Borçlu vekilinin şikayet dilekçesinde bu yönde de talebi olmasına rağmen yargılama giderleri hakkında İcra Mahkemesi'nce olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesinin doğru olmadığı-
Borçlu ile alacaklının aynı takibe karşı, ayrı ayrı itiraz ve şikayetlerde bulunduğu, dosyalarının birleştirilerek görüldüğü, Borçlu vekilinin, UYAP üzerinden gerekçeli mazeret dilekçesi gönderdiği Mahkemece, mazeret dilekçesi hakkında olumlu - olumsuz bir karar verilmeden eksik incelemeyle yazılı şekilde sonuca gidilmesinin isabetsiz olduğu-
Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesinde alacaklı tarafın 9.963,42 TL fazla faiz istediği tespit edildiği halde karar yerinde fazla istenen faizin istenilen paradan düşülerek işlemiş faizin düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken işlemiş faizin 9.963,42 TL olarak düzeltilmesine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Feragat beyanının etkisini onu yapanın tek yönlü irade beyanı ile göstereceği, bu durumda İcra Mahkemesi kararının davadan feragat hakkında yerel Mahkemesi'nce bir karar verilmek üzere bozulması gerektiği-
Kamulaştırmasız el atmaya ilişkin ilamlarda hüküm altına alınan tazminatlara Anayasa'nın 46/son maddesinde düzenlenmiş olan kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranının uygulanması gerektiği-
05.10.2011'de başlayan taşınır (gemi) rehninin paraya çevrilmesi yolu ile ilamsız takipte 07.10.2011'de ödeme emrinin tebliğ edildiği ve alacaklı vekilinin bu tarihe göre bir yıl içinde (16.03.2012 de) satış talep ettiği anlaşıldığından, takibin düşmeyeceği-
Borçlu şirketin yaptığı iş, maden işletmesi ile ilgili ticari iş olup şikayete konu eşyalar anılan teşebbüsün malları olduğundan ve bir ticari işletme dolayısıyla teşebbüs olan maden işletmeciliğinde sermayenin değeri emeğin değerinden fazla olduğundan, haczedilen malların, İİK'nun 82/1. maddesinin 2. bendi kapsamında kabul edilemeyeceğinden ve mesleki eşya sayılamayacağından haczi kabil mallar olduğu, mahkemece, şikayetin reddine karar verileceği-
Alacaklı tarafından başlatılan genel haciz yoluyla ilamsız takipte borçlu, 4077 Sayılı Kanunun 10. maddesi gereğince asıl borçluya başvurulmadan kendi aleyhine takip yapılamayacağını ileri sürerek takibin iptalini ve hacizlerin kaldırılmasını talep etmiştir. Mahkemece şikayetin reddine karar verilmiştir. 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Yasanın 10. maddesinin 3. fıkrası "Tüketici kredisinin teminatı olarak şahsi teminat verildiği hallerde, kredi veren, asıl borçluya başvurmadan kefilden borcun ifasını isteyemez" düzenlemesini içermektedir. Bu nedenledir ki; alacaklı banka, asıl borçlu aleyhine icra takibi yapıp, takip semeresiz kalmadıkça kefilden borcun ifasını isteyemez. Bu konudaki başvuru İİK.nun 16/2.maddesi kapsamında şikayet niteliğinde olup, icra mahkemesine süresiz başvuru hakkı bulunmaktadır. O halde mahkemece, 4077 sayılı Kanunun 10. maddesine dayalı şikayetin İİK.nun 16/2.maddesi gereğince süresiz olarak şikayet konusu yapılabilmesi nedeni ile esası incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile işin Tüketici Mahkemelerinin görevine girdiğinden bahisle hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ :Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi. 12. HD. 16.01.2014 T. E:2013/34629 , K:905