İçerik Akışı

Trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemli dava- Yetkili mahkeme(ler)-

Trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemi- Davalının yerleşim yeri mahkemesinin genel yetkili mahkeme olduğu (HMK. mad. 7)- Haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesinin de yetkili olduğu (HMK. mad. 16)- HMK'da kesin yetki halleri açıkça sayılmış olup haksız fiile ilişkin davalardaki yetkinin kesin yetki olmayıp bir seçimlik yetki olduğu- Davacı taraf HMK. mad. 16 gereğince seçimlik hakkını kullanarak davalı sigorta şirketinin yerleşim yeri mahkemesinde dava açtığından, davalı gerçek kişiler yetki itirazında bulunmuş ise de davacı yetkili mahkemelerden biri olan yer mahkemesinde davasını açmış ve kesin yetki hali de söz konusu olmadığından, mahkemece, işin esasına girilmesi gerektiği-

Çalışma Olgusu- İşçinin İspat Yükümlülüğü- Tanık Beyanları-

İşçinin çalışma olgusunu her türlü delille kanıtlayabileceği- Çalışmanın ispatı konusunda, Sosyal Güvenlik Kurumu ve işyeri kayıtlarının, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgelerin, işyeri iç yazışmalarının delil niteliğinde olduğu, özellikle iddia edilen çalışma döneminde Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarındaki işverenlerin, kayden görünen işverenlerle işçi arasında iş görme ediminin yerine getirilip getirilmediğinin ve kaydın ne şekilde oluştuğunun araştırılması gerektiği- İşçinin çalışma olgusunun tespitinde işyerinde veya komşu işyerinde çalışanların tanıklığı önemli olduğu gibi tanık olarak dinlenecek kişinin tanıklığına güveni etkileyebilecek bir durumun olup olmadığının da araştırılması gerektiği, tanıklar belirli bir dönem çalışmışlarsa ve başkaca delil yok ise beyanlarının belirtikleri dönemle sınırlandırılması gerektiği-

Usul hukukundaki kanuni değişikliklerin yapılan veya yapılacak yeni usul işlemlerine etkisi-

Bir usul hükmünün yürürlüğe girmesinden sonra bir dava açılırsa bu davaya yeni usul kurallarının uygulanmasının esas olduğu, usul hükümleri kanunda aksine bir düzenleme getirilmediği takdirde tamamlanmış usul işlemlerine bir etkisi olmayacağı, önceki kanuna göre yapılmış ve tamamlanmış olan işlemler geçerliğini koruyacağı- Mevzuatımızda UYAP sisteminden öğrenme diye bir tebligat usulü bulunmadığından, mazeret dilekçesinde talep olsa bile duruşma gününün UYAP sisteminden öğrenilmesine karar verilemeyeceği-

Tanıma tenfiz- Mal rejiminin tasfiyesi- Zamanaşımı-

Tanıma tenfiz kararı daha sonraki tarihlerde verilse dahi, evlilik birliği yabancı mahkeme ilamının kesinleştiği tarihte sona ermiş kabul edileceği- Eşlerin yabancı mahkeme ilamının kesinleştiği tarihten, tanıma tenfiz kararının verildiği tarihe kadar geçen ara dönemde edindikleri mal varlıkları, evlilik birliği dışında edinilen mal olarak kabul edileceği, bu ara dönemde birbirlerine mirasçı olmayacakları, duruma göre bu dönemde doğan çocuk evlilik dışı doğmuş sayılacağı- Mal rejiminin tasfiyesine ilişkin temyize konu asıl dava ve karşıya ilişkin taleplerin 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu ve dava tarihleri itibariyle anılan zamanaşımı süresi geçmediği halde dava ve karşı davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-

Husumetli tanık beyanın dikkate alınıp alınmayacağı-

Davacının ıslah dilekçesi sunduğu, davalı tarafın ise, ıslaha karşı süresinde zamanaşımı def'inde bulunduğu anlaşılmasına göre mahkemece ıslaha karşı ileri sürülen zamanaşımı savunması değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği- Somut uyuşmazlıkta, tanıkların beyanları göz önüne alınarak fazla mesai ücreti hesaplandığı, ancak beyanı hükme esas alınan davacı tanığın işverene karşı açtığı aynı nitelikte davası olup husumetli tanık beyanı ile sonuca gidilmesi hatalı olduğu-

Soybağının reddi- Babalık- Haksız fiil- Maddi tazminat- Manevi tazminat- Gerçek zarar- Hayatın olağan akışı-

Soybağının reddi davası ile çocukların davacıdan olmadığı ve biyolojik babalarının davalı olduğu tespit edilinceye kadarki dönemde, davacının, velâyet hakkına sahip olan baba sıfatıyla çocukların bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderleri karşılamış olmasının hayatın olağan akışına uygun olduğu- Davacının kendinden olduğunu sandığı çocuklar için gelişim süreçleri boyunca yaptığı masrafları çocukların biyolojik babasından isteyebileceği- Davalı tarafından yapılması gereken harcamalar, durumdan haberi olmayan davacı tarafından yapıldığından, davacının maddi zararını kanıtlaması ve miktarın tam olarak tespiti mümkün olmamasına karşın, çocukların yaşı, eğitim durumu ve diğer şartların birlikte değerlendirilip, uygun miktarda maddi tazminata hükmedilmesi gerektiği-

Muhtıranın usulüne uygun olup olmadığı-

Muhtırada yapılması gereken işlemin ne olduğu açıkça ve ilgili tarafın yanılmasına neden olmayacak biçimde gösterilmesi ile, ikmal edilecek harç ya da giderin miktarı ve yatırılma mercii ile süresinin, bunun yapılmamasının sonuçlarının net biçimde açıklanması gerektiği, örneğin, “dosyaya yatırılması” şeklindeki ifade tarafın yanılmasına neden olabileceğinden, bu ifadeyi taşıyan muhtıranın geçersiz olacağı-

İşçi Alacakları- İhtiyari Dava Arkadaşlığı-

Davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı olsa bile, işçilik alacaklarına ilişkin uyuşmazlıkların özelliği gereği bu tür davaların birlikte görülmesinin doğru olmadığı, iddia ve savunmanın usule uygun şekilde araştırılması, delillerin tümüyle toplanıp ayrıntılı olarak değerlendirilmesi, hukuki gerçekliğin tam olarak sağlanması ve ayrıca kararın Yargıtay denetimine elverişli olabilmesi için davaların her bir işçi için ayrı ayrı görülüp sonuçlandırılmasının zorunlu olduğu-

Konişmento- Yolculuk Çarteri Sözleşmesi-

Taşıyan ile konişmento hamili arasındaki hukuki ilişkilerde konişmentonun esas alınacağı, konşimentolardan yolculuk çarteri sözleşmelerine yapılan atfın geçerli kabul edilmesinin, çarter sözleşmesinin bir suretinin konişmento hamiline ibrazı ile mümkün olabileceği, ancak bu takdirde çarter parti sözleşmesinde yer alan hükümlerin, nitelikleri elverdiği ölçüde konişmento hamiline karşı da ileri sürülebileceği-

Alacağın temliki sözleşmesinden kaynaklanan davada görevli mahkeme-

Davacılar alacağın temliki sözleşmesine dayanarak sözleşmenin karşı tarafı olan davalı. A.Ş. aleyhine icra takibinde bulunmuş ve itirazın iptali davası açmış olup davacıların temlik sözleşmesine konu yaptığı alacağın borçlusu durumundaki Tasfiye Halindeki A.Ş. bu davada taraf olmadığından ve eldeki dava mutlak ticari davalardan olmadığı gibi davacıların tacir olmadıkları, davanın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilişkili olmadığı görüldüğünden, davaya "asliye ticaret mahkemesinin" değil, "asliye hukuk mahkemesinin" bakması gerektiği- "Alacağın temliki sözleşmesinin temelindeki ilişkinin davacılar ile Tasfiye Halindeki A.Ş. arasındaki kar - zarar katılım hesabından kaynaklandığı, TTK. mad. 4/1-f gereğince ticari davanın söz konusu olduğu ve ticaret mahkemesinin görevli olduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca yerinde görülmediği-