Tasarrufun iptali davası davalı borçlunun yerleşim yeri adresinde açıldığından, HMK'nun 7/1 maddesi gereğince mahkemenin yetkili olması nedeniyle davanın esasına girilmesi gerektiği- Tasarrufun iptali davası gayrımenkulün aynına ilişkin dava olmayıp şahsi dava niteliğinde olduğundan, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olmadığı- Haksız fiile ilişkin davalardaki yetki kuralının kesin yetki olmayıp seçimlik yetki olduğu-
Davalılar ayrı ayrı aldıkları ek cevap süresi içerisinde yetki itirazında bulunmuş, ancak davalı üçüncü kişi şirket vekili ortak yetkili mahkeme olarak bir mahkeme ismi belirtmemiş olup, bu nedenle ileri sürülen yetki itirazının geçersiz olduğu- Zorunlu dava arkadaşı olan borçlu ve üçüncü kişinin yetki itirazını birlikte ve geçerli olarak yapmaları gerekirken, üçüncü kişinin yetki itirazı geçersiz olduğundan borçlunun yetki itirazının üçüncü kişiye sirayet etmesinin mümkün olmadığı- Davalı üçüncü kişi yargılamaya devam ettiğinden, HMK'nun 60/2 cümlesinin uygulama imkanı da bulunmadığı- Mahkemece, bu halde yetki itirazlarının dikkate alınmaması gerektiği-
Davalı dördüncü kişi şirketin ticaret sicil adresinde bulunduğu yer mahkemesinin de tasarrufun iptali davasına bakmakla yetkili olduğu (HMK. mad. 7)-
Tasarrufun iptali davalarında, genel yetki kuralının uygulanması gerektiği ve HMK. mad. 7/1 uyarınca, davalı birden fazla ise davanın bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabileceği- HMK. mad. 14 gereğince, bir gerçek ve veya tüzel kişinin başka bir yerde şubesi varsa o şubenin işlemlerinden dolayı şubenin bulunduğu yerde de dava açılabileceği- Dava konusu alacağa ilişkin faturalarda borçlu şirketin adresi olarak şube adresinin yer aldığı, dava konusu ödeme emrinin borçlu şirkete bu şube adresinde tebliğ edildiği ve borçlu şirketin Ankara'daki şube adresinde haciz yapıldığı anlaşıldığından, davanın yetkili Mahkemede açıldığı kabulü gerektiği-
Alacaklının bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibe başladığı, takip dayanağı bonolarda, şikayetçi borçlunun keşideci, alacaklının ise lehtar konumunda oldukları, şikayetçinin tacir olduğuna ilişkin dosya içinde bir belgenin bulunmadığı anlaşıldığından ve yetki sözleşmesi bir usul hukuku sözleşmesi olup, takip tarihi itibariyle yürürlükte olan HMK. mad. 448 ve 17 uyarınca yetki sözleşmesi geçersiz olduğundan, mahkemece, borçlunun yetkiye yönelik itirazının kabulü gerektiği-
Ödeme emrine itirazında borçlunun adresini bildirerek yetki itirazında ve borca itirazda bulunması ve bunun üzerine belirtilen bu adresin bulunduğu yer icra dairesine icra dosyasının gönderilmesinin talep edilmesiyle birlikte yürütülen icra takibine davalı-borçlunun bu kez yine borca ve icra dairesinin yetkisine itiraz ederek mernis ve yerleşim yeri adresinin farklı bir yer olduğunu ileri sürmesi halinde, mahkemece hakkın kötüye kullanılması ve dürüstlük kuralları gereğince davalının önceki bağlayıcı beyanları gözetilerek işin esasına girilmesi gerektiği, itirazın iptali davasında yetkisizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Avalist borçlu tacir olmadığından HMK. mad. 17 uyarınca yapılan yetki sözleşmesinin kendisini bağlamayacağı, ancak bono üzerinde keşide yeri bulunmayan bonoda keşidecinin ad ve soyadının yanındaki yerine göre, borçlunun yetki itirazının reddine karar verilmesi gerekeceği- İflasın ertelenmesi davası kapsamında verilen ihtiyati tedbir kararı gözetilerek, mahkemece, borçlunun, tedbir kararı nedeniyle takibin durdurulması ve hacizlerin kaldırılmasına ilişkin şikayetin esasının incelenmesi gerektiği-
İhtiyati hacze karar verme konusunda yetkili mahkemenin davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olduğu, davalının birden fazla olması halinde davanın, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabileceği-
Tasarrufun iptali davalarının genel yetki kurallarına göre davalının ikametgahı mahkemesinde görüleceği ve -kesin yetki kuralı söz konusu olmadığından- davalılar tarafından yetki itirazında bulunulmaması halinde, mahkemece davanın esasına girilmek suretiyle karar verilmesi gerektiği-
Bonoya dayalı olarak, borçlunun ikametgahının bulunduğu yerdeki genel yetkili icra dairesinde (HMK. mad. 6), bonoda öngörülen ödeme yerinde -ancak, ödeme yeri gösterilmeyen bonoda, tanzim yerinin ödeme yeri olduğunun kabulü gerekeceğinden, bononun tanzim yerinde- icra takibi yapılabileceği- Bonoda yer alan yetki şartının tacir olan keşideci ve lehtar yönünden geçerli ise de; itiraz eden avalistler tacir sıfatına sahip olmadıklarından yetki şartı gerçek kişi avalistleri bağlamayacağı-