Tasarrufun iptali davasında, itirazının iptaline ilişkin davalarının sonuçlanıp kesinleşmesi beklenerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- Dava konusu taşınmaz üzerinde ipoteği bulunmakta iken ipotek borcunun ödenmesi üzerine davacı bankanın bu ipoteği kaldırdığı anlaşıldığından, tasarrufun iptali davası açmakta hukuki menfaati bulunmadığı-
Davacı-alacaklının alacağını doğuran çeklerin düzenlenme tarihleri, davalı borçlu ile davalı üçüncü kişi banka arasındaki temlik işleminden önce olup, borçlunun aciz hali de sabit olduğundan, tasarrufun iptali davasının ön koşullarının gerçekleşmiş olduğunun kabulü gerektiği- Davalı üçüncü kişi banka ve davalı borçlu, "iptali istenilen temlikin önceden verilmesi taahahüt edilmiş bir borç teminatı olarak verildiğini" iddia etmişse de, mahkemece alanın bilirkişi raporu ve diğer belgelerden, davalı borçlunun davalı üçüncü kişiden önceden krediler kullandığı, daha sonra kredilerde azaltmaya gidildiği, temlik tarihi itibari ile olan alacağa karşılık olan gayrimenkul ipoteği ve dava konusu temlik miktarı gözetildiğinde, verilen teminatın basiretli bir tacirden beklenmeyecek nitelikte bir tasarruf olduğu ve davacının alacak ve ferilerinden oluşan miktarın iptali ile davalı bankadan alınarak davacı alacaklıya verilmesi gerektiği-
Borçlu şirket adresinde yapılan hacizde 40.550,00 TL lık malın haczedildiği ancak muhafaza altına alınmadığı, aynı adrese tekrar gidildiğinde hacze kabil malın bulunamadığı, dosya içeriğinden anılan şirket adına kayıtlı araçlar olduğunun ve bu araçlar üzerinde de hacizlerin bulunduğunun görüldüğü, mahkemece haciz miktarlarına ve araç değerine göre borçlu şirketin aciz durumunun oluşup oluşmadığı araştırılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davanın, BK’nun 19.maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptali istemine ilişkin olup yazılı yargılama usulüne tabi olduğu, davacıya borcun doğumunun işlem tarihinden önce doğduğunu ispat imkanı verilmeden yazılı şekilde karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Mirasın reddine dair işlem ile terekenin açılmasıyla borçlunun aktifine geçecek olan mal para vs. değerler karşılıksız olarak diğer mirasçılara geçeceğinden borçlunun mirasın reddine ilişkin tasarrufunun, diğer iptal koşullarının oluşması halinde İİK'nun 277 ve devamı maddeleri uyarınca iptale konu olabilecek tasarruflardan olduğu-
İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasında, mahkemece, taşınmazların değerleri ve haciz miktarlarına ve araç değerine göre borçlunun aciz durumunun oluşup oluşmadığı araştırılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
"Davacının, davalılar ve dava dışı hissedarların bir araya gelerek davalı borçlunun borcunun ödenmesi için tapu idaresinde taksim ve karşılıklı intikallerde bulunduğu, davalılar ile diğer paydaşların dava dışı paylarını davacıya bedelsiz olarak devrettikleri, anılan taşınmazın değeri gözetildiğinde, davacının iyiniyetinden söz edilemeyeceği, herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğundan (TMK. 2) ve bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korunmayacağı"ndan, 'tasarrufun iptali davasının reddine' karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu-
Boşanma davası sonucu hükmedilen tazminat alacağına ilişkin alacağın doğumundan sonra, davalı ile oğlu arasında yapılan tasarrufun iptali davasının kabulü gerektiği- Takip konusu alacak miktarı iptali istenen tasarrufların değerinden daha düşük olan üzerinden vekalet ücretinin takdiri gerekeceği-
Mal varlığını artırılmasını önleyen ve kadastro sonucunda borçlunun kendi iradesi ile tespit ve tescilleri sağlayan işlem de bir tasarruf işlemi niteliğinde olduğundan tasarrufun iptaline konu olabileceği- Davalı borçlunun çocuklarının, babalarının durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olduklarından, tasarrufun iptali davasına konu taşınmaz ve taşınmaz hisseleri yönünden, davanın İİK. mad. 280/1 gereğince kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince dava dışı müteahhide isabet eden taşınmazın, düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi gereğince davalı borçluya, onun rızası ve bilgisi dahilinde daha sonra aynı taşınmazın müteahhit tarafından tapuda arsa sahibine, onun tarafından da borçlunun abisi davalıya satılmış olması, bu tasarrufun, borçlu tarafından mahkeme huzurunda kabul ve ikrar edilen borçtan sonra yapılmış olmasına, satış bedelinin dava dışı müteahhitte ödenmiş olması karşısında davanın kabulünün isabetli olduğu- Davalı borçlu muris tarafından mahkeme huzurunda kabul ve ikrar edilen davacının alacağı ve fer’ileriyle sınırlı olarak dava konusu taşınmaz hissesi üzerinde davacıya haciz ve satış yetkisi verilmesi gerekirken dava konusu taşınmaz hissesinin davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davalının veraset belgesi esas alınarak mirasçıları adına el birliği mülkiyet halinde tesciline karar verilmesinin hatalı olduğu-