrendiği ispat edilemediği gibi mirasçısı tarafından da murisin hayatta iken takipten haberdar olamadığı hususu, süresinde icra mahkemesinde ileri sürülmüş ise de takip dosyasında öğrenme tarihine göre süresinde yapılmış bir itiraz olmadığından takibin durdurulmadığı, bu hali ile sonucun alacaklının aleyhine durum oluşturmadığı anlaşıldığından, ilk derece mahkemesince, Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca, şikayetçi borçlu yönünden ödeme emri tebliğ tarihinin, borçlunun usulsüz tebligattan haberdar olduğu tarihe göre düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken, istemin gecikmiş itiraz olarak nitelendirilip takibin durdurulması yönünde hüküm tesis edilmesinin ve istinaf başvurusunun da Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddedilmesinin isabetsiz olduğu-
Borçlunun itiraz dilekçesinin ödeme emrinin tebliğinden itibaren yedi günlük süre geçirildikten sonra 06.07.2017 tarihinde icra tutanağına kaydedildiği ve aynı tarihte UYAP sistemine kaydının yapıldığı dosya kapsamıyla sabit olduğundan, itiraz dilekçesinin üzerinde yazılı tarihin itiraz tarihi olarak kabulüne imkan bulunmadığı ve itiraza esas olan tarihin anılan dilekçenin icra tutanağına geçirildiği 06.07.2017 tarihi olduğu, öyleyse, belirtilen tarih nazara alındığında borçlu tarafından İİK'nun 62. maddesinde öngörülen yasal yedi günlük süre içinde yapılmış bir itirazın varlığından söz edilemeyeceğinden, icra müdürlüğünün takibin durdurulması yönündeki kararının yasaya uygun bulunduğunu söyleyebilme olanağının olmadığı-
Davalı borçluya usulüne uygun tahliye istemli ödeme emri tebliğ edilmeden, ödeme ve itiraz süreleri de işlemeye başlamayacağından davacı alacaklının icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını ve tahliye isteyemeyeceği, bu durumda mahkemece, henüz kesinleşen icra takibi bulunmadığından, davalı kiracı yönünden davacının itirazın kaldırılması ve tahliye isteminin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davalı borçlu takibe itirazında açıkça ve ayrıca sözleşmeye ve kira miktarına karşı çıkmadığına göre İİK’nin 269/2 maddesi gereğince kira ilişkisi ile kira miktarının kesinleştiği, bu durumda borca itiraz eden davalının kira bedelinin ödendiğini veya sair bir sebeple istenemeyeceğini İİK'nin 269/c maddesindeki belgelerle ispat etmesi gerekeceği-
Murisin 20.10.2014 tarihinde vefat ettiği, borçlular hakkında icra takibinin 20.04.2015 tarihinde başlatıldığı, borçlulara ödeme emrinin 29.04.2015 tarihinde tebliğ edildiği, 28.04.2015 tarihinde mirasın reddine karar verildiği, iş bu itirazın ise 11.08.2015 tarihinde yapıldığı, borçluların başvurusu, bu hali ile borca itiraz niteliğinde olup, borca itirazın ise; takibin şekline göre uygulanması gereken İİK.'nun 62/1. maddesi uyarınca, ödeme emrinin tebliğinden itibaren yasal 5 günlük süre içerisinde icra mahkemesine yapılmasının zorunlu olduğu, bu durumda mirasın ret kararı icra takibinin kesinleşmesinden önceki bir tarihte alındığından itirazın süreye tabi olduğu-
Taraflar arasındaki sözlü kira sözleşmesinden kaynaklanan kira alacağının tahsili istemine ilişkin ödeme emrinin, davalıya tebliği üzerine davalı, her ne kadar takibe itirazında kira bedellerine itiraz ettiğini bildirmişse de kira miktarının ne kadar olduğunu göstermediği, İİK'nin 269/2. maddesi gereğince borçlu kiracının kira sözleşmesini açık ve kesin olarak reddetmediğinden kira akdini kabul etmiş sayıldığı için takip talepnamesinde belirtilen kira miktarının kesinleştiği, bu durumda; uyuşmazlıkta yargılamayı gerektirir bir durumun bulunmadığı- Davalı borçlu kiranın ödendiğini veya sair bir sebeple istenemeyeceğini İİK’nin 269/c maddesinde belirtilen belgelerle kanıtlamak zorunda olduğu-
Takibe dayanak kira sözleşmesine ve sözleşmedeki imzaya borçlular tarafından itiraz edilmemiş olup takip dayanağı sözleşmenin taraflar arasında kesinleştiği, bu durumda borçlu iddialarının ispatı genel mahkemede açılacak davanın konusunu oluşturduğundan taraflar arasında kesinleşen sözleşmeye dayanılarak alacak ve tahliye talep edilmesinde usulsüzlük olmadığı-