İvazlar arasında fahiş bedel farkı olmamakla birlikte borca karşılık olarak davalıya yapılan mülkiyetin devri, İİK'nun 279/1-2 maddelerine göre para ve mutad ödeme vasıtalarından gayri bir suretle yapılan ödemelerin batıl olduğu ve yine İİK'nun 279/1-1 maddesine göre borçlunun evvelce teminat göstermeyi, taahhüt etmiş olduğu haller müstesna olmak üzere borçlu tarafından mevcut bir borcu temin edilmiş rehinlerin de iptali gerektiği- Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için iptali istenilen tasarrufun borcun doğumundan sonra yapılmış olması gerekeceği-
Takip konusu borcun kredi sözleşmesinden doğmasına, haciz tutanaklarının İİK’nun 105 maddesi kapsamında geçici aciz belgesi niteliğinde olup bunun dışında -(borç tasfiye protokolü gereğince on bankaya 21.153.996,48 Euro borcu bulunan)- davalı borçlunun aciz halinde olduğunun anlaşılmasına karşısında, davalı borçlunun aynı gün davalıya yirmi adet, bir gün ara ile diğer davalıya yedi adet taşınmaz satıp davalı 3. kişinin satın aldığı taşınmazlar için satıştan 22-23 gün önce 100.000 Doları davalı borçluya elden ödemesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı ve mevcut durumun davalılar tarafından borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğunu gösterdiği, davalı borçlunun davalı 3.kişinin amcasının torunu olması nedeniyle bu davalının borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle bu davalı ile yapılan dava konusu tasarrufların da İİK’nun 280/1.madde gereğince iptale tabi bulunduğu-
Satışa dair öngörüşmeler sırasında davalıya ait iken davalı kızına satış yapılmasına rağmen borçlunun aynı taşınmazı satış konusunda davacı ile anlaşmaya varmasının, satışın gerçek olmadığını, halen borçlunun kendisini üzerinde tasarruf yapmaya yetkili gördüğünü yani malik olarak değerlendirdiğini dolayısı ile borçlunun kızına yaptığı devrin muvazaalı olduğunu gösterdiği-
Davacı alacaklı tarafından sunulmuş bir aciz belgesi olmadığı gibi dava dayanağı takip dosyasından İİK'nun 105.maddesinde belirtildiği şekillde yapılmış bir haciz de bulunmadığından, davalının aciz halinin ispatlanmadığı, davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceği-
Aciz belgesi sunulmadığı gerekçesiyle tasarrufun iptali davasının davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Dosya kapsamında ipotek ve hacizlerin davalı 4.kişi tarafından ödendiği, davalı 3.kişinin borçlunun köylüsü olduğu anlaşıldığından dava konusu tasarrufun dava konusu takip dosyası yönünden İİK’nun 278/3-2 ve 280/1 madde gereğince iptale tabi olduğu, davalı 4. kişinin da borçlunun kardeşi olması nedeniyle tasarrufun da İİK’nun 280/1 maddesi gereğince iptale tabi olması nedeniyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği- Dava konusu takip dosyası yönünden de borcun doğumuna ilişkin kredi sözleşmesi istenerek kredi sözleşmesi iptali istenen tasarruftan önceki tarihi içeriyor ise anılan takip dosyası yönünden de dava konusu tasarrufların iptaline, aksi halde kredi sözleşmesinin iptali istenen tasarruftan sonra yapılmış olması halinde anılan takip dosyası yönünden davanın dava koşulu yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davacı tarafından borcun iptali istenen tasarruflardan önce incir ticaretinden doğduğu iddia edildiğinden, bu konuda davacının çiftçilik ve üretim belgeleri ile mal teslim belgeleri ve varsa başka delilleri ile borçlunun ticaret ve vergi kayıtları ile ticari defterleri ilgili birimlerden istenerek gerek görülmesi halinde borçlunun (varsa davacının da) ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği- İcra mahkemesince iptal edilmemiş olan aciz belgesinin geçerli olup olmadığını tasarrufun iptaline bakan mahkemenin değerlendirme yetkisinin bulunmadığı-
Yapılan hacizde 1.600,00 TL.'lik ev eşyası haczedilmesi ve borçlu adına kayıtlı taşınmazın ve bankalarda mevduatının bulunmaması karşısında, bu haciz tutanağının İİK. mad. 105. kapsamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu, bu durumda, mahkemece tasarrufun iptali davasının esasının girilerek incelenmesi gerektiği-
Muvazaaya dayalı iptal davasında, davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmekte olup davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK . mad. 283/1 kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekeceği- Mahkemece dava İİK'nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilmiş ise de mahkemenin bu nitelendirmesine katılma olanağı bulunmadığından mahkemece davacı tarafından davalı borçlu aleyhine açılan boşanma davasının kesinleşmesi beklenerek alacağın kesinleşmesi halinde mevcut delillerin TBK'nun 19. maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olmasının gerekli olduğu-