İçerik Akışı
Taşınmazın satış yoluyla temliki- Hata- İspat yükü-
Tapusuz bir taşınmazın tapu müdürlüğünde devredilmeyeceğinin herkes tarafından bilindiği, davacıların çapa bağlanmış dava konusu taşınmazı tapu müdürlüğünde iradi olarak devrettikleri, bunun aksinin davacı tarafından TMK. 6 ve HMK. 190 gereğince kanıtlanamadığı, resmî senette gösterilen satış bedeli ile temlik tarihindeki rayiç bedel arasındaki farkın tek başına yanılgıya (hataya) düşüldüğü sonucunu da doğurmayacağı- "Asıl dava davacılarının dava konusu parsel içerisindeki ev ve havuzların kuzey tarafında kalan boş tarlayı devretmek istedikleri, bu kısmı tapusuz taşınmaz olarak nitelendirdikleri, ancak hata ile dava konusu taşınmazın tamamını davalıya devrettikleri, tanık beyanları ve alınan bilirkişi raporlarından iddianın kanıtlandığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Pasif husumet ehliyeti yokluğu-
Davacı veya davalı sıfatının olmadığı belirlenirse, artık uyuşmazlığın esastan çözülmesine geçilmeden, davanın sıfat yokluğundan reddi gerektiği- Davacının murisine 775 sayılı Gecekondu Kanunu hükümleri uyarınca Samsun Belediye Encümeni tarafından tahsis işlemi yapılmış olduğundan, davanın bu davalıya karşı açılması gerektiği- Davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının eldeki davada davalı sıfatı (pasif husumet ehliyeti) bulunmadığından bu davalı hakkındaki davanın sıfat yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesi gerektiği-
Nafaka borçlusunun "fiilen bakma iddiasını" icra mahkemesinde tanıkla ispatı-
"Nafaka alacaklısı ile boşandıktan sonra 11 yıl 10 ay birlikte yaşadıklarını ve geçimini kendisinin temin ettiğini" ileri süren nafaka borçlusunun, bu fiilî durumu (hukuki fiili) -İİK 33'deki belgelerle bağlı olmaksızın- tanık delili ile icra mahkemesinde ispat edebileceği-
Temerrüt faiz oranı- Sözleşmeye bağlılık- Akdi faiz
Davacının tüm, davalının sair temyiz itirazlarının reddi ile davacının dayandığı kredi sözleşmesinin 44.2'nci maddesinin, “... Kısa, orta veya uzun vadeli en yüksek genel faiz oranına 50 puan ilave edilmek suretiyle bulunacak faiz oranı üzerinden temerrüt faizi ödemeyi kabul eder.” şeklinde olduğu, buna göre davacının davalılardan talep edebileceği temerrüt faiz oranının, yıllık %110 olan akdi faize 50 puan ilave edilmek suretiyle hesaplanan oran olan %160 olduğu, yine buna göre davalı yönünden işlemiş temerrüt faizinin %160 üzerinden hesaplanması ve asıl alacağa temerrüt tarihinden itibaren yıllık %160 temerrüt faizi uygulanması, davalı şirkete yönelik açılan alacak davasında, asıl alacağa uygulanacak temerrüt faizinin yıllık %160 olması gerekirken sözleşmedeki faize yönelik hükmün yanlış değerlendirilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Muris muvazaası- Muvazaa kriterleri- İspat yükü- Mal kaçırma
Davacı tarafın tanık deliline dayanmadığı, muvazaa iddiasını ispatlayan somut bir vakıa ya da delil ortaya koymadığı, dinlenilen davalı tanıklarının ise temliklerin muvazaalı olduğu yönünde beyanda bulunmadığı, aksine murisin davacıdan mal kaçırma iradesinin bulunmadığını, yapılan satış işlemlerinin gerçek satış olduğunu, bedelinin muris tarafından tahsil edildiğini, satışlarda muvazaa olmadığını, çocuksuz olan murisin sağlığında mal tasfiyesi yaparak bedeli ile hayır işleri yaptığını, tanınmış bir iş adamı olduğundan bu durumun çevresince de bilindiğini beyan ettikleri, davalı vekilince sunulan dilekçe ile banka dekont suretleri sunulduğu, bedellerin arasındaki oransızlığın tek başına muvazaanın delili olmadığı, bu durumda tüm dosya kapsamına göre ispat yükü üzerinde olan davacı tarafın temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı yapıldığı iddiasını ispatlayamadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği; hatalı değerlendirme ile üstelik bu konuda ispat yükü de ters çevrilmek suretiyle murisin dava konusu taşınmazları satmasını gerektirecek makul sebebi bulunduğunun, satış parasının ne şekilde ödendiğinin, davaya konu devir nedeniyle yapıldığı belirtilen ödemelerin miras bırakan tarafından ne şekilde kullanıldığının davalı tarafça ispat edilmesi gerektiğinin belirtilmesinin doğru olmadığı- Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; bedeller arasında aşırı fark bulunduğu, dinlenen tanık beyanlarının hükme esas alınamayacağı, muvazaa iddiası ispat edildiğinden Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararının yerinde olduğu ve onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüşün Kurul çoğunluğunca benimsenmediği-
Vekillik görevinden azledilenin taşınmaz temliki- Kötüniyetle iktisap- İspat- (TMK) 1023 üncü maddesi uyarınca kazanımların korunmasının mümkün olup olmadığı-
Çekişmeli payın ilk temlik tarihindeki değeri keşfen saptanmış olup 20 gün sonraki ikinci temlikte de değerin (43.410.000,00 YTL) aynı olduğunun kabulü gerektiği- Dava konusu payın akitte 600.000,00 YTL gösterilmek suretiyle dava dışı bir başka kişiye devredildiği, akitte gösterilen satış bedeli ile keşfen saptanan rayiç değer arasında fahiş fark bulunduğu, dava dışı kişinin devraldığı çekişmeli payı aradan uzun bir süre geçmeden tekrar devraldığı kişinin eşi olan davalıya devrettiği gözetildiğinde, dava dışı kişinin çekişmeli payı iktisap ederken durumun gereklerine göre üzerine düşen özeni göstermediği, dolayısıyla TMK 1024 uyarınca yolsuz tescili bilen ya da bilmesi gereken kişi konumunda olduğu-
Sigortalıya ilişkin koşulların uygulanacağı zaman- Hak sahipliği sıfatı- Ölüm aylığı-
Sigortalıya ilişkin koşulların sigortalının ölüm tarihinde; hak sahibine ilişkin koşulların ise hak sahipliği sıfatının kazanıldığı tarihte yürürlükte olan mevzuat kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, davacının eşinin 01.10.2008 tarihinden sonra vefat ettiği, babasından dolayı ölüm aylığı alma açısından hakkı doğuran olayın eşin vefatı olduğu ve babasından dolayı hak sahibi sıfatını eşinin ölümü ile kazandığı, bu nedenle eşinin ölüm tarihinde yürürlükte olan ve uygulanması gereken 5510 sayılı Kanun'un 34 ve 54 üncü maddelerindeki düzenlemelere göre davacıya hem eşinden hem de babasından dolayı ayrı ayrı ölüm aylığı bağlanması mümkün olmayıp davacının çift aylığa hak kazanmasına olanak bulunmadığına-
İİK. 150/b kapsamında muhtıra gönderilmesi işlemine karşı şikayet-
Kiracı şirket hakkında İİK. 150/b uyarınca "kira paralarını icra dosyasına yatırması" için muhtıra tebliğ edildiğine göre, kiracı şirketin, bu tarihten sonra kira paralarını icra dosyasına ödemesi gerekeceği- Kiracı 3. kişinin bu yazıya ilişkin yaptığı şikayet reddedildiğinden ve icra mahkemesi kararlarının infazı için kesinleşmesi gerekmediğinden, İİK. 150/b uyarınca, ipotekli taşınmaz kiracısına, işleyecek kiraların icra dairesine ödenmesi için muhtıra gönderilmesinin İİK. 159/1 kapsamında muhafaza tedbiri olmayıp, ipotekli icra takibinin devamı niteliğinde olduğu gözetilerek, ipotekli taşınmazda kiracı olan 3. kişinin muhtıranın tebliğinden itibaren kira paralarını icra dosyasına ödememesi nedeniyle İİK .150/b'nin göndermesi ile uygulanması gereken İİK. 356 uyarınca, alacaklının talebi ile kiracı hakkında haciz kararı verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu-
Bonoya dayalı takip- Alacağın varlık şirketine devri- Zamanaşımı süresi- İcranın geri bırakılması-
Dosyada zamanaşımını kesen son işlem tarihinden itibaren dava tarihine kadar üç yıllık zamanaşımı süresi geçtiğinden, bonoya dayalı takipte üç yıllık zamanaşımının gerçekleştiği ve icranın geri bırakılmasına karar verilmesi gerektiği- Takip açıldıktan sonra, banka tarafından alacağın varlık şirketine devredilmesiyle zamanaşımı süresinin 20 yıl olduğunun kabul edilemeyeceği-
Sözleşme ile kira bedeli indiriminde ileriki döneme ait hatalı uyarlama-
Borçlunun borcunun bulunmadığını tespiti kararı gerekçesinde 2014/12 ay ile 2015 dönemi arasında kira bedelinin yarısı kadar indirim yapılarak ödenmesi konusunda sözlü anlaşma yapıldığının tespit edildiği; o halde tespit hükmünden sonraki dönemlere ilişkin kira sözleşmesindeki aylık kira miktarı geçerli olacağı- Kira sözleşmesindeki aylık kira miktarı esas alınarak takibe konu aya ilişkin ödemeler düşülerek bakiye alacak kısmı için itirazın kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği-
