İŞKUR tarafından 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 101. maddesi gereğince verilen idari para cezalarının 6183 sayılı AATUHK’na göre tahsilinin mümkün olmadığı ve bu konuda genel esaslar çerçevesinde ilamsız icra takibi yapılması gerektiği-
Mahkemece ilamın hüküm bölümünün yorumlanarak uygulanamayacağı hususu ve de İcra Dairesinin yapmış olduğu işlemden kendiliğinden dönemeyeceği prensibinin nazara alınmasının gerekeceği, bu durumda, manevi tazminat yönünden hüküm onandığından İİK 40. maddesi gereğince takibe devam edilebileceği yönündeki mahkeme kabulü yerinde ise de, maddi tazminata ilişkin hükmün onanan kısmı belirli olmadığından bu alacak için takibe devam imkanı bulunmadığına dair Müdürlük işlemi yerinde olup, işlemin bu kısmına ilişkin şikayetin reddinin gerekeceği-
Mahkemece yapılacak işin; alacaklı tarafa da uygulanmasını talep ettiği faiz oranları ile ilgili bankaları bildirmesi imkanı sağlandıktan sonra ve taraflarca bildirilen hakkın doğum tarihinden itibaren birer yıllık devreler halinde bankalarca mevduata fiilen uygulanan en yüksek faiz oranları esas alınarak, hakkın doğum tarihinden itibaren takip tarihine kadar istenebilecek faiz miktarının, gerektiğinde farklı bir bilirkişiye hesaplattırılması şeklinde olmasının gerekeceği-
Mahkemece ilamın aynen infaz edileceği yorum yolu ile infaz edilemeyeceği ve ilama aykırı düzenlenen icra emrine karşı şikayetin her zaman ileri sürülebileceği nazara alınarak, borçlu isteminin kabulü ile icra emrinin kısmen iptaline karar verilmesi yerine ilamlı takibe konu edilemeyecek tedbir ara kararından da bahisle istemin reddi yönünde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-
İpoteğin limit ipoteği olmasının ve ihtarnameye süresi içinde itiraz edilmesinin borçluya icra emri gönderilmesine engel teşkil etmeyeceği, bu durumun sadece krediyi kullanan tarafa İcra Mahkemesine şikayet hakkı vereceği-
Şikayetçinin, alacaklı bankanın tüketici kredisinin asıl borçlusu hakkında takip başlatıp semeresiz bırakılmadan, kredi sözleşmesinin kefili hakkında icra takibi yapmasının mümkün olmadığına ilişkin şikayetinin, 4077 Sayılı Kanunun 10. maddesinin kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle, süreye tabi olmadığı nazara alınarak, işin esası incelenerek oluşacak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
İlamların infaz edilecek kısmının hüküm bölümü olduğu, diğer bir anlatımla hükmün içeriğinin aynen infazının zorunlu olduğu, o nedenle sınırlı yetkili icra mahkemesince ilamın infaz edilecek kısmının yorum yoluyla belirlenemeyeceği, o halde mahkemece yargılama giderleri dışındaki alacak kısmı yönünden takibin iptali gerekirken icra emrinin iptaline karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Gayrimenkule ve buna ilişkin ayni haklara dair hükümlerin, kesinleşmedikçe icra edilemeyeceği, somut olayda takip dayanağı ilamda her ne kadar bedele hükmedilmiş ise de, uyuşmazlığın özünde ayni hakka ilişkin mülkiyet ihtilafı olduğundan bu ilamın kesinleşmeden infaz edilemeyeceği, bu durumda mahkemece, şikayetin kabulüne karar verilmesinin gerekeceği-
Alacaklının takibine dayanak yaptığı kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminata ilişkin ilamlarının karar tarihi, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun geçici 6. maddesinin yürürlüğe girdiği tarihten sonrasına ilişkin olduğundan, borçlu idarenin bu maddeye dayalı haczedilmezlik şikayetinin kabulüne karar verilmesi gerektiği- İdarenin haciz işlemlerinin iptali taleplerinin "hakkın kötüye kullanılması" yasağı kapsamında kaldığı, hukuk tarafından korunmayacağı belirtilerek "şikayetin reddine" karar verilmesinin hatalı olduğu-