İçerik Akışı
Mimari projeye aykırılıkların eski hâle getirilmesi istemi-
Mimari projeye aykırılıkların eski hâle getirilmesi istemine ilişkin davada, tapu müdürlüğüne sunulan proje ile belediyede bulunan projeler arasında bir çelişki olursa belediyede bulunan onaylı projenin esas alınması gerektiği-
Davadan önce ortaklık sıfatı sona eren kişinin taraf olduğu davada yetki-
Dava tarihinden önce şirket ortağı olan ve ancak "dava öncesi ortaklık sıfatı sona eren" kişinin, daha sonra ortaklık ilişkisinin mevcut olduğu tarihlerden kaynaklanan hukuki uyuşmazlık nedeni ile ortak veya ortaklığa dava açması ya da bu kişiye dava açılması durumunda HMK’nın 14/2. maddesinde düzenlenen kesin yetki kuralının uygulanması gerektiği-
Emlak görme belgesi- Simsarlık- Mal sahibinin davacıyı yetkilendirmiş olup olmaması-
Taraflar arasında “Emlak Görme Belgesi” başlıklı sözleşmenin imzalandığı ve bu sözleşmede davacıya satılık iki ayrı taşınmazın gösterildiği, sözleşme kapsamında davalıya gösterilen dairelerden biri, emlakçı davacının kendi portföyünde yer alan (yani satıcısıyla aralarında müşteri bulunması yönünde simsarlık ilişkisi bulunan) bir taşınmazken; diğerinin aynı apartmanda olup da sahibi tarafından araya emlakçı konulmaksızın satışa çıkarılmış olmasına rağmen gelen taliplere gösterilebilmesi için anahtarının apartman görevlisine bırakıldığı bir başka taşınmaz olduğu ve davalının bu taşınmazı davacı vasıtasıyla gezip gördüğü, mal sahibinin davacıyı yetkilendirmiş olup olmamasının sözleşme kapsamına göre önem arz etmediği, mal sahibi satıcı ile simsar arasında satış konusunda aracılık etme yönünde ikinci bir ilişkinin var olup olmadığının ancak emlakçının satıcıdan da simsarlık ücreti isteyip isteyemeyeceği uyuşmazlık konusu olur ise tartışılacağı- "Satışa konu taşınmazın sahibinden aracılık yönünde yetki alınmamış olmasına rağmen tesadüfen gösterildiği, alıcı ve satıcının emlakçı tarafından bir araya dahi getirilmediği, davalının sonradan kendi çabalarıyla malikin yetkilendirdiği kişiye ulaştığı ve devrin bu şekilde gerçekleştiği, bu durumda simsar alıcı ve satıcı arasında bağ oluşturacak şekilde hiçbir faaliyette bulunmamışken saf dışı bırakmadan söz edilemeyeceği" görüşünün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Sözleşmeden kaynaklanan dönme cezası- İş yerini teslim taahhüdü- Dava dışı işyeri sahibinin devre onay vermemesi- Akidin ifa edilememesi-
Sözleşmeden kaynaklanan dönme cezasının tahsiline ilişkin itirazın iptali davasında, sözleşmeyle iş yerini boşaltmayı ve teslim etmeye dair taahhüdünü yerine getirmemiş olan davalıdan sözleşmede belirlenen cezai şartın istenebileceği- İş yerinin sahibi olan dava dışı kirayaverenin devre onay vermemesi nedeniyle akid ifa edilemediğinden cezai şartın istenemeyeceğine ilişkin görüşün kabul görmediği-
Muris muvazaası- Mal kaçırma amacı olup olmadığı- İspat yükü-
Mirasbırakanın temlik tarihinde 65 yaşında olduğu ve eşi ile birlikte dava konusu bağımsız bölümün bulunduğu aile apartmanında farklı bir dairede yaşadığı, devir tarihinde mirasbırakan ile davacılar arasında küslük, dargınlık gibi soğuk bir beşeri ilişkinin bulunmadığı, aksine mirasbırakanın tüm çocuklarına karşı aynı mesafede olduğu, davalı ve eşinin devir tarihinde alım güçlerinin bulunduğu, "mirasbırakanın mal satmaya ihtiyacının olmadığı" beyan edilmiş ise de, mirasbırakanın kendi ihtiyacından ziyade dava dışı oğlunun o dönem tefecilere olan borçlarını ödeyebilmek için mal satmaya ihtiyaç duyduğu, mirasbırakan annesinin, borçlarından dolayı ölüm tehditleri alan ve yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalan oğlunun içine düştüğü sıkıntılı durumdan kurtarmayı amaçladığı, mirasbırakan ve eşinin de aile apartmanında yer alan çekişmeli bağımsız bölümü mali durumu iyi olan oğlunun eşi olan davalıya devrederek karşılığında borcu olan oğlunun borçlarının kapanmasını sağladıkları, davanın kabulü hâlinde ileride hak iddia edebilecek davalı tanığının da mal kaçırma amacıyla hareket edildiğini ifade etmediği, aksine davalı savunmasını doğruladığı, mirasbırakanın mal kaçırma amacıyla hareket etmesi hâlinde diğer bağımsız bölümleri de devredebileceği, ancak bu şekilde hareket etmediği gözetildiğinde, "mirasbırakanın dava konusu taşınmazı davalıya temlikinin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu’’ iddiasının, ispat yükü kendisinde olan davacı tarafça kanıtlanamadığı-
Yasal zorunluluk kaldırıldıktan yaklaşık 9 yıl sonra bonoya damga pulu yapıştırılması- Menfi tespit-
Menfi tespit- Bonoya damga pulu yapıştırılması- Senedin eski zamanlara ait olduğu, yazıyla imza arasında zaman farkı bulunduğu iddiaları- Yazılı delille ispat-
İhale nedeniyle ödenen KDV'nin iadesine nerede istenir?
İhalesi yapılan taşınmaz ile ilgili olarak ödenen %18 KDV'nin iadesine ilişkin uyuşmazlığın vergi mahkemesinde görüleceği-
Islah-Yabancı Para- Alacak Davası-
Dava Dilekçesiyle Türk Lirası olarak talep edilmiş olan yabancı para alacağının davanın ilerleyen safhalarında ıslah dilekçesiyle doğrudan yabancı para alacağına dönüştürülmesinin mümkün olmadığı-
Tüzel kişilere Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre tebliğ usulü-
“Gösterilen adrese gidildi. Dağıtım esnasında muhataba ulaşılamadı. Bu sebepten dolayı site yönetimine soruldu. Site yönetimi muhatabın adreste ikamet ettiğini tevziat saatleri içerisinde adres dışında olduğunu sözlü beyan etti. İsim ve imzadan imtina etti. Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi gereğince 2 nolu haber kağıdı kapıya yapıştırılarak site yönetimine haber verildi. 21. Madde gereğince evrak mahalle muhtarlığına tebliğ edildi.” şerhiyle borçlu A.Ş.’nin ticaret sicilinde kayıtlı adresine çıkarılan ödeme emri tebligat parçasında yazılı “muhataba ulaşılamadı” ibaresinin muhatap ve muhatap adına tebliği almaya yetkili kimselerin bulunmadığı anlamına geldiği ve somut olayda “tebliğ imkânsızlığının” söz konusu olduğu (Teb K. 21/ 1); bu durumda tebliğ memurunca site yöneticisine ulaşıldığına göre belgelendirme unsurunun gerçekleşmesi için site yöneticisinin isminin sorularak tebligat parçasına yazılması gerektiği ve yapılan tebliğin usulsüz olduğu- "Tüzel kişilere Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre tebliğ yapılırken, tüzel kişinin yetkilisini (tebliğle ilgili görevlisini) bilmesi mümkün olmayan, komşu, kapıcı, yöneticiye sorumluluk yükler şekilde bildirim şartının aranmayacağı, yönetmelikte geçici ayrılma yönünde belgelendirmenin şekil şartına bağlandığı, haber bırakma işleminin Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinde kullanılan “mümkün oldukça”….”varsa” gibi sözcüklerden de anlaşılacağı üzere sıkı şekil şartına bağlı tutulmadığı, haber bırakılan kişinin ismi-imzası şartı yönünde bir düzenleme de getirilmediği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
İş akdinin feshine dayalı kıdem, ihbar tazminatı ve bir kısım işçilik alacakları talebi- İşyeri devri ve benzer kavramlar-
İşyerinin devri ile birlikte istihdam, organik bağ, tüzel kişilik perdesinin aralanması kavramları birbirinden tamamen farklı kavramlar olduğu, işyeri devrinde devredenin devralanla müteselsilen sorumluluğu belirli bir süre ve belirli alacaklar ile sınırlı iken, birlikte istihdamın varlığı hâlinde işverenlerin işçiye karşı ayrı ayrı müteselsilen sorumlu olduğu- Davalıların ortaklarının aynı olması veya adreslerinin aynı olması gibi unsurların işyeri devrinin kabulü için gerekli unsurlar olmadığı- Davalı Anonim Şirketi vekili "davacının kendi işçileri olmadığını, diğer davalıdan demirbaş ve hastane adı alımına yönelik sözleşme yapıldığını ve işyeri devri bulunmadığını" savunmuş ve mahkemece hastane ruhsatının devredildiği gerekçesiyle davalıların birlikte sorumluluğuna dair hüküm kurulmuşsa da, işyeri devrinin temel ölçütünün ekonomik birliğin kimliğinin korunması olduğu- Ekonomik birliğin, salt bir faaliyet olmayıp, birliğin kimliğinin, personeli, yönetim kadrosu, iş organizasyonu, üretim yöntemleri ve gerektiğinde kullanılan işyeri araçlarından oluşacağı- Davalılar arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinin açıklığa kavuşturulması ve buna göre talep edilen alacaklardan sorumlu olabilecekleri miktarların belirlenmesi gerektiği- İşyeri devrinin varlığı hâlinde devreden işverenin feshe bağlı alacaklar nedeniyle herhangi bir sorumluluğunun olmayacağı, ayrıca diğer alacaklar yönünden devreden işverenin sorumluluğunun devir tarihinden itibaren iki yıl ile sınırlı olduğu ve bu sürenin resen dikkate alınması gerektiği-