Borçlunun kendi yaptığı tasarruflar için dava açılması mümkün olduğu gibi parasını kendi verdiği ancak muvazaalı olarak başkası adına tescil edilen mallar için de dava açılmasının mümkün olduğu, bu gibi tasarrufların nam-ı müstear olarak adlandırıldığı- Davalı borçlu şirket tarafından diğer davalı adına taşınmaz satın alınması dava edilmiş olmasına göre gerçek kişilerin hangi şartlar dahilinde bu taşınmaza sahip olabilecekleri, davalılar arasındaki organik bağlantının olup olmadığı üzerinde de durularak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
TBK'nun 19. maddesine dayalı olarak muvazaa nedeniyle tasarrufun iptaline ilişkin açılan davada, borçlunun veya mirasçılarının hukukunun etkileneceği, iptali istenilen tasarruf işlemlerini yapan borçlunun davadan önce öldüğü anlaşıldığından, borçlunun mirasçılarının davaya dahil edilerek yargılamaya devam edilmesi gerektiği-
Mahkemece, davacılar vekiline İİK'nun 282 maddesi gereğince dava dışı malik 4.kişiyi davaya dahil edip etmeme veya davayı İİK'nun 283/2 madde kapsamında bedele dönüştürüp dönüştürmeme konusunda seçimlik hakkı hatırlatılarak, davalı 4. kişinin davaya dahil edilmesi halinde adı geçen malike dava dilekçesinin tebliği ile taraf teşkilinin sağlanması; aksi takdirde yani davanın bedele dönüştürülmesi halinde, dava konusu taşınmazın 3. kişinin elden çıkardığı tarihteki rayiç bedeli konusunda bilirkişiden alınacak ek rapor doğrultusunda, davalı 3. kişinin davacının alacak ve fertleriyle sınırlı olarak nakten tazminatla sorumluluğuna karar verilmesi gerektiği-
Davanın, 6183 sayılı Kanunu'nun 24 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu- Adresinin bildirilmesi istenen davalı Şirketin, iptali talep edilen tasarrufu yapan kişi olmadığı, bu nedenle davada hiç yer almasa dahi tasarrufun iptali için yasal anlamda bir eksiklik sayılmayacağı, kaldı ki adres belirlenmesi için ilgili kuruluşlara müzekkere yazılması için davacı tarafça yatırılan avans da mevcut olduğu, hal böyle olunca yargılamaya devam ile taraf delilleri toplanarak bir karar verilmesi gerektiği-
Yapılan satışlarda edimler arasında mislini aşan aşırı fark bulunmadığı, davalılar arasında akrabalık, arkadaşlık, ticari ilişki gibi borçlunun mal kaçırma kastını 3. kişilerin bildiği ya da bilebilecek durumda olduklarını gösterir bir yakınlığın da ispat edilemediği görüldüğünden, tasarrufların iptali istemli davanın reddi gerektiği- Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasında, borçlu ile davalı 3. kişiler arasında zorunlu dava arkadaşlığı olduğu nazara alınmadan sadece davalı 3. kişiler yararına vekalet ücreti takdir edilemeyeceği-
Tüm İçtihatlar İİK. mad. 282 gereğince öncelikle borçlu ile aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunan 3.kişinin davaya dahil edilmesi, davacı vekili aradaki maliklerin tamamının kötü niyetli olduğunu belirterek sekizinci maliğe dava açtığından sonraki tüm maliklerin davaya dahil edilmesi için davacı vekiline süre verilmesi duruşma gün ve saatinin borçludan sonraki F.'a kadar olan tüm maliklere tebliği ile taraf teşkilinin sağlanması, bildirecekleri delillerin toplanması dava konusu tüm tasarrufların İİK 277,278,279,280,283.maddeler gereğince iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu tasarrufun borçlu tarafından değil, ortağı olduğu dava dışı limited şirket tarafından yapıldığı anlaşıldığından, tasarrufun iptali davanın reddinin isabetli olduğu-
Davalının kötü niyetli olduğu, diğer bir anlatımla borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğu davacı alacaklı tarafından ispat edilemediğinden bu davalı hakkındaki davanın reddi gerekeceği, bu durumda İİK'nın 283. maddesine göre davanın bedele dönüştüğü dikkate alınarak mahkemece, davalı üçüncü kişinin, taşınmazı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri nisbetinde (takip konusu alacak ve fer'ileri ile sınırlı olmak üzere) tazminat ödemesine hükmedilmesi gerekeceği-
Davanın, IIK'nin 277 ve devamı maddelerine göre açılan tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu bu tür davalarda, borçlu ve onunla hukuki muamelede bulunan üçüncü kişiler zorunlu dava arkadaşı olup her ikisinin de davalı olarak gösterilmesi gerektiği, bundan sonra üçüncü kişiden dördüncü kişiye devir olması halinde davacı alacaklı isterse davaya bedele dönüşeceği, dilerse dördüncü kişiye de dava açarak tasarrufun iptalini isteyebileceği-
Mecburi hasım durumunda olan borçlunun vefat etmesi ve en yakın mirasçılarının mirası reddetmesi nedeniyle konunun miras hukuku hükümleri çerçevesinde çözülmesi gerektiği, bu durumda mahkemece mahallin sulh hakimine durum bildirilerek mirasın iflas hükümlerine göre tasfiyesinin sağlanması ve anılan mahkemece borçlu için atanacak veya yetkilendirilecek bir temsilci huzuru ile davaya devam olunması gerektiği-