Satış ilanının tebliğ edildiği tarih itibariyle borçlunun usulsüz tebligattan haberdar olduğu ve bu tarihe göre 7 günlük süre içerisinde usulsüz tebligat şikayetinin ileri sürülmediğine işaret edilmiş ise de; satış ilanı tebligatının usulsüzlüğü nedeniyle şikayet yapıldığı ve henüz bu şikayetin sonuçlanmadığı şikayetçi tarafça ileri sürüldüğüne göre mahkemece bu dosyanın akıbeti araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
İcra dairesine ödenen tahsil, başvuru ve vekalete harcının bankaya iadesi nedeniyle açılan davanın 'adli yargı yerinde' çözümleneceği-
Taşınmazın aynı ihtilaflı olmadığından ilamın infazı için kesinleşmesi gerekmeyeceği-
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 3476 sayılı Kanunla Değişik 16/son maddesine göre hakkındaki çıkarma kararı kesinleşmeyen ortakların yerine yeni ortak alınamayacağı, bu kişilerin ortaklık hak ve yükümlülüklerinin, çıkarılma kararı kesinleşinceye kadar devam edeceği, ayrıca HUMK.nun 443/4. maddesi hükmü gereği şahsın hukukuna ilişkin hükümlerin kesinleşmedikçe icra olunamayacağı, ilamda her ne kadar bedele hükmedilmiş ise de terditli talep şahsın hukukuna ilişkin olduğundan, bu ilamın kesinleşmeden infaz edilemeyecek nitelikte olduğu, o halde mahkemece şikayetin kabulü gerekirken yazılı gerekçe ile reddinin isabetsiz olduğu-
Takibe dayanak yapılan ilamda, hükmedilen kıdem tazminatına akdin fesih tarihinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek faiz ve ihbar tazminatı vs., alacakların ise yasal faiz ile birlikte tahsiline karar verildiği, kararın uygulanması gereken kısmının hüküm fıkrası olduğu, HGK.nun 20.09.2006 tarih, 12-594/534 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, bu durumda mahkemece yapılacak işin, tarafların bildirdiği bankalardan hakkın doğduğu tarihten itibaren, birer yıllık devreler halinde bankalarca mevduata fiilen uygulanan en yüksek faiz oranının sorulması ve hakkın doğduğu tarihten itibaren takip tarihine kadar istenebilecek faiz miktarlarının bilirkişi raporu ile belirlenmesi olduğu-
İlamda ayrı ayrı davalı olarak gösterilmiş olan ve her ikisi hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmuş olan her davalının (borçlunun) ayrı ayrı ilama aykırılık nedeniyle şikayette bulunabileceği-
Takibe dayanak Kartal 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2005/222 esas ve 2007/425 karar sayılı ilamında hükme bağlanan maddi ve manevi tazminatın faizinin, gözaltı tarihi olan 20.06.2000 gününden itibaren yürütülmesine karar verilmiş olduğunun anlaşıldığı, buna rağmen mahkemece Yargıtay kararında belirtilen faiz başlangıç tarihi esas alınmadan, 19.11.20007 tarihinden takip tarihine kadar hesaplama yapılmasının yerinde olmadığı-
Hükümde borçluların müteselsilen sorumlu oldukları yönünde bir açıklamaya yer verilmediği, bu durumda borçluların, ilamda yazılı miktardan eşit oranda sorumlu oldukları, icra mahkemesinin ilamın hüküm fıkrasında yer almayan konularda yorum yolu ile sonuca gitmesi mümkün olmadığından tüm davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu sayılacaklarından bahisle istemin reddinin isabetsiz olduğu-
Kıdem tazminatı için mahkemece yapılacak işin; tarafların bildirdikleri bankalardan hakkın doğum tarihinden itibaren birer yıllık devreler halinde bankalarca mevduata fiilen uygulanan en yüksek faiz oranının sorulması ve hakkın doğum tarihinden itibaren takip tarihine kadar istenebilecek faiz miktarının bilirkişiye hesaplattırılması şeklinde olmasının gerektiği, bu ilkeye uygun olmayan bilirkişi raporu ile sonuca gidilmesinin isabetsiz olduğu-
"Borçlu" ile "onunla işlemde bulunmuş (borçlunun taşınmazını ondan satın almış) üçüncü kişi" hakkında açılan tasarrufun iptali davasının kabulü sonucunda mahkemece verilen "....avukatlık ücreti ve yargılama giderlerinin davalılardan müştereken ve mütelsesilen tahsiline ilişkin hükmün (ilamın) üçüncü kişi hakkında -taraf olmadığı- "asıl takip dosyası"ndan takibe konulmayıp, kendisi hakkında ayrı icra takibi yapılması gerekeceği-