Murisin takipten önce öldüğü ve mirası ret süresi geçtikten sonra mirasçılar hakkında takip başlatıldığı anlaşıldığından, icra takibinin mirası ret süresi geçtikten sonra başlatılmış olması nedeniyle, "borçlunun ölüm günü ile beraber üç gün içinde takibin geri bırakılacağına ilişkin" İİK.'nun 53. ve bu konudaki "süresiz şikayet"e değinen İİK.'nun 16. maddesinin uygulama yeri bulmayacağı- Borçluların başvurusu, "borca itiraz" niteliğinde olup, borca itirazın da, İİK. mad. 62/1 uyarınca, ödeme emrinin tebliğinden itibaren yasal 7 günlük sürede icra dairesine yapılması zorunlu olduğu, borçluların borca itirazlarını icra müdürlüğü yerine icra mahkemesine bildirmesi gereksiz ve geçersiz bir işlem olup, sonuç doğurmayacağından, mahkemece istemin bu nedenle reddi gerekeceği-
Ödeme emrine itiraz dilekçesinin, icra memuruna havale ettirilip icra tutanağına yazdırılmış olması gerekeceği, ödeme emrine itiraz tarihinin, itiraz dilekçesindeki tarih olmayıp, bu dilekçenin icra tutanağına geçirildiği tarih olduğu, icra müdürlüğünce, itiraz dilekçesi tarihinin, önceki bir tarih olarak bildirilmesine itibar edilemeyeceği-
Genel haciz yoluyla yapılan takipte, İİK.nun 62. maddesine göre yapılan itiraz ile İİK.nun 66. maddesi gereğince takibin duracağı, alacaklının, takibin devamı için, İİK.'nun 68. maddesi kapsamında itirazın kendisine tebliğinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılmasını isteyebileceği, bu süre içerisinde itirazın kaldırılması istenilmediği takdirde, yeniden ilamsız takip yapılamayacağı, itirazın kaldırılması için öngörülen altı aylık sürenin, yasadan kaynaklanan hak düşürücü süre olup, mahkemece re'sen gözetilmesi gerekeceği-
19.10.2005 tarih ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 138/4. maddesinde “Fonun alacaklı olduğu ve 2004 sayılı İcra İflas Kanunu uyarınca yapılan takiplerde borçlular tarafından yapılan itirazlar satış dışında takip işlemlerini durdurmaz" hükmüne yer verildiği, fon alacaklarının takip ve tahsiline ilişkin olarak getirilen bu istisnai düzenlemeden anılan Kanun'un 143. maddesinde belirtilen varlık yönetim şirketlerinin yararlanamayacağı-
Belediyenin taraf olduğu icra takibinde belediyeyi 5393 s. Belediye Kanunu mad. 38/c uyarınca Belediye Başkanı'nın temsil edeceği, Belediye Başkanı'nın kanundan doğan bu yetkisini kullanması için bir vekil atayabileceği, takip işlemi Avukatlık Kanunun 35. maddesi uyarınca adli işlem niteliğini taşıdığından bu vekilin baroda yazılı avukat olması gerekeceği, Belediye Başkanı'nın bu yetkisini herhangi bir sözleşme veya yönetmelik ile Genel Sekreter Yardımcı Vekiline devredemeyeceği-
Takip borçlusu şirket dışında ayrı bir tüzel kişiliğe haiz üçüncü kişinin yaptığı itirazın borçlu yönünden hukuki sonuç doğurmayacağı-
Mahkemece, ödeme emrinin tebliğ tarihinin icra müdürlüğü ile gerekli yazışmalar yapılarak belirlenmesi, hükmün gerekçe bölümünde açıklandığı gibi tebliğ tarihinden itibaren İİK'nın 62/1. maddesindeki 7 günlük süreden sonra itiraz edildiğinin saptanması halinde takip kesinleştiğinden davacı alacaklının itirazın iptali davası açmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle, davanın HMK'nın 114/1-h, 115/2. maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmesi, itirazın süresi içerisinde yapıldığının belirlenmesi halinde ise şimdiki gibi uyuşmazlığın esasının incelenmesi gerekeceği-
Genel haciz yolu ile başlatılan bir takipte yetki itirazı da dahil olmak üzere her türlü itirazın İİK'nun 62. maddesi uyarınca icra dairesine bildirilmesinin zorunlu olduğu, borçlunun icra dairesi yerine Mahkeme'ye başvurusunun sonuç doğurmayacağı- Borçlu şirkete yapılan tebligat, Tebligat Kanunu’nun 12. ve 13. maddelerine aykırı olarak tebligatı almaya yetkili olan şirket temsilcisinin nerede olduğu tespit edilmeden, çalışan olduğu belirtilen personele yapıldığından, yapılan bu tebliğ işleminin usulsüz olduğu- Usulsüz tebligat halinde, muhatabın beyan ettiği tarihin, tebliğ tarihi olarak kabul edileceği-  Mahkemece, İİK. nun 16. ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 32. maddeleri uyarınca tebliğ tarihinin düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken, İİK.nun 62. maddesine aykırı olarak ve talepte aşılmak suretiyle icra dairesinin yetkisizliği yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
"Alacaklı tarafından talep edilen itirazın kaldırılması hakkında karar verilmemiş olduğu tespit edildiğinden, gerekli yargılama yapılarak İİK'nun 68. maddesi kapsamında itirazın kaldırılması talebinin değerlenedirilmesi" gerektiğine değinen bozma ilamına uyulduğu halde, borçlunun itirazında icra müdürlüğünün yetkisine de itiraz ettiği dikkate alındığında, öncelikle incelenmesi gereken yetki itirazının kaldırılması talebi hakkında inceleme yapılmadan ve bu konuda karar verilmeden, doğrudan borca itirazın kaldırılması istemi incelenerek karar verilmesinin hatalı olduğu- Mahkemece alacaklının, yetki itirazının kaldırılması talebi hakkında karar verilerek şayet borçlunun yetki itirazı yerinde ise alacaklının isteminin reddine; aksi halde yetki itirazı kaldırıldıktan sonra borca itirazın incelenmesine geçilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Borçluya ödeme emri tebliğ edilmediğine göre itiraz hakkının doğduğundan bahsedilemeyeceğinden, borçlunun öğrenme üzerine icra dairesine yaptığı itirazın bu aşamada geçersiz olduğu ve itirazın reddinin gerektiği-