Taraflar arasında akdi ilişki mevcut olmayıp, davanın TTK. mad. 732 uyarınca sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre açılmış olduğu ve somut olayda, TBK' nun 89. maddesi hükmünün uygulanamayacağı; davalının icra dairesinin yetkisine yönelik yetki itirazı dikkate alınarak, genel yetkili davalının ikametgahının bulunduğu yer icra dairesinde icra takibinin yapılması gerektiği gözetilerek, öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik bir karar verilmesi gerektiği-
Çeke dayalı takibin, borçlunun ikametgahının bulunduğu yerdeki genel yetkili icra dairesinde (HMK. 6.md.), muhatap bankanın bulunduğu yer, ödeme yeri sayıldığından buradaki icra dairesinde (HMK. 10.md.) ve ayrıca İİK.nun 50/1.maddesi uyarınca çekin keşide edildiği yerdeki icra dairesinde yapılabileceği-
Mahkemece, bonoda avalist konumunda olan borçlunun yetki itirazının kabulüne karar verilmesi gerekirken, borçlunun senet keşidecisi şirketin yetkilisi olmadığının kabul edildiği ve buna göre senedin tek borçlusunun borçlu olduğundan bahisle yetki anlaşmasının geçersiz kaldığı gerekçesi ile yetki itirazının kabulüne karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Davalı borçlu ile 3.kişi arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunması nedeniyle davalı 3. kişiler vekilinin yetki itirazının HMK'nin 60. maddesi gereğince borçlu açısından da hüküm ifade edeceği-
İİK'nın 277. ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin davaların, ayni değil, şahsi davalar olduğu, bu nedenle tasarrufun iptali davaları genel yetki kurallarına göre davalının ikametgahı mahkemesinde görüleceği (HMK 6.md), davalılar birden fazla ise dava davalılardan birinin yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği, bu durumda davacı, davalılar aynı yerde oturuyorlarsa davasını orada, ayrı ayrı yerlerde oturuyorsa seçimlik hakkını kullanarak dilerse borçlunun, dilerse borçlu ile hukuki işlemde bulunan 3.şahsın yerleşim yeri mahkemesinde davasını açabileceği-Davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı olup yetki sözleşmesi her iki davalıyı da bağlayacağı, bu durumda davacı davasını yetkili mahkemede açmış olduğundan davalıların yetki itirazlarının reddi ile işin esasına girilerek taraf delillerinin toplanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
5510 sayılı Kanunun 56/2. maddesine dayalı olarak Kurumca açılan ve yersiz ödenen aylıkların geri alınmasına ilişkin davalar ile hak sahibi tarafından açılan Kurum  işleminin iptali ve aylık bağlanması talebine ilişkin davalarda özellikle, boşanılan eşle kurulan ilişkinin “fiili olarak birlikte yaşama olgusu” kapsamında yer alıp almadığı, ilişkinin niteliği ve başlangıç tarihinin açıkça ortaya konulması gerektiği- Mahkemece, hak sahibi ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin, adres değişikliği ve nakilleri tarihleriyle saptanması, muhtarlık ve Nüfus Müdürlüğü gibi özel ve kamu kurumlarındaki bilgi ve belgelerden yararlanılması, ilgililerin elektrik, su, telefon aboneliklerinin hangi adres ve tarihte kimin adına tesis edildiğinin saptanması, seçmen bilgi kayıtlarındaki adresler ile mevcut ise 4857 s. Kanun gereği ücret ödemelerinin yapılabileceği banka kayıtlarının sorgulanması ve böylelikle boşanılan eşle fiili olarak birlikte yaşama olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda varılacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarında HMK'daki genel yetki kuralının uygulanması gerektiği, davanın davalıların ikametgahı mahkemesinde görüleceği davalıların süresinde yetki itirazında bulunduğu gerekçesiyle mahkemenin yetkisizliğine, karar kesinleştiğinde iki haftalık süre içinde başvurulması halinde dosyanın yetkili asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine karar verimesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarının ayni hakka değil şahsi hakka dayanan davalardan olduğu, bu nedenle tasarrufun iptali davalarının genel yetki kuralına göre 6100 sayılı HMK'nin 6. maddesi uyarınca davalının ikametgahı mahkemesinde görüleceği, davalılar birden fazla ise davanın, davalılardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabileceği, tasarrufun iptali davaları basit yargılama usulüne tabi olup yetki itirazının en geç dava dilekçesinin tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık cevap süresi içerisinde yapılması gerekeceği-
Haksız fiilden doğan davalarda, HMK. mad. 16 gereği davacıların, seçimlik hakkını kullanarak davayı zarar gören sıfatıyla kendi yerleşim yeri mahkemesinde açabileceği-
Nam-ı müstearın, adını herhangi bir nedenle gizli tutmak isteyen bir kişinin, sözleşmeyi kendi hesabına, başka bir kişiye yaptırması olduğu,  nam-ı müstear olarak yapılan satış işleminin iptali istemine ilişkin davaya bakmaya davalıların ikametgahları mahkemesinin yetkili olduğu; bu yetki kuralının ancak tarafların yasal sürede ve geçerli bir itiraz olduğu durumlarda mahkemece dikkate alınması gerektiği- Taraf teşkilinin, yetki itirazından sonra değerlendirmeye alınması gerektiği- Taraflardan birinin diğerinin yokluğunda yaptığı itirazın da geçerli olduğu-