İçerik Akışı

Yetki Sözleşmesi- Fer'i Müdahil-

Davacının serbest meslek mensubu olup tacir olmadığı; bu nedenle sözleşmedeki yetki kaydının geçerli olmadığı- Dava konusu bonolar üzerindeki yetki kaydının da Ankara iken Adana olarak değiştirilip, keşideci tarafından paraf edilmemesi nedeniyle geçerli olmadığı- Davalının, yetki itirazında bulunmadığından bahisle, mahkemenin yetkisinin kesinleştiği- Fer'i müdahilin, taraf sıfatı olmadığından, yetki itirazında bulunamayacağı-

Stopaj vergisi- İcra Vekalet Ücreti-

Gelir Vergisi Kanunu'nun 94. maddesine göre; icra vekalet ücreti hesabında, stopaj ile ilgili kesinti yapılamayacağı dikkate alınarak dosya hesabının belirlenmesinin gerektiği-

Bordro- Somutlaştırma Yükü- İspat-

İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğinde olduğu, fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliği taşıdığı, ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekeceği, herkesçe bilinen genel bazı vakıaların da bu noktada gözönüne alınabileceği, işçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılması gerekeceği, fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatının mümkün olduğu, işyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemeyeceği- Davacının davayı somutlaştırma yükü, hakimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunduğu göz önüne alınarak, davacının çalışma süresi boyunca hiç yıllık izin kullanmadığı hayatın olağan akışına ters olduğundan, yukarıda yer alan imzalı günlük devam çizelgelerinin de nazara alınması suretiyle davacının beyanı alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-

Bono- Menfi tespit- İspat-

Sipariş edilen malların teslim edilmediği, dolayısıyla verilmiş olan bonoların bedelsiz kaldığı iddiası ile keşideci tarafından lehtar ile bonoları temlik alana karşı açılan menfi tespit davasında; bonolardaki malen kaydının malın teslimine karine teşkil ettiğinden, davacının bunun aksini ispat etmesi gerektiği- Davacının malen kaydı bulunan bonolardan dolayı borçlu olmadığını ispatladığı bozma öncesi karar ile ilgili olarak, davalı lehtar tarafından temyiz edilmemesi nedeniyle maddi anlamda bu kararın kesinleştiği-

Hata, hile ve ikrah iddialarının tanık dahil her türlü delille ispat edilebileceği-

Karşı tarafı hataya düşürmeye yöneltilmiş davranış, hile kastı, sözleşmenin kurulması ve nedensellik bağı unsurlarının hepsinin mevcudiyeti halinde "hile"nin varlığının kabul edileceği- Hata, hile ve ikrah iddialarının senede bağlanmasının mümkün olmaması nedeniyle, senetle ispat edilmesinde maddi imkansızlık olduğu ve bu iddiaların tanık dahil her türlü delille ispat edilebileceği- Krediyi kullandıran davacı bankanın, üçüncü kişi tarafından hile ile kefillere sözleşmeyi imzalattığının, bilindiği veya bilinebilecek konumda olduğunun ispat edilemediğinden bahisle davalı- birleşen davacının borçlu olmadığının tespitine yönelik menfi tespit davasının reddine, davacı bankanın asıl ve birleşen itirazın iptali davalarının kabulüne karar verilmesinin gerektiği-

İİK. mad. 40/1- Bozmadan sonra yeni ilamın icrası-

Takibe dayanak ilamın icrası devam ederken hüküm esasa ilişkin nedenlerle bozulmuş ve yeniden hüküm tesis edilmiş olduğundan, İİK. mad. 40/1 uyarınca takibin kendiliğinden durduğu- Bozma ilamından sonra yapılan yargılama sonucunda verilen hükümde alacaklının talep edeceği asıl alacak miktarının değiştiği görülmüş olup, alacaklının derdest icra takibi dosyasında bu yeni ilamın icrasını isteyebileceği- Borçlunun, yeni icra emrinin tebliği üzerine asıl alacak ve fer’ilerine yeniden itiraz hakkı bulunmakla, itirazının o aşamada çözümlenebileceği- Bozmayla ortadan kalkan ve yeniden hüküm tesis edilen ilamın icrası yönünden borçlunun itiraz nedenlerinin incelenmesinde, bu aşamada borçlunun bir hukuki yararı bulunmadığı-

İnançlı işlem- Banka dekontları- Yazılı Delil Başlangıcı-

İnançlı işlem ile borçlu, alacaklısına malını rehin etmek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanımak yerine, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanıdığı, sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri verme sorumluluğu oluştuğu- Belge ile ispatı gerektiği ve fakat böylesine bir belgenin bulunmadığı uyuşmazlıklarda; davacıların sunmuş olduğu dekontların uyuşmazlık ile bağlantılı olduğunun saptanması halinde delil başlangıcı teşkil edeceği ve çekişmenin giderilmesinde gözardı edilemeyeceği- Somut olayda, öncelikle kredi ödemesine ilişkin dekontların okunabilir asıllarının ibrazının sağlanması, dekontların davacıların elinde bulunması hususu da gözetilerek delil başlangıcı niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi, bu nitelikte sayılması durumunda dosyadaki tüm deliller birlikte değerlendirilerek çekişme konusu taşınmazın inançlı işlem kapsamında davalıya devredildiği kanaatine varılması halinde, kredi borcunun kim tarafından ödendiği üzerinde durulmak suretiyle, bu aşamada TBK mad. 97 düzenlemesi de gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-

Basiretli Davranma- Butlanla Malul Sözleşme-

Tacir, ister icapta bulunan, isterse kabul eden durumunda olsun akdin kurulmasından önce ve kurulması sırasında ticaretinin özelliğini gözönünde tutan tedbirli ve ileriyi makul ve mutad bir oranda gören bir tacir gibi davranmak zorunda olduğu, araştırma yapmaksızın ve tedbirsiz bir şekilde hareket ederek icapta ve kabul beyanında bulunan tacir basiretli bir işadamı gibi davranma mükellefiyetini yerine getirmemiş sayılacağı- Davacı ile davalı Belediye arasında düzenlenen ek sözleşme butlanla malul olup taraflar için hüküm ifade etmeyeceğinden tarafların ancak nedensiz zenginleşme kuralları içinde birbirlerine verdikleri şeyleri geri alabilecekleri düşünülerek mahkemece davacının davalı Belediye'ye yaptığı fazla ödeme tutarını hüküm altına alınması gerektiği-

Birden fazla davalı- Vekalet ücreti-

Birden fazla davalıya karşı açılan davalarda; davanın reddi halinde ret sebebi aynı olan davalılar için tek vekalet ücreti, ret sebebi ayrı olan davalılar için ise ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-

Vakıf evladı ya da galleye müstehak evlat olduğunun tespiti davası-

Vakıf evladı ya da galleye müstehak evlat olduğunun tespiti davasını, vakfiye uyarınca galleden yararlanma hakkı olan, yani vakfeden ile soybağı olan ya da soybağı olmasa bile galleden kendisine pay özgülenen diğer kişilerin açabileceği- Galle fazlası evlada şart kılınan vakıflarda galle fazlasının alınabilmesi için açılan davada, davacılar ile vakfeden arasında iddia edildiği üzere kan bağı yolu ile soybağı mevcut olup olmadığı, eğer soybağı kurulabiliyorsa ikinci aşamada vakfiyelerde galle fazlası için öngörülen şartların somut olayda davacılar yönünden gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması gerekeceği- Vakıf yöneticisi olan mütevelli, mülhak vakıflarda, vakfı yönetmeye ve temsile yetkili olan kişi olduğu, mütevelli, tüzel kişiliğe sahip davalı mülhak vakfın temsil ve ilzama yetkili yönetici olup, aynı zamanda davacı olması nedeni ile vakıf ile arasında menfaat çatışması bulunduğu, bu sebeple davalı vakfın bu davada temsil edilmesi için TMK mad. 426/3 kapsamında temsil kayyımı atanması konusunda dava açmak üzere davacı tarafa süre ve yetki verilmesi ve dava açılarak kayyım atanması halinde, eldeki davada vakfın temsili sağlanıp, kayyımın huzuru ile dava görülmesi, gösterdiği taktirde delilleri toplanarak bütün deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-