Haciz tutanağı ile borçlunun adresten ayrıldığı tespit edildiği ancak bundan sonra adres araştırması yapılmadığı ve belirlenecek olan adrese hacze gidilmediği anlaşıldığından, ilgili haciz tutanağının aciz belgesi niteliğinde olmadığı- Tasarrufun iptali davasını elinde geçici veya kesin aciz belgesi bulunan alacaklı açabileceği ve bu hususun dava şartı olması nedeni ile hakimin resen araştırması gerektiği- Davacı vekiline kat’i veya geçici aciz belgesi sunması için uygun bir süre verilmesi, verilen kesin sürenin sonucundaki duruma göre yeniden değerlendirme yapılması gerektiği-
Muvazaalı icra takibi ve haciz işlemlerinin iptali istemiyle açılan davada, davalının, borçluya ait banka hesabına değişik miktarlarda para havaleleri gerçekleştirdiği, alacaklı olduğu icra takibinin başladığı tarihlerde bu hesapta aktif ve para hareketlerinin bulunduğu halde bu hesap üzerinden haciz talebinde bulunmadığı, davalıların akrabalık ve yakın arkadaşlık ilişkisi içinde bulundukları, davaya konu ev eşyalarının haciz ve satışını önlemek amacıyla muvazaalı icra takibi yapmak sureti ile öncelikle ev eşyalarının haczini ve satışını gerçekleştirerek ihalede alınıp yine borçlunun kullanımına bırakıldığı anlaşıldığından davanın kabulüne karar verilmesinin isabetli olduğu-
Tasarrufun iptali davasında, tacir olan ve ticari defter tutmak zorunda olan davalı borçlu şirketin ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak dava dayanağı takip dosyasındaki senetlerin dayanağı ve dolayısı ile alacağın gerçekliği araştırılarak muvazaalı alacak olup olmadığı toplanan delillere göre değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Alacağın temlikinin ivazı olarak ipotek tutarı kadar bir paranın bankaya yatırılmış olmasının, kural olarak borcun ödemeyle sona erdiği anlamına gelmediği- Borçlunun şahsının önem taşımadığı borç ilişkilerinde edimin, üçüncü kişi tarafından yerine getirilmesine engel bir durum bulunmamakla birlikte, temlik işleminin iptale tâbi bir tasarruf olarak (İİK. mad. 277 vd.) ödemeyi gizleyecek bir muvazaaya dayandığı ispatlanmadıkça, ödemenin alacağı temlik alan kişi tarafından değil de, asıl borçlu tarafından yapıldığının kabul edilemeyeceği-  Sıra cetveline itiraza ilişkin davada, davacı "alacağın muvazaalı olduğunu" ve "davalı banka alacağının ödeme suretiyle sona erdiğini, bunun teminatı olarak taşınmaz üzerine tesis edilen ipoteğin de bu fonksiyonunu yitirdiğini" ileri sürmüş ve mahkemece "borcun sona erme iddiasının bulunması" dolayısıyla ispat yükünün davacı yana bırakılması isabetli olmuşsa da, temlik bedeli olarak yatırılan tutarın, borcu sona erdirmek amacıyla yapılmadığı ve davalıya, davalı banka tarafından yapılan temlik ile alacağın davalı 3. kişiye geçtiği ve yine bu amaçla bankaya yapılan temlik ödemesinin davalının babası tarafından yapılmasının sonucu değiştirmeyeceği gözetilerek mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Şirket hissesinin devrine ilişkin tasarrufun iptaline, davacıya söz konusu şirket hissesi üzerinde alacak miktarı ile sınırlı olmak üzere haciz ve satış isteme yetkisi tanınmasına karar verildiği- 
Kredi kartı sözleşmesi, tasarruftan önce yapıldığından, tasarrufun iptale tabi olup olmadığının mahkemece değerlendirilmesi gerektiği, borcun doğumunun, "hesap kat’i tarihi" olarak kabul edilmesinin isabetsiz olduğu-
TBK’nun 19. maddesi gereğince (senede dayalı takipte borçlunun öğretmen, davalı üçüncü kişinin ise yeşil kartlı olduğu, borçlunun ödeme emri tebliğ edilmeden borcu kabul ettiği, anılan senet ve bu senede dayalı olarak yapılan icra takibinin muvazaalı olduğu belirterek) muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal istemine ilişkin davada, davalılar arasındaki dava konusu senet ve bu senede dayalı olarak yapılan icra takibinin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi isabetli olup, mahkemece İİK. mad. 283/1 kıyasen uygulanarak iptal konusu tasarrufun davacının dava konusu icra dosyasındaki alacak ve ferileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerektiği-
Davacının davalı ... adına yapılan menkul değerlerin borçlunun parası ile yapıldığı iddiası yani namı müstear niteliğinde olduğu ve terditli bir taleple açıldığı, bu sebeple BK'nun 19.maddesine göre de dava açmasında bir engel bulunmamakla birlikte, davacı alacaklının alacağının ipotek ile güvence altına alınmış olması nedeni ile her iki dava içinde davacı alacaklının bu davayı açmakta hukuki yararı olmadığı-
İİK'nun 277 vd. maddeleri uyarınca tasarrufun iptali davasında, bir takibin mevcut olmaması ve davacının da davayı TBK mad. 19'da düzenlenen muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal istemine dönüştürülmesine ilişkin ıslah talebinde bulunulmadığı, bütünen dikkate alındığında davanın dava şartı yokluğundan reddi gerekeceği-
Takip konusu alacağının haksız fiilden doğmasına, borçlu hakkındaki takibin kesinleşmiş olmasına, haciz tutanağının İİK’nun 105.maddesi kapsamında geçici aciz belgesi niteliğinde bulunmasına,dava konusu taşınmazın satışa konu yapılmış olması nedeniyle davalıların meskeniyet iddiasının dinlenemeyeceğine, davalı 3 ve 4.kişinin borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle dava konusu tasarrufların İİK'nun 280/1 madde gereğince iptale tabi bulunduğu- Somut olayda davacıya takip konusu alacak ve ferileriyle sınırlı olarak dava konusu taşınmaz üzerinde haciz ve satış yetkisi verilmesi gerekirken ilaveten taşınmazın önceki malik adına tesciline karar verilmesinin doğru olmadığı-