İçerik Akışı

Adi Ortaklık- Takip Talebi-

Takibe dayanak ilamın incelenmesinde borçlu adi ortaklık olup; takip talebinde adi ortaklık gösterildikten sonra alt kısımda adi ortaklığı oluşturan ortakların her birinin adının yazılı olması bir başka deyişle adi ortaklığı oluşturan ortakların borçlu olarak gösterilmesi gerektiği; aksi halde geçerli bir takipten söz edilemeyeceği-

İcra Emri Tebliği- İlamda Yazılı Adres-

İcra emrinin borçlunun ilamda yazılı adresine Tebligat Kanunu'nun 35. maddesi gereğince tebliğ edilmesi gerektiği-

Avukatlık Ücreti- Dava Değerinin Islah Edilmemesi-

Mera iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil davasında, avukatlık ücretinin belirlenmesinde esas alınması gereken miktar-

Kısmı ıslah-

Kısmi ıslah yoluyla dava dilekçesinde bulunmayan bir alacak kaleminin davaya katılmasının mümkün olmadığı-

İtirazın İptali- Kredi Sözleşmesinin Aslının Bulunamaması-

Genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkin davada, taraflar arasında yazılı bir kredi sözleşmesi bulunmasa dahi şayet banka tarafından kredi kullandırılmış ve söz konusu kredi borçlu hesabına aktarılmış ise taraflar arasında artık ticari kredi sözleşmesinin varlığının kabul edilmesi gerekeceği-

Cezai Şart İndiriminde İndirilen Kısım İçin Vekalet Ücreti-

Kar mahrumiyeti,cezai şart ve tüp bedellerine ilişkin alacak istemine ilişkin davada, cezai şarttan davalının ekonomik olarak mahvına sebep olacağı gerekçesiyle takdiri indirim yapılması karşısında, cezai şart alacağının reddedilen kısmı nedeniyle davalı lehine vekalet ücretine hükmedilemeyeceği-

Borç Bildiriminden Sonra Borçluya Kredi Kullandıran Bankanın Tasarrufunun İptale Tabi Olduğu-

Davalı üçüncü kişi bankaya, alacaklının talebi üzerine "icra dosyasından borçlu hakkında takip yapıldığının ve davacı alacaklının yazılı miktarda alacağının bulunduğunun" haciz müzekkeresi ile bildirilmiş olması ve bu tarihten sonra davalı üçüncü kişi bankanın davalı borçluya yeniden kredi vermesinin diğer alacaklıların haklarını ihlal ettiğinin ve hakkın kötüye kullanılması mahiyetinde olduğu -

İcra müdürlüğünün maaş haczi talimatının uygulanmaması-

Sanığın, icra müdürlüğünün maaş haczi yapılması yönündeki müzekkerelerine cevap vermemesi ve maaştan kesinti yaparak icra dosyasına yatırmaması-

Meslek Hastalığı- Kaçınılmazlık İlkesi-

İş kazalarında işverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlığın etkisinin bulunup bulunmadığını irdelemek daha belirgin iken; "meslek hastalığı"nın, iş kazasında olduğu gibi aniden veya çok kısa bir zaman içerisinde ortaya çıkmadığı; işin niteliğinden dolayı sürekli tekrarlanan bir sebeple veya yürütüm şartları yüzünden yavaş yavaş meydana geldiği-  Sigortalıda meslek hastalığının ortaya çıkması hâlinde işverenin mevzuatta belirtilen yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğinin, gerekli özeni gösterip göstermediğinin ve kaçınılmazlığın etkisinin titizlikle araştırılarak ortaya konulması gerektiği-İşverenin meslek hastalığının meydana gelmesinde %100 kusurlu olduğu kabul eden bilirkişi raporu, 5510 sayılı Kanun’un 21/1’inci maddesinin son cümlesi uyarınca kaçınılmazlık ilkesi değerlendirilmeden düzenlendiğinden, mahkemece mahallinde keşif yapılarak sigortalıda meydana gelen meslek hastalığının vuku bulduğu iş kolunda işçi sağlığı ve iş güvenliğinde uzman bilirkişilerle ortopedi alanında uzman hekim bilirkişilerden rapor aldırılarak işyeri koşulları, işin niteliği ve yürütüm şartları, sigortalının gerçekleşen çalışmalarının meslek hastalığına etkisi, sigortalının ve işverenin kusuru ile kaçınılmazlık ilkesi ayrıntılı bir şekilde irdelenerek, karar verilmesi gerektiği- "Somut olayda kaçınılmazlık olgusunun gerçekleşmediği, davalı şirketin son teknolojiden yararlanmadığı, sigortalıda bazı arazlar saptandığı hâlde gerekli rotasyonu yapmadığı, meslek hastalığından kaynaklanan arızaların işveren tarafından gerekli önlemlerin alınması hâlinde önlenebilir ve giderilebilir bulunduğu, mahkemece alınan bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun olduğu, bu nedenlerle direnme kararının onanması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-

Hırsızlık suçundan ceza alan, başka erkeklerle evli bir kadına uygun olmayacak şekilde görüşerek yalan söylediği anlaşılan anneye çocuğun velayeti verilebilir mi?

Erkeğe kusur olarak yüklenen 'eşyaları kırma' vakıasına davalı-davacı kadın tarafından dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesi aşamasında dayanılmadığı gibi bu eylemden sonra birliğin devam ettiği, bu sebeple kusur belirlemesine esas alınamayacağı- Kadının boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğe nazaran daha fazla kusurlu olduğu, sosyal inceleme raporuna göre ortak çocuğun uzman tarafından alınan beyanında 'velayetinin annesine verilmesini istediği', kadının erkeğin cimri oluşu sebebiyle münferit olarak hırsızlık eylemini gerçekleştirdiği, kadının çocuğa yönelik velayeti üstlenmesine engel bir davranışının bulunmadığı-