Tapu kaydından 19166 ada 5 parsel zemin kat 1 nolu bağımsız bölümün davalı tarafından davalı borçlu şirkete 03.08.2007 tarihinde tapuda 56.000 TL bedelle satıldığı, anılan şirket tarafından da aynı taşınmazın 18.07.2008 tarihinde davalıya 61.000 TL bedelle satıldığı; yine davalının 27.09.2007 tarihinde … bankasına ait dekontla davalı borçlu şirkete 124.700 TL ödediği anlaşılmış; bu durumda davalı tapudaki bedel dışındaki ödeme iddiasını ispatladığından, davalı tarafından ödenen 235.700 TL bedelle bilirkişi tarafından belirlenen 210.000 TL rayiç bedel arasında misli fark bulunmadığı ve davalı üçüncü kişinin kötüniyetli olduğu da ispatlandığından davanın reddedilmesi gerektiği-
Bedeli borçlu tarafından ödendiği halde alınan malın borçlunun malvarlığına girmeyip, somut olayda olduğu gibi borçlunun eşine yani 3. kişi adına tescil edilmesi halinde bu durum borçlunun 3. kişi lehine yaptığı bir kazandırma (bağış) yanı nam-ı müstear bir işlem olup, koşulların bulunması halinde iptale tabi olduğu-
Davacının alacak davası lehine kesinleştiğinden, TBK 19 gereğince değerlendirilmesi yapılarak karar verilmesi gerekirken, muvazaa nedenine dayalı açılan iptal davasının İİK mad. 277 vd. gereğince görülerek reddinin hatalı olduğu-
Boşanmadan kaynaklanan nafaka ve tazminat alacağına ilişkin davada, borcun doğumunun en geç boşanma davasının açıldığı tarih olarak kabulü gerekeceği, boşanma davası nafaka ve tazminat talepli olarak tasarruftan önce açıldığından, tasarrufun borcun doğumundan sonra yapıldığının kabul edilmesi gerekeceği-
İİK. mad. 283/2 gereğince nakten tazminat olarak açılmamış olması nedeniyle, tasarrufa konu olmayan davalı şirkete ait menkul, gayrımenkul, banka hesapları ve alacakları üzerine ihtiyati haciz konulması yönündeki davacı vekilinin tedbir talebinin reddedilmiş olmasında bir isabetsizlik olmadığı-  Serbest Bölgelerdeki üst yapı hakkının devrine ilişkin tasarrufların İİK’nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılan tasarrufun iptali davasına konu olabileceğive bu nedenle davalı 3.kişi vekilinin ihtiyati haciz kararına itirazının reddine karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarında davanın kabulüne karar verilmesi halinde, alacaklının icra dosyasındaki alacak ve ferilerine şamil olmak üzere tasarrufun iptali ile davacıya haciz ve satış yetkisi verilmesi gerektiği- Tasarrufun iptali davalarının, borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılacağı-  Husumetin, davanın dinlenebilme koşullarında olup mahkemece re’sen nazara alınması gerektiği- Tasarrufun iptali davalarında karar ilam harcının, takip konusu alacak miktarı ile iptali istenen tasarrufun tasarruf tarihindeki değeri karşılaştırılarak düşük olan değer üzerinden nispi olarak hesaplanacağı- Harç kamu düzenine ilişkin olduğundan temyiz edenin sıfatına bakılmaksızın res'en inceleneceği- Tasarruf değerine göre karar ilam harcı alınması gerekirken tasarruf değerinden de daha düşük olan dava dilekçesindeki değer üzerinden eksik harç alınmasının hatalı olduğu-
"Adres kapalı. İşyerinin penceresinden (vitrininden) bakıldığında adresin kapalı ve boş olduğu haciz kabil bir malın bulunmadığı görüldü. Mahallinde başkaca yapılacak işlem kalmadığından tutanağa son verildi." şeklindeki haciz tutanağının, kesin aciz vesikasının sonuçlarını doğurmayacağı- Alacaklının, haciz talebinden sonra yenileme talebine kadar zamanaşımını kesen bir işlemi bulunmadığından, bonolar için öngörülen 3 yıllık zamanaşımının dolmuş olduğu, mahkemece; "borçlu şirket adına kayıtlı menkul ve gayri menkullerin tespit edilemediği, borçlu şirketin haczi kabil malının bulunmaması nedeniyle haciz tutanağının İİK.nun 143. maddesindeki aciz vesikası hükmünde olduğu ve İİK.nun 105/1. maddesi kapsamında muvazaa nedeniyle açılan tasarrufun iptali davasının zaman aşımını keseceği" gerekçesi ile icranın geri bırakılmasına yönelik şikayetin reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Dava, İİK.nun 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkin olup, bu tür davaların elinde kat'i (İİK.nun 143.md) ya da geçici (İİK.nun 105.md) aciz belgesi bulunan alacaklılar tarafından açılabileceği, bu hususun davanın görülebilme koşulu olup mahkemece re'sen (kendiliğinden) gözönüne alınması gerekeceği, aciz belgesinin dava açılmadan, dava açıldıktan sonra veya temyiz aşamasından ve hatta hükmün Yargıtay'ca onanmasından veya bozulmasından sonra bile sunulma olanağının olduğu-
Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği-
Eldeki dava açıldıktan sonra davalı borçlu şirketin iflas ettiği anlaşıldığından, öncelikle mahkemece iflas kararının kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak kesinleşmemiş ise kesinleşmesinin beklenmesi, kesinleşmiş ise ikinci alacaklılar toplantısının yapılmasından 10 gün sonrasına kadar iptal davasının durdurulmasına karar verilmesi ve davacı alacaklıya İİK’nun 245 ve 255/2 madde gereğince davayı takip konusunda aldığı belge varsa sunması için süre verilmesi, sunulduğu takdirde davanın esasının incelenmesi, sunulmadığı takdirde davanın iflas idaresine ihbarı ile taraf teşkilinin sağlanması ve iflas idaresinin huzuru ile davaya devam edilerek davanın esasının incelenmesi ve hükmün iflas idaresi lehine veya aleyhine kurulması gerekeceği-