İçerik Akışı

Karşılıklı boşanma davası- Tarafların kusur dereceleri- Tazminat şartları- Evi terk- Eşlerin birlikte yaşama yükümlüğü- Fiziksel şiddet-

Karşılıklı boşanma davasında, tanık beyanlarına göre; kadın eşin evlilik hayatı boyunca otuz kereyi aşkın evi terk ettiği, uzun süreler dönmediği, bir haftalık yeni doğan bebeğini dahi bırakarak evden ayrıldığı, bu şekilde evlilikte eşlerin birlikte yaşama yükümlüğüne aykırı davrandığı, ayrıca birlik görevlerini ihmal ettiği, son ayrılıkta ise diğer aile bireylerinin önünde eşine karşı ondan iğrendiğini, nefret ettiğini, sevmediğini ve istemediğini beyan ettiği, bu sözler üzerine erkek eşin kadın eşin hakaretlerine karşı tepki niteliğini aşar şekilde eliyle vurduğu anlaşılmış olup, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; kadın eşin süreklilik arz eder şekilde uzun süreler evini, eşini ve çocuklarını terk ettiği, herkesin önünde eşine hakaret ettiği, erkek eşin ise sürekliği kanıtlanmayan şekilde son olayda tepki sınırlarını aşarak eliyle eşine bir kez vurduğu ve birlik görevlerini ihmal ettiği şeklinde gerçekleşen kusurlu davranışlarıyla tarafların, boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu olduğu, erkek eşin ağır kusurlu olduğunun kabulü ile kadın eş yararına tazminatlara hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-

Velayeti anneye verilen çocuk ile babaya verilen çocuk arasındaki ilişki- Kardeşlik duygusu-

Velayeti anneye verilen çocuk ile babaya verilen çocuğun birbirlerini göremeyecek şekilde kişisel ilişki düzenlenmesinin çocuklar arasında kardeşlik duygusunun gelişmesini engelleyecek nitelikte olduğu gibi, her yıl yarıyıl tatilinde kurulan kişisel ilişkinin de infazda duraksama yaratacak nitelikte olduğu, ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün bu kısmının düzeltilerek onanması gerektiği-

Yükleniciden kura ile alınan daire- İbraname- Zarar- İlliyet bağı- Kira kaybına ilişkin talep- İspat yükü-

Dava dışı yükleniciden kurayla 1 numaralı daireyi teslim alan davalının, bu daire için ibraname verdiği ve davacının kurayla teslim aldığı 2 numaralı daireyle davalının bir ilgisinin bulunmadığı olayda; davalının ibrası, davacının değil, bizzat davalının hak kaybına uğramasına neden olduğundan, davalının yükleniciyi ibra etmesinin davacıya herhangi bir zarar vermediği, davacının uğradığını iddia ettiği zararla davalının ibra eylemi arasında uygun illiyet bağı bulunmadığı- Davacının kira kaybına ilişkin talebi bakımından ise; eldeki davada davacının, kat irtifakı sırasında 1 numaralı dairenin adına tescil edildiğini, kurada ise 2 numaralı dairenin kendisine isabet ettiğini, kendisinin 1 numaralı daireyi 2008 yılında davalının gösterdiği kişiye devrettiğini buna rağmen, davalının 2 numaralı dairenin tapusunu kendisine geç devrederek, kira kaybına uğramasına neden olduğunu iddia ettiğine göre bu iddiasını ispatlamakla yükümlü olduğu- Davaya konu 2 numaralı daireyi, davalının mı davacıya devretmediği, yoksa davacının mı dairenin tapusunu almaktan kaçındığı hususu tam olarak tespit edilip, hâsıl olacak sonuca dairesinde bir karar verilmesi gerektiği-

Davacı tanığının aynı işverene karşı açmış olduğu kesinleşmiş davasının bulunması- Tanıklık beyanına değer verilmesi gerektiği-

Davacı işçinin gösterdiği tanığının, aynı işverene karşı açmış olduğu kesinleşmiş davadan bahisle tanıklık beyanına değer verilmemesinin isabetli olmadığı- Davacının tanığı, davacının iş sözleşmesinin feshedildiği tarihte çalışmakta olup işyerindeki çalışma ve dinlenme sürelerini bilebilecek durumda olduğundan, dosyadaki delil durumlarına göre işçilik alacaklarına ilişkin hesaplaması yapılması ve takdiri indirim hususu da yeniden değerlendirilerek isteklerle ilgili bir karar verilmesi gerektiği-

Takibin kesinleşmesi- Zamanaşımı itirazı- Bilirkişiye başvurulması-

Takibin kesinleşmesinden sonraki zamanaşımı itirazına ilişkin olarak mahkemece bilirkişiye başvurulmasının kanuna aykırı olduğu-

Tasarrufun iptali- İhtiyati haciz-

Tasarrufun iptali davasında İİK. m. 281/2 uyarınca verilen ihtiyati haciz kararının tapu kaydına işlenmesinden ve dava sırasında taşınmazın dördüncü kişiye satılmasından sonra, borçlu vekilinin talebi ile icra dairesince İİK m. 106 ve 110 gereğince haczin kaldırılmasına karar verildiği anlaşıldığından, bu aşamada, taşınmaz, dördüncü kişiye ait olduğundan, bu taşınmazın borçlunun borcu nedeniyle haczedilmesinin mümkün olmadığı, dördüncü kişi, tasarrufun iptali davasına dahil edilip hakkında bir hüküm kurulmadığından, taşınmaz üzerine haciz konulması şartlarının gerçekleşmediği-

Haklı nedene dayansa da iş sözleşmesini fesheden taraf yararına ihbar tazminatına hükmedilemeyeceği-

Davacının tespit edilen ücretine göre sigorta primlerinin kendisine ödenen ücretten gösterilmediği ve davacının iş akdini bu nedenle haklı nedenle feshettiği anlaşılmış olup, davacının aldığı ücretin sigorta kayıtlarına yansıtılmamasının 4857 s. K. hükmü gereği işçiye iş sözleşmesini haklı nedenle fesih imkanı verdiği, ancak haklı nedenle dahi olsa iş akdini fesheden taraf, ihbar tazminatı talep edemeyeceğinden, davacının ihbar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken karar verilmesinin bozmayı gerektirdiği-

Adresi meçhul olanlar kavramı- Tüzel kişilere tebligat- Ticaret sicilinde kayıtlı adrese tebligat yapılamaması- Tüzel kişi hakkında adres araştırması- İlanen tebligat şartları-

Tüzel kişilerin adresi meçhul olamayacağından adres araştırması yapılamayacağı ve bu nedenle ticaret sicilinde kayıtlı adresi gerçekte var olmayan şirketin başka adresinin bulunup bulunmadığı araştırılmadan ilân yoluyla tebligat yapılabileceği-

Evlilik birliğinin temelden sarsılması- "Evden kovma" eyleminin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu- Manevi tazminat- Kusur belirlemesi

Tarafların komşusu olan tanığın beyanlarına göre, erkek eşin davacıyı evden kovduğu, bu nedenle kadın eşin iki gece tanığın evinde kaldığı, sonrasında komşuların aralarında para topladığı, toplanan parayla davacıya uçak bileti aldıkları ve davacı eşi Kayseri’ye ailesinin yanına gönderdikleri anlaşılan olayda; erkek eşin davacıya hakaret ettiği ve zaten "eşini evden kovma" şeklinde gerçekleşen kusurlu davranışın kendi içinde "hakaret eylemini" barındırmasının doğal sonucu olmasına göre yerel mahkemece, somut olaya uygun ve aynı yönlere işaret eden bozma kararına uyulması gerekirken, davalı erkek eşin kişilik haklarına saldırı niteliği taşıyan kusurlu davranışının ispat edilemediği gerekçesiyle davacı kadın eşin manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-

Bononun "teminat" olarak alındığına ilişkin kabul-

Bono üzerinde teminat ibaresi bulunması da, alacaklının "bononun teminat olarak alındığı" yönündeki kabulü mahkemeyi bağlayacağından, takibe konu bonoların taraflar arasında imzalanmış sözleşme kapsamında teminat olarak verildiğinin kabulü ile takip dayanağı bonoların tahsilinin gerekip gerekmediği yargılamayı zorunlu kıldığından, borca itirazın, İİK. mad. 169/a uyarınca kabulüne karar verilmesi gerektiği-