Duruşmada ıslah için kendisine verilen iki haftalık süre içinde davacı ıslah dilekçesi ile talep miktarını arttırmış olup mahkemece, "HMK m. 181'de öngörülen bir haftalık süre içerisinde ıslah dilekçesi sunulmadığı" gerekçesiyle ıslahın geçersiz kabul edilmesinin hatalı olduğu- HMK m. 181'de öngörülen kesin sürenin duruşmada tutanağa geçirilmek suretiyle yapılan ıslah işleminin tamamlanması için verilmesi gereken bir süre olduğu- Davacı vekili, duruşmada alınan beyanında sözlü olarak ıslah işlemi yapmamış, sadece ıslah işlemini yapmak için süre talep etmiş olduğundan davacının HMK m. 181'deki bir hafta içinde ıslah dilekçesini sunmasına gerek bulunmadığı- Mahkeme kararında yazılı olan süreye riayet eden tarafın hak kaybına uğramaması gerektiği-
Taraflar arasındaki iptal ve tescil, mümkün olmaması halinde değer artış payı ve katılma alacağı davasında, bozmadan sonra tahkikata devam edilmesi halinde ikinci kez ıslahın mümkün olmadığı-
Davalı işveren tarafından davacının tespit edilen iş göremezlik oranına itiraz edilerek malûliyet oranının tespiti istemiyle açılan dava nedeniyle zamanaşımının kesildiği kabul edilmişse de, eldeki  tazminat davasında zamanaşımı süresinin kesildiğinin kabul edilmesine olanak bulunmadığı- Davalının itirazı üzerine açılan malûliyet oranının tespiti davasının onanarak kesinleştiği tarihte zararın kapsamı yani zararlandırıcı olayın değil, bedensel zararın niteliği ve unsurları öğrenildiğinden ıslah dilekçesi ile talep edilen maddi tazminatın zamanaşımına uğradığından söz edilemeyeceği- "29.05.2019 T. 8 /3 s. İBK'da 'kısmi davada ıslah ile arttırılan miktarlar bakımından dava dilekçesindeki faiz talebine bağlı olarak faize hükmedileceğinin belirtildiği, bu içtihadı birleştirme kararının gerekçesinin yol gösterici olduğu, bu karara göre ıslah ek dava olmayıp dava dilekçesindeki miktarın düzeltilmesi mahiyetinde olduğu, bu nedenle zamanaşımının dava tarihinde ıslah ile arttırılan miktar için de kesildiğinin kabulü gerektiği direnme kararının bu farklı değişik gerekçe ile doğru olduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
İş kazası nedeniyle davacıda oluşan meslekte kazanma gücü kayıp oranı gördüğü tedaviler sonrası aradan geçen zaman içerisinde değişmemiş ola da, davacının zararının, -kayıp oranı ve  kontrol muayenesine gerek olmadığı bilgilerini içerir -SGK Maluliyet ve Sağlık Kurulları Daire Başkanlığı raporuyla kesin şekilde belli olduğu- İş kazasından dolayı talep edilecek maddi tazminatın sınırlarının belirlenmesi için meslekte kazanma gücü kayıp oranının gerekli olduğu ve zararın öğrenildiği tarih dikkate alındığında ıslah dilekçesi ile talep edilen maddi tazminatın zamanaşımına uğradığından söz edilemeyeceği- "Zararın öğrenilmesinin onun kapsamının değil, varlığının öğrenilmesi anlamına geldiği, zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, o davayı ciddi ve objektif bir şekilde desteklemeye, gerekçelerini göstermeye elverişli yeterli hâl ve şartların öğrenilmesinin, zararın öğrenilmiş sayılması için yeterli olduğu, davacıda oluşan meslekte kazanma gücü kayıp oranının zaman içinde değişmediği, gelişen ve değişen bir durum bulunmadığı, bu nedenle davacının zararı kaza tarihinde öğrendiğinin kabulü gerektiği" görüşünün, "29.05.2019 T. 8/3 s. içtihadı birleştirme kararına göre ıslah ek dava olmayıp dava dilekçesindeki miktarın düzeltilmesi mahiyetinde olduğundan, zamanaşımının dava tarihinde ıslah ile arttırılan miktar için de kesildiğinin kabulü gerektiği" görüşünün ve "zamanaşımının, davacının malûliyet oranının kesin olarak belirlendiği Adli Tıp Kurumu raporu tarihinden başlatılması gerektiği, bedensel zararın kesinleşmemesinin sonuçlarını davacıya yüklemenin hakkaniyete aykırı olduğu" şeklindeki değişik gerekçe içeren görüşün HGK çoğunluğunda benimsenmediği-
Aynı davada, taraflar sadece bir kez ıslah yoluna başvurabileceği-
Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru biçimde belirlenmesinin gerekli olduğu; belirlemenin ise, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerektiği- Taraflardan her birinin yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği ve aynı davada tarafların ancak bir kez ıslah yoluna başvurabileceği-
Özel Dairece verilen birinci bozma kararı araştırmaya yönelik olup kesin bozma niteliğinde olmadığı gibi birbirleriyle çelişen iki ayrı bozma kararı da bulunmadığından, somut olayda HUMK’nın 429/4 üncü maddesinde düzenlenen koşullar gerçekleşmediğinden, mahkemece Özel Dairenin ikinci bozma kararına uyularak verilen son kararın temyiz incelemesini yapma görevinin Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye ait olduğu-
Eser sözleşmesinde yaklaşık maliyetin gerçek değerinin hesaplanmasından doğan alacak, hak edişten ödenmeyen bakiye alacak ve iş artışı sonucu ortaya çıkan alacakların tahsili istemleri- Yaklaşık maliyete ait hesap cetveli ve eklerinin ihale dokumanı ve sözleşme eki olmadığı, davalı idare tarafından ihale öncesi davalı idare tarafından hazırlanan bir belge olduğu, sözleşme ve ekleri gibi yükleniciyi bağlayan bir yönünün bulunmadığı dolayısı ile yapı yaklaşık maliyetine bağlı olarak yüklenicinin bedel istemesinin mümkün olmadığı, davacının dava dilekçesinde; yeni yaklaşık maliyet bedeli üzerinden doğan ... TL, hakedişte ödenmeyen ..TL ve idare tarafından tek taraflı hazırlanan iş artışı sonucu oluşan ve ödenmeyen ..TL'nin tahsilini talep ettiği, fiyat farkına yönelik bir talebinin bulunmadığı ve dava dilekçesinde talep edilmeyen kalemlerin ıslah ile talep edilemeyeceği- Son hak edişe iş artışının girmediğinden, hak edişe girmeyen iş artışının hak edişe itiraz olmadığından bahisle reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- Davacı ıslah dilekçesinde talep ettiği alacağın hangi kalemlerden kaynaklandığını belirtmediği gibi miktarlarını da göstermediğinden, davacının ıslah ile talep ettiği toplam alacak miktarının hangi kalemlerden oluştuğu ve miktarlarının açıklattırılması gerektiği-
İlk derece mahkemesince "hile" hukuksal nedenine dayalı olarak karar verilmesi üzerine, istinaf başvurusu BAM tarafından esastan inceleme yapılmak suretiyle kabul edilerek davanın reddine karar verilmişse de, o tarihte yürürlükte olan HMK 353/1-a-6 uyarınca, dosyayı mahalline göndermediği görülen BAM'nin ilk derece mahkemesince yapılan hukuki nitelendirmeyi kabul etmiş olduğu- Davacı vekilince "açılan davanın hile hukuki sebebine dayalı tapu iptal ve tescil davası olarak ıslah edildiği" anlaşıldığından, öncelikle davanın TBK 39 gereğince hak düşürücü sürede açılıp açılmadığının belirlenmesi, süresinde açılmış ise hile hukuki nedenine göre tüm deliller değerlendirilerek "temlikin hileli olup olmadığının açıklığa kavuşturulması" ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği- Bölge Adliye Mahkemesince hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- "Davasını tamamen ıslah eden davacının ıslah dilekçesi ekinde dosyaya ibraz ettiği beyan dilekçesindeki maddi vakıaların "inançlı işlem" hukuki sebebine ilişkin olduğu, hukuki sebebi ileri sürülen maddi vakıalar karşısında hâkimin belirleyeceği, ilk derece mahkemesince ön inceleme aşamasında yapılan hatalı hukuki nitelendirmenin bağlayıcı olmayacağı, davacının beyan dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların da inançlı işlem vakıasından öteye gitmediği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Davacı vekili verdiği iki dilekçeyle "davayı, talep sonucu bakımından ıslah ettiğini" bildirmiş olup hâkim havalesi taşıyan tek sayfalı ilk dilekçede "dava miktarının 15.000.000,00 TL’ye yükseltildiği" belirtilmiş ve devamında “Islaha göre düzenlenen dava dilekçemiz ekte sunulmuştur” denilmiş olup bu belgede" fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğuna dair bir kayıt bulunmamakla" birlikte, HMK 180 çerçevesinde düzenlenen bir dava dilekçesine atıfta bulunulduğu- Aynı tarihli ve fakat bu kez yazı işleri müdürü havalesi taşıyan “Islah sonucu düzenlenen dilekçe” açıklamasını taşıyan ayrıntılı dilekçede; dava değeri 15.000.000,00 TL’ye yükseltilerek "fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğu" da açıkça belirtilmiş olduğundan, ikinci dilekçenin, ilkinde atıf yapılan, ıslaha göre düzenlenmiş dava dilekçesi olduğunun kabulü gerektiği- "Islah dilekçesini açıklayan bir dilekçenin ıslah dilekçesinden ayrı olarak havale edilmesi sebebiyle ıslah dilekçesinin eki olarak kabul edilmeyeceği ve ıslah dilekçesinde "fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmadan" dava değeri yükseltildiğinden, taleplerin 15.000.000 TL ile sınırladığı" görüşüyle "HMK 109/3 gereği göre dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılmasının talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmeyeceği" değişik gerekçeli görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-