İçerik Akışı

İtirazın iptali davasından sonra menfi tespit davasının açılması- Derdestlik oluşmayacağı- Hukuki yararın bulunduğu-

Menfi tespit davasının itirazın iptâli davasından sonra açılması halinde, itirazın iptâli davasında borçlunun borçlu bulunup bulunmadığı zorunlu olarak inceleneceğinden, bu halde borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı kabul edilmekle birlikte, menfi tespit davası icra takibinden önce ya da sonra açılmış olsa dahi, icra takibine yapılan itiraz üzerine duran takibe devam edilebilmesi ve alacaklının cebri icra işlemlerini sürdürebilmesi için itirazın iptâli ya da alacak davası açmasının zorunlu olduğunu, bu durumun derdestlik oluşturmayacağı gibi menfi tespit davası sonucunda borçlunun davasının reddine karar verilmiş olması alacağın cebri icra işlemlerine devam etmesine olanak sağlamayacağından alacaklının menfi tespit davasından sonra dahi olsa itirazın iptâli ile alacak davası açmakta hukuki yararı bulunduğu-

Terekenin resmi defterinin tutulması- Tereke mevcudunun araştırılması- Yasal zorunluluk- Mirasçıların beyanı- Tutulan defter gereğince mirasın kabul veye reddi-

Terekenin resmi defterinin tutulması talebine ilişkin davada; mahkemece tereke mevcudunun araştırılmadığı, yasal zorunluluğa rağmen tereke defterinin tutulmadığı görülmekte olup; UYAP üzerinden alınan TAKBİS raporuna göre murisin adına kayıtlı 11 taşınmaz olduğu, o halde; mahkemece, tereke aktifinin tespiti amacıyla murisin ölüm tarihi olan 26.10.2014 itibariyle tapuda gayrimenkul kaydının, bankalarda mevduat hesabının ve trafik sicilinde araç kaydının bulunup bulunmadığının araştırılması için ilgili tapu, banka ve emniyet müdürlüklerine yazı yazılması, tespit edilen gayrimenkul ve araç için konusunda uzman bilirkişiler refakatiyle keşif yapılarak değerleri tespit edilerek tereke defterine kaydedilmesi gerektiği- Tereke defterinin tutulmasından sonra TMK’nun 626 vd. maddeleri uyarınca; mirasçıların beyanda bulunmaya çağrılması gerektiği, mahkemece kanunda belirtilen usullere uygun araştırma yapılıp tereke defteri tutulmadan ve mirasçıların tümüne yasada belirtilen süre içerisinde, mirasın tutulan defter gereğince kabul veya ret için beyana davet edilmeden hüküm kurulmasının doğru olmadığı-

Kararın düzeltilmesi talebi- İlamın tebliği- Süre aşımı- İcra mahkemesine arzedilen hususların ivedi işlerden sayılacağı- Adli tatil-

Yargıtay ilamının, kararın düzeltilmesini isteyene 22.08.2020 tarihinde elektronik tebligat ile tebliğ edilip, karar düzeltme dilekçesi ile 07.09.2020 tarihinde verilerek kaydettirildiği, ne var ki; Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yoluna başvurulması gerektiği gibi, İİK’nun 18/1.maddesi uyarınca, icra mahkemesine arzedilen hususlar ivedi işlerden sayılacağından ve dolayısıyla HMK'nun 103/1-h maddesi uyarınca, adli tatil hükümleri uygulanamayacağından karar düzeltme dilekçesinin süre aşımı bakımından reddinin gerektiği-

Trafik kazası sonucu yaralanmadan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemi-

Trafik kazası sonucu yaralanmadan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemi- "Davacı yayanın, araçlara ilk geçiş hakkını vermediği ve karşıdan karşıya geçişte kavşak veya yaya geçitlerini kullanmadığı için %75 oranında asli kusurlu, davalı sürücünün ise meskun mahal içerisinde seyrederken aracın hızını hava, yol, görüş ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara göre ayarlamadığından %25 oranında tali kusurlu olduğu" bilirkişi raporunda belirtilmiş olmasına rağmen, mahkemece asli kusurlu olan davacı yayanın manevi tazminat talebinin tamamına hükmedilmiş olmasının hatalı olduğu, tarafların kusur durumu gözetilerek daha alt seviyede manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-

Genel kredi sözleşmesinde müteselsil kefil- Teminat- Şahsi malvarlığı ile sorumluluk- Alacak miktarını aşan takipler- Hukuki yarar yokluğu- İnfazda tereddüt ve çelişki-

Genel kredi sözleşmesini müteselsil kefil sıfatıyla imzalayan davacıdan, kredi sözleşmesinin teminatı olarak alınan 500.000,00 TL ve 5.000.000,00 TL bedelli iki bono iki ayrı icra takibine konu edilmiş olup, davacı-borçlunun bu takiplerde şahsi malvarlığı (tüm malvarlığı) ile sorumlu olduğu- Sevhen senet miktarı üzerinden icra takibi açan davalı bankanın, aynı alacak için alacak miktarını aşar şekilde her iki bonoya dayalı takip başlatmasında hukuki yararı olmadığından, davacının davasının kabulü ile davalıya 500.000,00 TL borçlu olmadığının tespiti yönünde kurulan hüküm isabetli olduğu- Hangi takip dosyasından ne miktarda borçlu olunmadığı açıklanmadığından hükmün ne şekilde infaz edileceğinin belli olmadığı- Mahkemece infazda tereddüt ve çelişki oluşmaması için esası daha yüksek olan icra takip dosyasından dolayı davacının davalıya 500.000,00 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerektiği-

Ayıplı hizmet- Petrol bayisi ve sağlayıcının müteselsil sorumluluğu- Tüketicinin seçimlik haklarından sorumluluk-

Davacının aracına, davalı petrol ofisi çalışanı tarafından motorin yerine benzin konulması şeklinde gerçekleşen olayda; sağlayıcı tarafından bildirilen reklam ve ilanlarda tespit edilen yararlanma amacı bakımından tüketicinin beklediği faydaları ortadan kaldıran maddi eksiklikler içeren hizmet söz konusu olduğundan, 4077 s. K.'nun 4/A maddesinin ilk fıkrası uyarınca ayıplı hizmet bulunduğu- Sağlayıcı ve bayinin TKHK'nun 4/A maddesinin üçüncü fıkrası gereğince; ayıplı hizmetten ve ayıplı hizmetin neden olduğu her türlü zarardan ve tüketicinin, bu maddede yer alan seçimlik haklarından dolayı müteselsilen sorumlu olduğu, ayrıca; sunulan hizmetin ayıplı olduğunun bilinmemesinin bu sorumluluğu ortadan kaldırmayacağı-

Muris muvazaası- Mal kaçırma- Gizlenen gerçek iradenin amacı- Mal devrinin bir semen karşılığı olması-

Muris muvazaasına ilişkin davalarda; bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması ve değerlendirilmesinin büyük önem taşıdığı, bunun için de; ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk olduğu- Satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olup, semenin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceğinin kabul edildiği, esasen, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden içtihadı birleştirme kararında mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü, başka bir ifade ile murisin iradesinin önem taşıdığı-

Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi- Taraf teşkili-

Geçerli sözleşmenin varlığı halinde, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin feshinin tüm paydaşlarca talep ve dava edilmesi gerektiği- Davada yer almayan arsa sahiplerinin muvafakatini sağlamak üzere davayı açan arsa sahiplerine süre verilerek muvafakatlerin sağlanması, muvafakat vermeyen arsa sahibinin bulunması halinde bu hissedarlar aleyhine de dava açtırılıp, davalar birleştirilmek suretiyle taraf teşkilinin sağlanması gerektiği- Hükmün infazında tereddüt oluşturacak şekilde kurulamayacağı-

Ölü kişiye karşı dava açılması- Kişinin sağ olup olmadığının tespiti- Dürüstlük kuralı- Mirasçılara karşı davanın devam etmesi-

Kural olarak ölü kişiye karşı dava açılamaz ancak, davalının sağ olup olmadığını tespit edememe bir yanılgıya dayanıyor ve bu durum açıkça dürüstlük kuralını ihlal etmiyorsa, daha sonra da kendilerine karşı dava açılması muhtemel olan mirasçılara karşı davaya devam edilmesinin mümkün olduğu-

Bankaların objektif özen yükümlülüğü- Paranın usulsüz işlemlerle çekilmesi- Bankanın zararı- Müterafik kusur isnadı-

Hesap sahibinin bilgisi ve rızası dışında, ATM'den parasının çekilmesi olayında; usulsüz işlemler ile çekilen paraların aslında doğrudan doğruya bankanın zararı niteliğinde olduğu, mevduat sahibinin bankaya karşı alacağının aynen devam ettiği, usulsüz işlemlerin gerçekleşmesinde ispatlandığı taktirde mevduat sahibinin müterafik kusurundan söz edilebildiği, dava konusu olayda davacının banka kartının kopyalanmış olduğu, davacıya atfedilecek bir müterafik kusur isnadının mümkün olmadığı, davalı bankanın ise bir güven kurumu olarak mevduat hesabında bulunan paranın güvenliğini tam olarak sağlayamadığı ve kötüniyetli kişilerin işlemlerine karşı koruyamadığı, bu kişilerin eylem ve işlemlerine karşı koruyacak etkili mekanizmayı, güvenlik önlemlerini geliştirmediği, bu sebeple usulsüz işlemleri engelleyememesinden ve objektif özen yükümlülüğünün yerine getirilmemesinden kaynaklanan hafif kusurlarından dahi sorumlu olması nedeniyle oluşan zararın tümünden davalı bankanın sorumlu olduğu-