"Borçlunun hacze değer malı bulunmadığını" belirten haciz tutanağının "geçici aciz belgesi" niteliğinde olduğu ve tasarrufun iptali davası devam ederken ibraz edilmesiyle birlikte dava şartının gerçekleşmiş olacağı- "Borçlunun haczi sırasında hazır olmaması nedeniyle belgenin yetersizliği ya da geçersizliği" olgusu, ayrıca ilgilisince icra hakimliği önünde itiraz ve şikayete konu edilmemişken; tasarrufun iptâli davasına bakan mahkemece konunun re'sen ele alınıp tartışılmasının mümkün olmadığı-
Tasarrufun iptali davası»nın davacı-alacaklı lehine sonuçlanarak «tasarrufun iptaline» karar verilmesinden sonra; borçlunun -dava konusu taşınmazı üçüncü kişiye satmakla, mesken ihtiyacından vazgeçmiş ve mülkiyet hakkı sona erdiğinden- icra mahkemesinde «haczedilmezlik şikayeti»nde bulunamayacağı–
Tasarrufun iptali davasının dinlenme koşullarından birisinin de “takip konusu alacağın kesinleşmiş olması” gerektiğinden, takip konusu borca itiraz edilmiş olması ve alacaklı tarafından “itirazın iptali davası” açılmış olması (ya da; icra mahkemesinden “itirazın kaldırılması”nın talep edilmiş olması) halinde, mahkemece bunların sonucunun (kesinleşmesinin) “bekletici mesele” yapılması gerekeceği –
Satış ile 3. kişiye geçen mülkiyet tasarrufun iptaline karar verilmesi ile borçluya geri dönmeyeceğinden, taşınmazın mülkiyeti 3. kişiye ait olup, borçlunun kendisine ait olmayan taşınmaz üzerine konulan haciz nedeniyle İİK. mad. 82/12 uyarınca haczedilmezlik şikayetinde bulunmasının mümkün olmadığı-
Haciz tutanağında "borçlunun haczi kabil malının bulunmadığının" ya da "borçlunun borcu karşılayacak yeterli malının bulunmadığının" belirtilmiş olması halinde, bu tutanağın "aciz vesikası" sayılacağı (niteliğinde olacağı)–
Borç, kredi sözleşmelerinin düzenlendiği tarihlerde doğmuş, iptâle konu şerh işlemi ise, borcun doğumundan önce gerçekleştirilmiş olduğundan, karşı dava olarak açılan tasarrufun iptâli davasının reddi gerektiği- Borçlu ile Banka arasında imzalanan kredi borçlanma sözleşmesinin, alacaklı ve borçlu arasında ileriki yıllarda doğacak borçları kapsamayacağı, sadece ipotekle teminat altına alınan borçla ilgili olduğu kabul edilmek ve satış vaadi sözleşmesine dayalı olarak tescil isteminin gözetilmesi gerektiği-