Paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlığın, TMK'nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği-
Öncelikle davada ileri sürülen isteklerden el atmanın önlenmesi isteği ile ilgili olarak keşfen saptanan ya da saptanacak dava değeri üzerinden peşin harcın alınması, bu zorunluluk yerine getirildiği takdirde davaya devam edilmesi gerekeceği-
Mahkemece, davalının savunması üzerinde durularak, yanların bu konudaki delillerinin toplanması, gösterdikleri ya da gösterecekleri tanıkların dinlenerek davalının çekişmeli bağımsız bölümde davacının rızası ile oturup oturmadığının saptanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Yıkım istekli davalarda raporlar arasındaki çelişkinin giderilmeden sonuca gidilmesi halinde ileride telafisi imkansız zararların oluşabileceği- Mahkemece yeniden keşif yapılarak her iki rapor ve krokinin yerine uygulanması, önceki raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesinin gerektiği-
Davacının ibraz ettiği ihtarnamenin davalılara tebliğ edilip edilmediğinin araştırılması, tebliğ tarihi veya ihtarda tanınan süre varsa öngörülen tarihten itibaren tarla niteliğindeki taşınmazlar bakımından ecrimisil hesabı yapılması gerekeceği-
492 sayılı Harçlar Kanunu'nun, harcın alınmasını veya tamamlanmasını tarafların isteklerine bırakmayıp, anılan hususun mahkemece kendiliğinden gözetileceğini düzenlediği ve buyurucu nitelikteki 32. maddesinde yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağını öngördüğü, hâl böyle olunca, öncelikle davada ileri sürülen isteklerden el atmanın önlenmesi ve yıkım istekleri ile ilgili olarak keşfen saptanacak dava değeri üzerinden peşin harcın alınmasının, bu zorunluluk yerine getirildiği takdirde davaya devam edilmesi gerekirken, anılan husus gözardı edilerek işin esası bakımından hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Uyuşmazlığın, sözleşme kapsamında olmadığı belirtilen kiralanan dükkan niteliğindeki taşınmazın dışındaki ortak yerlere yönelik el atmanın önlenmesine ilişkin olup, davada kira sözleşmesinden kaynaklı bir uyuşmazlık da bulunmadığı-
Taşınmaz satışında kısmi zapt nedeniyle tazminat istemine yönelik davada, davacının 19.000 m2 olarak nizalı taşınmazı 05.01.2007 tarihinde satın aldıktan sonra, satıştan önce taşınmazın bir kısmına kamulaştırmasız olarak dava dışı Belediye tarafından el atılması ve bu sebeple davalılar tarafından Belediye tarafından el atılması ve bu sebeple davalılar tarafından Belediye aleyhine açılan tazminat davası neticesinde bu kısmın yol olarak terkinine karar verilmesi ve bu kararın 01.11.2004 tarihinde kesinleşmesine rağmen hüküm özetinin ilgili tapu siciline şerhi için gerekli işlemlerin yapılmaması nedeniyle, taşınmazın 2158,19 m2'lik kısmına 30.10.2007 tarihinde el konulduğu, davacının satışa konu gayrimenkulün bir kısmının yola terkinine ilişkin olguyu, satış öncesi ya da en geç satış anında bildiğini gösteren ve yasal anlamda geçerli bir yazılı delilin bulunmadığı anlaşılmakla, davalıların zapta karşı tekeffül hükümleri uyarınca el konulan bölüme ilişkin satış bedelini davacı alıcıya iade etmeleri gerektiği, aksi durumda davalılara aynı taşınmaz için hem kamulaştırmasız el atmaya dayalı tazminat ve hem de taşınmaz satışı nedeniyle bedel tahsiline imkan tanınmış olacağı, bu halin de sebepsiz zenginleşme sonucu doğuracağı-
Kural olarak bozma ilamına uyulmakla davanın tarafları için lehte ve aleyhte usuli kazanılmış hak doğacağından, uyulan bozma ilamı çerçevesinde karar başlığında ölen kişi yerine mirasçılarının gösterilmesi ve mirasçıların hakkında hüküm kurulması gerekeceği-
Muhdesatın üzerinde bulunduğu taşınmazın ortaklığının giderilmesi için açılmış ve görülmekte olan bir dava bulunması halinde muhdesatı meydana getiren malik veya paydaşların bu olgunun tespiti istemiyle, yine muhdesat veya üzerinde bulunduğu taşınmazın kamulaştırılması halinde muhdesatı meydana getiren kişi veya kişilerin zilyetliğin tespiti istemiyle dava açmaları halinde hukuki yararın var olduğunun kabul edilmesinin gerektiği-