İçerik Akışı

Davacı aleyhine değişiklik içermekte olan iş yönetmeliğinin davacı işçiyi bağlayıp bağlamadığı-

İşyeri uygulamalarının yürürlükte bulunduğu dönemle sınırlı olmak üzere kapsam içi işçilerin işkolunda geçerli toplu iş sözleşmesinde düzenlenen ücret zammı oranlarının kapsam dışı personele uygulanması gerektiği-  İş sözleşmesi ile değişikliğe rıza gösterilmiş olan davacının yürürlükten kalkmış olan çalışma esaslarından kaynaklı fark ücret, ikramiye ve ilave tediye alacağı talep hakkı bulunmadığı- "Davacının en son iş sözleşmesini imzaladığı tarihte henüz aleyhe olan yeni Esasların yürürlükte bulunmadığı, imzalanan iş sözleşmesinde atıf yapılan eski Esaslar olduğu, yeni düzenlemenin davacıya hangi tarihte tebliğ edildiğinin de belli olmadığı, iş sözleşmesinin imzalandığı tarihte henüz yürürlükte olmayan değişikliğe davacının yazılı onay verdiğini söylemenin mümkün olmadığı, bu durumda davacının aleyhine olan yeni yönetmeliğe dayalı çalışma koşullarını kabul ettiğinden söz edilemeyeceği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-

Mülga 743 s. MK m. 552.'nin çeviri hatasıyla yasalarımıza işlenmesi- Ölenin en yakın mirasçıları tarafından red edilen mirasın tasfiyesi- Borçlar ödendikten sonra geriye kalan kısmın akıbeti-

Mülga 743 s. MK.'nun 552. maddesinin eski İsviçre Medeni Kanununun 553. maddesinden çevrilmesi sırasında hatalı çeviriyle yasalarımıza işlediği- İlgili İsviçre Medeni Kanunu maddesinde “en yakın kanuni mirasçıların hepsi tarafından reddolunan miras, iflas dairesinde tasfiye olunur. Borçların ödenmesinden sonra tasfiye bakiyesi, red vaki olmamış gibi hak sahiplerine ait olur” hükmüne bakılarak, yanlış çevrilen kanun maddesinin değil zikredilen kanun hükmünün, "ölenin en yakın mirasçıları tarafından red edilen mirasın tasfiye edileceği, borçlar ödendikten sonra geriye kalan kısmın bulunması halinde, red vaki olmamış gibi hak sahibi olanlara verileceği şeklinde yorumlanması gerektiği" şeklinde yorumlanması gerektiği-

Muvazaa- Çek- Ticari defter- Ortaklık-

Davalı üçüncü kişinin ödeme amacı ile verdiği çeklerin borçluların ortağı olduğu şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olduğu tespit edilmiş olduğundan, taşınmaz satışı vadeli olduğu için satıcılar lehine ipotek verilmesi, satıcı için garanti niteliğinde olduğundan, salt çeklerin satıcılardan biri adına düzenlenmesi ve onun tarafından her iki satıcının ortağı olduğu şirkete ciro edilmesi ödeme yerine geçmeyeceği sonucunu doğurmayacağı- Davalı üçüncü kişi ile borçlular arasında akrabalık veya tanışıklık olmadığı, ivazlar arasında önemli bir oransızlık olmadığı, iptal nedenlerinden hiçbirinin somut olarak ispatlanamamış olduğu gözetildiğinde, davalı üçüncü kişiden yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-

Boşanmaya ilişkin verilen ilk kararın fer’îler yönünden istinaf edilmesi- Sadakat yükümlülüğü-

Erkek eş tarafından kusur belirlemesi ve buna bağlı olarak kadın yararına hükmedilen nafaka ve tazminatlar yönünden istinaf yoluna gidilmiş olsa da, tarafların boşanmalarına dair verilen hükmün “istinaf kapsamı dışında bırakılarak” kesinleştiği, dolayısıyla taraflar arasındaki evlilik birliğinin boşanma ile sona erdiği- Eşlerin evlilik birliği ve bu birlikten doğan sadakat yükümlülüklerinin boşanmaya ilişkin kararın kesinleşmesi ile sona erdiği- Sona eren evlilik hakkında boşanma davası açılması hukuki sonuç doğurmayacağından, erkek eş tarafından açılan zina hukuki sebebine dayalı boşanma davasının, eşlerin boşanma karar tarihine kadar gerçekleşen ve boşanmaya sebep olan olaylardaki kusurlu davranışlarının tespitini amaçlayan eldeki davaya kusur belirlemesi yönünden bir etkisinin bulunmayacağı-

Taraflarca yerine getirilme ve taleple bağlılık ilkelerine aykırılık-

Davalı tereke temsilcisi tarafından temyiz edilen kararda; 30.05.2012 tarihli temyiz dilekçesinde faiz başlangıç tarihinin hatalı belirlendiği yönünde herhangi bir temyiz itirazı ileri sürülmediği, buna rağmen Özel Dairenin faiz konusunda resen inceleme yaparak dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiği yönünde bozma kararı verildiği görülmekle, bu kararın taraflarca yerine getirilme ve taleple bağlılık ilkelerine uygun düşmediği-

Boşanma kararından sonra öne sürülecek zina iddiasının kusur tespitine etki etmeyeceği, hukuki sonuç doğurmayacağı-

Eşlerin evlilik birliği ve bu birlikten doğan sadakat yükümlülüklerinin ... tarihinde boşanmaya ilişkin kararın kesinleşmesi ile sona erdiği, dolayısıyla erkek eş tarafından zina hukuki sebebine dayalı davanın açıldığı tarihte tarafların birbirlerine karşı sadakat yükümlülüğünün bulunmadığı, öte yandan sona eren evlilik hakkında boşanma davası açılmasının hukuki sonuç doğurmayacağı, hâl böyle olunca erkek eş tarafından açılan zina hukuki sebebine dayalı boşanma davasının, eşlerin ... tarihli boşanma karar tarihine kadar gerçekleşen ve boşanmaya sebep olan olaylardaki kusurlu davranışlarının tespitini amaçlayan eldeki davaya kusur belirlemesi yönünden bir etkisi bulunmayacağı-

Resmî şekilde yapılmayan taşınmaz satış sözleşmelerinin geçersiz olduğu- Davacılar tarafından yapılan binaların değerinin arazi değerinden fazla olmadığından, temliken tescil şartlarının oluşmadığı-

Resmî şekilde yapılmayan taşınmaz satış sözleşmelerinin geçersiz olduğu- Davacılar tarafından yapılan binaların değerinin arazi değerinden fazla olmadığından, temliken tescil şartlarının oluşmadığı-

Mahkemeler, hâkimler, Cumhuriyet savcıları ve icra iflas dairelerine tevdi edilen ve özel hukuk kişilerine ait olan paraların nemasının Hazineye intikal ettirilmesi-

Mahkemeler, hâkimler, Cumhuriyet savcıları ve icra iflas dairelerinin -ortaklığın giderilmesi neticesinde tahsil edilen para, tereke parası ve kısıtlı veya gaibe ait paralar hariç- kendilerine tevdi edilen paraları bankaya yatırmaları durumunda bu paraların bankaya yatırılmasından dolayı elde edilen nemanın devlete ait olmasını öngören kanun hükmü, borçludan tahsil edilen para dahil olmak üzere mahkemeler, hâkimler, Cumhuriyet savcıları ve icra iflas dairelerine verilen paraların enflasyon karşısında değer yitirmesini önlemeye yönelik bir tedbir olarak vadeli mevduat hesabına yatırılması neticesinde elde edilen nemanın Hazineye irat kaydedilmesi karşılıksız yararlanma hükmünde olup bunun herhangi bir haklı temelinin bulunmadığı, devletin zorlayıcı nedenler olmaksızın özel bir kişinin mal varlığından karşılıksız yararlanmasının düşünülemeyeceği, devletin sunduğu yargı ve takip hizmetleri karşılığında zaten harç alınmakta, ayrıca yapılan yargılama ve takip giderleri de ilgili taraflardan tahsil edildiği, bankaya yatırılan paranın nemasının Hazineye irat kaydedilmesinin sunulan yargı ve takip hizmetlerinin giderinin kısmen ilgililere yükletilmesi amacı taşıdığının da söylenemeyeceği, dolayısıyla mahkemeler, hâkimler, Cumhuriyet savcıları ve icra iflas dairelerine tevdi edilen ve özel hukuk kişilerine ait olan paraların nemasının Hazineye intikal ettirilmesinin anayasal açıdan meşru bir amaca dayanmadığının anlaşıldığı; mahkemeler, hâkimler, Cumhuriyet savcıları ve icra iflas dairelerine herhangi bir sebeple teslim edilen ve özel hukuk kişilerine ait olan paraların nemasının Hazineye intikal ettirilmesinin meşru bir amacı olmadığından, kuralın mülkiyet hakkını ihlal ettiği-

İpoteğin kaldırılmasına ilişkin davanın kabulü ile "ipotek bedelinin 0.095 TL olduğu ve şerhin terkin edilmesine" dair yerel mahkeme kararında istinaf sınırı-

İpoteğin kaldırılması davasında istinaf sınırı belirlenirken, davalı tarafın ileri sürdüğü taleplerin de nazara alınması gerektiği- Hüküm altına alınan ipotek bedeli karar tarihindeki istinaf sınırının altında kalsa da, davalı taraf ödenmeyen bedel için belediye meclisinin rayiç bedeli olan 116.200,00 TL’nin ödenmesine yönelik savunmada bulunmuş olduğundan, istinaf dilekçesinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-

İfade özgürlüğü- Kamu düzeni- Kişilik haklarına saldırı-

Başbakan ve siyasi parti lideri olan davacının bulunduğu mevki ve yüklendiği mesuliyetlerin eleştirilere açık, hoşgörülü ve tahammüllü olmasını gerektireceği, siyasi tartışmaya ilişkin dava konusu basın açıklamasının sert eleştiri niteliğinde ve kişilik haklarının ihlali kastıyla söylenmediği gerekçesi ile açılan manevi tazminat davasının reddine karar verilmesi gerekeceği-