6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 117. maddesi gereğince muaccel bir borcun borçlusunun, alacaklının ihtarı ile mütemerrit olacağı, dava konusu olayda davacının, davalıyı dava ve ıslah tarihinden önce temerrüde düşürdüğü ispat edilemediğine göre, mahkemece hükmedilen alacak miktarının dava dilekçesinde talep edilen miktarına dava tarihten, ıslahla talep edilen miktarına ise ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken, açıklanan husus göz ardı edilerek, tüm alacak miktarına dava tarihinden itibaren faiz yürütülmüş olmasının, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektireceği, ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesinin, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği-
Borçlunun borcunu ‘ikrar’ etmesinin (alacağı tanımasının), ‘zamanaşımını kesen’ nedenlerden biri olduğu- Borç ikrarının, ancak, işlemekte olan zamanaşımını keseceği, yani, zamanaşımı süresinin tamamlanmasından sonraki borç ikrarının kesme yönünden bir sonuç doğurmayacağı- İhtiyati tedbir istemi ile mahkemeye başvurma veya işçilik alacaklarının tespiti ve ödenmesi için Bölge İş Müfettişliğine şikâyette bulunmanın, zamanaşımını kesmeyeceği, ancak işverenin, şikâyet üzerine Bölge Müdürlüğünde alacağı ikrar etmesinin, zamanaşımını keseceği- Kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olmasının, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmeyeceği, zamanaşımının, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesileceği- Zamanaşımı def'inin, ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabileceği, HMK.’nun yürürlükte olduğu dönemde, ‘savunmanın değiştirilmesi yasağı’, cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı def’inin cevap dilekçesi ile ileri sürülmesi gerektiği- Islah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine, iki haftalık süre içinde, ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği- Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse, ilerleyen aşamalarda, zamanaşımı def’inin, davacının açık muvafakati ile, yapılabileceği- Zamanaşımı def’inin cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürülmesinin de mümkün olduğu-
Genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali davasında, TBK. mad. 117 ve taraflar arasındaki genel kredi sözleşme uyarınca temerrüdün gerçekleşip gerçekleşmediği, gerçekleşmiş ise hangi tarih olduğunda tespiti gerektiği-
Dava dışı Hürmed Medikal şirketinin davalı üniversiteden faturaya dayalı 43.740,00 TL alacağını temlik aldığını, temliknamenin 06.06.2012 tarihinde davalı idareye tebliğ edildiğini, borcun ödenmemesi üzerine icra takibine başvurduğunu, davalının takibe itiraz ettiğini, takibin durduğunu belirterek itirazın iptaline, % 20 icra inkâr tazminatına-
Borçlu şirketin defterlerinin incelenip hükmolunacak cezai şartın şirketin mahvına (yok olmasına) neden olacaksa makul oranda indirim yapılması gerektiği, kar mahrumiyeti cezai şart kapsamında olmadığından üzerinden tenkisat yapılmasının isabetsiz olduğu- Taraflar arasında düzenlenen bayilik sözleşmesi ve eki protokolde sözleşmenin süresinden önce feshedilmesi halinde kar mahrumiyeti isteyebileceğine dair bir hüküm bulunmayıp kar mahrumiyeti müspet zararlardan olup sözleşmede aksine hüküm bulunmaması halinde akdin feshinden sonra talep edilemeyeceği-
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 117. maddesi gereğince muaccel bir borcun borçlusunun, alacaklının ihtarı ile mütemerrit olacağı, dava konusu olayda davacının, davalıyı dava tarihinden önce temerrüde düşürdüğü ispat edilemediğine göre, mahkemece hükmedilen alacak miktarının, dava dilekçesi ile talep edilen miktarına dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken, açıklanan husus göz ardı edilerek, tüm alacak miktarına dava tarihinden itibaren faiz yürütülmüş olmasının usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektireceği, ne var ki; yapılan bu yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği-
Taraflar arasındaki sözleşmelerde, dairelerin kaba inşaat olarak teslim edileceğinin kararlaştırıldığı görüldüğünden, bu hali ile taşınmazın davalıya fiilen teslim edildiği tarih araştırılarak bu tarihe kadar olan kira kaybının tahsiline karar verilmesi gerekirken, iskan tarihinin esas alınmasının da usul ve yasaya aykırı olduğu- Mahkemece, asıl davaya % 18 temerrüt faizi yürütülmesine, birleşen dava açısında da temerrüt faizi yürütülmesine karar verilmiş ve temerrüt faizi açısından % 18 oranının ne şekilde bulunduğu açıklanmadığı gibi birleşen davada da temerrüt faiz oranının ne olduğunun yazılmadığı anlaşıldığından, bu hali ile hükmün usul ve yasaya aykırı olduğu- Dava konusu olayda davacının, davalıya hitaben gönderdiği ihtarla ve yaptırdığı tesbit ile yazılı alacak kalemlerinin ödetilmesini istediği anlaşıldığından, davacının ıslah ettiği alacak kalemleri için de, yazılı ihtarın davalıya tebliğ tarihi ile temerrüde düştüğü kabul edilerek faizin bu tarihten itibaren başlatılması gerekirken, ıslah tarihinden itibaren faize karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu-
Dava konusu uyuşmazlık itibariyle, taraflar arasındaki protokole göre 2012 yılı için 25.01.2012, 2013 yılı için 25.01.2013 tarihlerinde alacak muaccel hale gelmiş ise de, gecikme zammına hükmedilebilmesi ve bunun alacağa dahil edilebilmesi için davacı tarafından dava tarihinden önce davalının temerrüde düşürülmesi amacıyla yapılmış bir ihtar bulunması gerekeceği, bu itibarla davacı taraf 2012 ve 2013 yıllarına ait arazi tahsis bedelinin talebiyle ilgili davalı tarafa ihtarname gönderdiğini iddia ettiğine göre , davacı tarafın gönderdiği ihtarnameler dikkate alınarak, ihtarnameler tebliğ edilmiş ise tebliğ tarihleri temerrüt tarihi olarak dikkate alınıp bu tarihten tahsil tarihine kadar gecikme zammı uygulanmasına karar verilmesi, tebliğ edilmemişlerse dava tarihinden tahsil tarihine kadar gecikme zammı uygulanmasına karar verilmesi gerekeceği-
Davalı kooperatifin, dava tarihinden önce miktar ve ödeme talebi içeren bir ihtar ile temerrüde düşürülmediği gözetilerek, sadece asıl alacaktan sorumlu tutulması gerekirken, işlemiş faiz tutarının da tahsiline karar verilmesi ve faize faiz işletilmesi sonucunu da doğuracak şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Davalı vekilinin zamanaşımı savunmasını içermeyen ve yasal süresi geçtikten sonra verildiğinden hiç verilmemiş kabul edilen (davayı inkar etmiş sayılan) cevap dilekçesi sunduğu, davacının işçilik alacaklarını miktar itibarıyla artırmak suretiyle ıslah etmesi üzerine bu ıslah işlemine karşı da davalı vekilince süresi içinde ibraz edilmeyen ancak cevap dilekçesinin zamanaşımı defi yönünden HMK. mad. 176 maddesi gereği ıslah edildiğini belirten dilekçe verildiği, ancak bu dilekçeye karşı davacı vekilince açıkça itiraz edildiği görüldüğünden, yasal süresi geçtikten sonra verilen ve davacı tarafın itirazı ile karşılaştığı için hiç verilmemiş sayılan cevap dilekçesinde ıslahı suretiyle zamanaşımı def'inin ileri sürülemeyeceği-