İçerik Akışı
Adi ortaklık ilişkisi- Sebepsiz zenginleşme- İtirazın iptali davası- Aktif husumet ehliyeti-
Davacı şirket, ortaklığın borçlandığı çeklerin ödenmesi için aynı zamanda adi ortaklık yöneticisinin sahibi olduğu çek hesabı sahibi davalı Ltd. Şti.'ye para gönderdiğini, çekler vaktinde ödenmeyip karşılıksız çıkınca aleyhine yapılan icra takibi alacaklısına çek bedellerini tekrar ödemek zorunda kaldığını, hâl böyle olunca havaleyle gönderilen paraların yönetici ortak tarafından ortaklık iş ve eylemleri için değil şahsi harcamalar için kullanıldığını ve davalıların kendisi aleyhine haksız şekilde zenginleştiğini ileri sürerek ilamsız icra takibi başlatmış ve itiraz üzerine de itirazın iptali davası açmış olup, alacak iddiası, ortaklık hak ve borçlarıyla ilgili olmayıp taraflar arasındaki ilişkinin ileri sürülüş biçimine göre artık ortaklardan biri için şahsi alacak hâline gelmiş bir bedelin iadesi niteliğinde olduğundan, davacı olma sıfatının da ortaklığa değil alacak hakkının sahibi olan davacı şirkete ait olduğu-
Perdenin aralanması teorisi- Zarara uğradığını iddia eden üçüncü kişi- Kefaletten dolayı rücu hakkı-
Kardeş şirketler arasında perdenin aralanması teorisine başvurabilmek için tek bir iktisadi işletmenin yürütüldüğü farklı faaliyetler için birbirinden bağımsız tüzel kişiliklerin kurulmuş olması gerektiği- Hukuken iki farklı tüzel kişilik taşıyan bu şirketlerin aslında özdeş olması, alacaklılardan mal kaçırmak ya da sorumluluktan kurtulmak amacıyla kötü niyetli olarak iki farklı tüzel kişilik gibi kurulmuş olması gerektiği- Perdenin aralanması teorisine başvurabilecek kişinin zarara uğradığını iddia eden üçüncü kişi olması gerektiği- Genel kredi sözleşmesinin imzalandığı sırada davacı müteselsil kefil davalının yönetim kurulu üyesi ve ortağı olup, üçüncü kişi olmadığından bu teoriye dayalı olarak rücu isteminde bulunamayacağı, davacının bizatihi iddia ettiği hususları bilebilecek durumda olan kişi olduğu ve davacının bu şirkete karşı kefaletten dolayı rücu hakkının mevcut olmadığı dosya kapsamı ile sabit olduğundan, mahkemece davalı A.Ş. hakkındaki davanın reddi gerektiği-
Taşınmaz satışı- Davacı tarafın iradesinin aldatılmak suretiyle sakatlanıp sakatlanmadığı- Yargıtayın maddi yönden deliller değerlendirilmek suretiyle aldatma iddiasının ispat edilip edilmediği noktasında bir inceleme yapılıp yapılamayacağı-
Yargıtayın maddi hukukun doğru olarak uygulanıp uygulanmadığı yönünden mutlak denetim yetkisi olduğu, takdir hak ve yetkisinin denetlenmesinin de Yargıtayın yetki alanında bulunduğu- Taşınmazın devri, sözleşmenin karşı tarafı olan alıcı şirket tarafından değil, vekilinin hilesi sonucunda yapılmış olup, üçüncü kişinin hilesi ile sözleşme yapan kişinin sözleşmenin iptalini isteyebilmesi için lehine hile yapılan karşı tarafın, sözleşmenin yapıldığı sırada hileyi bilmesi veya bilecek durumda olması gerektiği- Davalı şirket yetkili kıldığı kişinin tapuda bizzat gerçekleştirilen işlem sonucunda dava konusu taşınmazı devraldığından, taşınmaz satış sözleşmesini vekil sıfatıyla bizzat yapan bu kişinin hilesinin -hileyi bilmesi veya bilecek durumda olması koşulu aranmaksızın- akidin hilesi olarak kabul edileceği- Bakiye satış bedelinin tapu müdürlüğündeki işlemler bittikten hemen sonra ödeneceği konusunda taraflar anlaşmış ve davacı taraf da bu kanı ile devri yapmış olduğundan, akit tablosuna (TBK. 246; 235) ihtirazi kayıt konulmadığından bahisle davacı tarafın sadece bakiye satış bedelini talep edebileceği, tapu iptali ve tescil isteyemeyeceği şeklindeki yorumun yapılamayacağı-
Harici araç satış sözleşmesi- Sözleşmenin tarafı olmayan adına düzenlenen çek- Menfi tespit davası- Aynı vekil ile temsil- Üçüncü kişi yararına sözleşme- Hayatın olağan akışı-
Çekten dolayı borçlu olunmadığına ilişkin menfi tespit davasında, davacı, "davaya konu çekin harici araç satış sözleşmesi uyarınca verilmesi kararlaştırılan çek olduğunu, çekin seri numarasının sözleşmede verilmesi kararlaştırılan çekin seri numarası ile aynı olduğunu, çekin araç satışına ilişkin verildiğini, araçların teslim edilmemesi nedeniyle anılan çekten dolayı müvekkili şirketin borçlu olmadığı" iddia edilmiş ise de, sözleşme davacı ile davalı şirket arasında imzalandığından ve çekte lehdar olarak görünen davalının sözleşmede imzası bulunmadığından, sözleşmede yer alan karşılıklı edimlerin bu davalı yönünden bağlayıcı olmadığı- Sözleşmenin imzalandığı tarihte davalı şirket yetkilisi davalı ile bu davalının kardeş olmasının, davalı kardeşin sözleşmenin içeriğini kabul ettiği anlamına gelmeyeceği- "Harici araç satış sözleşmesinin davalı şirketin yetkilisi davalı tarafından imzalandığı, davalıların kardeş oldukları, menfi tespit talebine konu çek ile sözleşmede teslimi kararlaştırılan çekin seri numarası ve miktarının aynı olduğu, hayatın olağan akışı gereği sözleşme içeriğinin davalı kardeş tarafından bilindiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Haksız eylem nedeniyle uğranılan zararın tazmini- Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 23. maddesi- Kira kaybı- Davacının, bağımsız bölümünde oluşan zararının giderilmesi- Projeye aykırılığın eski hâle getirilmesi- Kesinleşen kararı icra kanalı ile infaz ettirmesi- Dürüstlük ilkesi-
Davacının, bağımsız bölümünde oluşan zararının giderilmesi ve su sızıntısının önlenmesine yönelik olarak projeye aykırılığın eski hâle getirilmesine ilişkin açtığı davanın kesinleşmesini beklemesi ve kesinleşen kararı icra kanalı ile infaz ettirmesinde davacıya kusur izafe edilemeyeceği, Kat Mülkiyet Kanunu’nun 23. maddesinin davacıya yükümlülük getirmediği, davalıların dürüstlük ilkesine aykırı davrandığı- "Eski hâle getirmenin tam olarak yerine getirilmemesinde davacının da kusuru olduğu, eski hâle getirme davasında davacı tarafa da yetki verildiği, mülkiyet hakkına ilişkin dava açılmış ve sürmekte olması ve infazın geç yapılabilmiş olmasının davacıya haksız fiil sorumluluğu bakımından gecikme hakkı vermeyeceği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Hizmet tespiti istemi- Pasif husumet ehliyeti- Davalı murisin tek mirasçısının mirası reddetmesi- Mirasın iflas kurallarına göre tasfiyesi-
Davalı işveren mirasçılarının mirası reddetmeleri halinde mirası reddeden mirasçılar yönünden tespit hükmü kurulup kurulamayacağına ilişkin uyuşmazlıkta, en yakın mirasçılarının tamamı olduğu anlaşılan tek mirasçı tarafından reddolunan miras daha sonraki derece bulunan mirasçılara geçmeyeceğinden, taraf teşkilinin sağlanması amacıyla mahallin sulh hukuk mahkemesine durum bildirilerek iflas hükümlerine göre reddolunan mirasın tasfiyesinin sağlanması, davalı muris için atanacak ve yetkilendirilecek bir temsilci ile yargılamaya devam edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- "Yasal mirasçılardan birinin mirası reddi hâlinde reddeden mirasçının mirasbırakandan önce ölmüş gibi sayılarak onun payının miras açıldığı zaman kendisi sağ değilmiş gibi diğer hak sahiplerine geçeceği, bu nedenle mirası reddedenin eldeki davada pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı, bu itibarla mirası reddedenin mirasçılarının davaya dâhil edilerek taraf teşkilinin sağlanması gerektiği" ve "hizmet tespiti istemine ilişkin eldeki davada davanın niteliği itibariyle Sosyal Güvenlik Kurumunun taraf olmasının yeterli olduğu, zira bu davanın sadece Sosyal Güvenlik Kurumuna karşı açılabileceği" görüşlerinin HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Avukata tebligat usulü-
Avukata tebligatın elektronik yolla yapılması zorunlu olduğundan, posta yolu ile yapılan tebligatın yok hükmünde olduğu-
Aile mahkemesi ilamı- Yoksulluk nafakası- İlamlı icra takibinin kesinleşmesinden sonra yapılan protokol- Kesin hükmün bağlayıcılığı- Dar yetkili icra mahkemesi-
Aile mahkemesi ilamına dayalı olarak yoksulluk nafakasının tahsili için başlatılan ilamlı icra takibinin kesinleşmesinden sonra yapılan protokolün borcu sona erdirmek bir yana, taraflar arasında yeni ihtilaflar ortaya çıkardığı- Kesin hükmün bağlayıcılığı ve değiştirilemeyeceği ve haricen düzenlenmiş bir belgeyle hükmün yorumlanmasının/değiştirilmesinin kabul edilemeyeceği- Kesinleşmiş mahkeme kararını infaz etmeme veya hüküm altına alınan hak ve alacaklardan vazgeçme hakkına sahip olan tarafların yeni bir ilam oluşturamayacağı- Tarafların protokolle somut uyuşmazlığa konu nafakanın tenkisi veya kaldırılması yönünde görevli mahkemede dava açması gerektiği, dar yetkili icra mahkemesinde yeni bir nafaka ilamı oluşturulmasının mümkün olmadığı-
Yerel mahkeme kararını kaldıran BAM kararının Yargıtay tarafından bozulması
İlk derece mahkemesi kararının bölge adliye mahkemesince kaldırılarak yeniden hüküm kurulmasından sonra bölge adliye mahkemesi kararının Yargıtay tarafından bozulması-
Sahtelik iddiasına dayanan çek nedeniyle ödenen bedelinin tahsiline ilişkin davada- Mutlak def'i- Bozmadan sonra ıslah- Islahla faiz cinsinin değiştirilmesi talebi-
Sahtelik iddiasına dayanan çek nedeniyle ödenen bedelinin tahsiline ilişkin davada, çek üzerindeki imzanın davacı şirket yöneticisine ait olmadığı tespit edildiğinden ve sahtelik def'i mutlak defi olduğundan davalı tarafın iyiniyetli hamil durumunda bulunduğu itirazından faydalanamayacağı- HMK 177/2 uyarınca Yargıtay bozma ilamından sonra da ıslah yapılabileceği, ancak, dava dilekçesinde "yasal faiz" talep etmek suretiyle tercih hakkını kullanan davacının, yenilik doğurucu nitelikteki bu hakkı kullanılarak tüketmesinden sonra, artık ıslah dilekçesiyle faizin cinsinin değiştirerek "reeskont faizi" talep edemeyeceği-