Mahkemece adı geçen davalıya ön inceleme duruşmasının usulüne uygun şekilde tebliği ile hukuki dinlenilme hakkının sağlanması, delillerinin değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm tesisinin isabetli olmadığı- Dava konusu takip dosyası nedeniyle davacı tarafından sunulmuş kat’i veya geçici aciz belgesi bulunmadığı halde başka bir dosyadan borçlunun işyerinde yapılan haciz tutanağının da bu dosya açısından aciz belgesi olarak kabulünün isabetli olmadığı-
Tasarrufun iptali davalarında, iptali istenilen işlemin, borcun doğumundan sonra gerçekleşmiş olması gerektiği- Borçlu ile davacı alacaklı arasındaki cari hesap ilişkisi davacı tarafından borçluya yapılan mal satışı ile başlamış olduğundan, takip dayanağı bononun düzenleme tarihine göre borcum doğum tarihinin tespit edilemeyeceği- Cari hesap ilişkisi incelendiğinde 09.10.2009 tarihinde başlayan ticari ilişkide 25.11.2009 tarihine kadar borç 40.763,65 TL ulaşmış, bundan sonra da takibin başladığı 05.05.2010 tarihine kadar borç sıfırlanmadan borç bu miktarın altına düşmeyecek şekilde ve artan oranda seyretmiş ancak mal satışına da devam edilmiş olduğundan, senedin tanzim tarihinde (01.03.2010) borçlunun 45.387,72 TL borcu olduğu gibi, bu borç belirtildiği gibi hiç sıfırlanmadan devam eden ticari ilişki içerisinde 28.04.2010 tarihinde ulaştığı miktar 48.108,41 TL olduğundan, takibin bu miktar üzerinde yapılmasının alacaklı ile borçlu arasındaki borcun 28.04.2010 tarihinde doğduğu anlamına gelmeyeceği- İptali istenilen ilk tasarruf,  borcun doğumundan sonra olduğundan mahkemece, işin esasına girilmesi gerektiği- Davanın ön koşul yokluğundan reddedilmesi halinde, maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Takip tarihi itibarıyla davacı alacağı ve borçlunun mevcut hacizli menkul ve gayrımenkullerinin toplam değeri gözetildiğinde, davacı alacağını karşılamaya yetmediği dolayısıyla haciz tutanaklarının İİK'nun 105 maddesi anlamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu kabul edilerek diğer dava koşulları yönünden dosyanın incelenmesi gerekeceği-
Davalı 3. kişi vekili, "borçlunun, eşini dava konusu taşınmaz için öldürdüğünü, takip konusu senedin ve takibin muvazaalı" olduğunu belirterek "davacının, borçludan alacaklı olmadığını" ileri sürdüğünden, mahkemece öncelikle davacı ile davalı borçlu arasındaki akrabalığın tespiti ile davacıdan takip konusu alacağa ilişkin temel ilişki konusundaki delillerinin sorularak toplanması ve ceza dosyası da incelenerek takip konusu alacağın gerçek bir alacak olup olmadığının belirlenmesi gerektiği-
İİK. mad. 94 uyarınca yetki belgesi alan alacaklının, TMK. mad. 562 uyarınca açtığı tenkis istemli davada, önceden tasarrufun iptali istemi ile dava açılmış oması nedeniyle derdestlikten söz edilemeyeceği-
Hukuki yararın davanın açıldığı tarih itibariyle mevcut olması yeterli olmayıp, dava sonuçlanıncaya ve karar kesinleşinceye kadar hukuki yararın devamı gerektiğinden, mahkemece, üçüncü kişinin açtığı istihkak davasında, davanın reddine karar verildiği, bu durumda, davalı-karşı davacı alacaklı vekili tarafından açılan tasarrufun iptali davasının, başlangıçta mevcut olan hukuki yarar ortadan kalktığından, hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek olmadığı ve davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1.maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerektiği- Mahkemece dava İİK'nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilerek "5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı" gerekçesiyle "davanın hak düşürücü süre nedeni ile reddine" karar verilmişse de, mahkemenin bu nitelendirmesine katılma olanağı bulunmadığından, taraf delilleri toplanarak delillerin TBK'nun 19 maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Davalı borçlu ile ilgili malvarlığı araştırmasına yönelik olarak tapu, trafik, banka, PTT, SGK gibi kurumlara yazılan müzekkere cevaplarından borçlunun malvarlığının olmadığı, borçlunun tebligat ve mernis adresinde yapılan haciz tutanağından borçlunun adresten ayrıldığı yeni adresinin bulunmadığı, borçlunun mal beyanı dilekçesinden de ödeme gücü olmadığı, adına kayıtlı malvarlığı ve gelirinin olmadığı anlaşıldığından, haciz tutanağının İİK. mad. 105 anlamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu kabul edilmesi gerekirken, mahkemece "davacı tarafından aciz belgesi sunulmadığı" gerekçesiyle, tasarrufun iptali davasının dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
6183 s. K. mad. 24 vd. gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin dava yönünden davacı aciz belgesi sunmak zorunda olmamakla beraber, 6183 s. Kanun'un 27, 29 ve 30. maddelerinde borçlunun mallarının borca kifayetsizliğinden bahsedildiğinden, borçlunun tasarruf tarihindeki borç miktarına göre mevcut ve davacı tarafından hacizli taşınmazlarının borca yeterli olup olmadığı da değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-