İçerik Akışı
Başkası nam ve hesabına düzenlenen senet- İmzaya itiraz- Çekteki imzanın ceza dosyasında kabul edilmesi- Kabul beyanının bağlayıcı olduğu-
Alacaklının şikayeti üzerine görülen ceza davasındaki beyanlar karşısında, takip dayanağı çekteki imzanın borçlunun oğluna ait olduğunun taraflar arasında çekişmeli olmaktan çıktığı, çekteki imzanın da işletme sahibi davacının bilgisi ve muvafakati doğrultusunda vekaleten atıldığı anılan beyanlarla sabit olduğundan ve ceza yargılamasındaki bu kabul HMK'nun 308. maddesindeki düzenleme uyarınca bağlayıcı olduğundan, davacının takip dayanağı çekten dolayı sorumlu olduğu- TBK'nun 40. maddesi kapsamında takibe dayanak çek başkası nam ve hesabına düzenlenen senet olup, HMK'nun 308. maddesi de dikkate alınarak borçlunun Ağır Ceza Mahkemesinde duruşma sırasında verdiği beyanı kabul anlamına geleceğinden ve temsil olunanı bağlayacağından, mahkemece borçlunun imza itirazının reddine karar verilmesi gerektiği-
Gemi ipoteğinin paraya çevrilmesi yoluyla takip- Rehin sözleşmesi- TTK kapsamında gemi ipoteği- Takip yolunun yanlış olması- Kamu düzeni- Süresiz şikayet-
Alacaklı tarafından başlatılan gemi ipoteğinin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı takipte, şikayet konusu husus Bağlama Kütüğü’nün TTK kapsamında bir gemi sicili olup olmadığı ve Kütüğe kayıtlı gemi ve su araçları üzerinde gemi ipoteğinin kurulup kurulamayacağı noktasında toplanmakta olup, adı anılan dubanın ilgili Bağlama Kütüğü'ne kayıtlı olduğu hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı- Taraflar arasında resmi yazılı şekilde düzenlenmiş rehin sözleşmesinin bulunduğu, bu sözleşmenin de Bağlama Kütüğü’ne kaydedildiği, ancak rehin sözleşmesinin ve Kütüğe kaydın TTK kapsamında düzenlenen gemi ipoteği niteliğinde kabul edilemeyeceği, sonuç olarak takip yolunun doğru olmadığı, bu husus kamu düzeninden olup resen inceleneceği ve süresiz şikayete tabi olduğu anlaşılmakla, şikayetin kabulü ile takibin iptaline karar verilmesi gerektiği-
Muvazaaya (TBK.19) dayalı tasarrufun iptali davası- Borcun doğum tarihi-
TBK. mad. 19 uyarınca muvazaa hukuksal sebebine dayalı açılan tasarrufun iptali davalarında, işlemin (tasarrufun) ne zaman yapıldığının öneminin olmadığı- Davaya konu (04/03/2002 tarihli) tasarrufun, borcun doğum tarihi olan öldürme eyleminin gerçekleştiği (10/04/2002) tarihinden önce olması nedeniyle iptalinin mümkün olmadığının kabul edilemeyeceği-
Temyiz incelemesi yapılırken karara etki eden yargılama hataları- Bozma nedeni- Yargıtayın denetimi- Kararın mahkemesine geri gönderilmesi- Kesin karar-
Yargıtay alt derece mahkemelerince verilen kararların temyiz incelemesini yaparken, “karara etki eden yargılama hatalarını” bozma sebebi yapmasının gerektiği- İlk derce mahkemelerince uyuşmazlığın çözümüne etkili olacak nitelikteki delillerin toplanması ve değerlendirilmesine rağmen, bölge adliye mahkemelerinin aksi kanaatle, ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak esas hakkında inceleme yapmaksızın mahkemesine kesin olarak iadesine karar verebileceği ve bu kararın da Yargıtay’ca denetlenemeyeceği şeklinde yorumlanmasının mümkün görülmediği- Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın usuli anlamda bir geri gönderme kararı niteliğinde bulunmadığından, buna bağlı olarak Bölge Adliye Mahkemesince kararın kesin olduğundan da söz edilemeyeceği-
Boşanma davasında kusur-
Evlilik öncesi dönemde yaşanan intihar teşebbüsünde bulunma vakıasının, boşanma davasında eşe kusur olarak yükletilemeyeceği-
Haciz ihbarnamesi- Menfi tespit davası-
İİK'nun 89. maddesinde düzenlenen özel menfi tespit davası-
-7176 s. Kanun'un 21. maddesi ile- 2492 s. Kamulaştırma Kanunu'na eklenen geç. mad. 14 c:1'de yer alan "... mahkeme kararları kesinleşmedikçe icraya konulamaz." ibaresinin (ve bu nedenle uygulama imkanı kalmayan anılan cümlenin kalan kısmının) iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesi kararı-
Fiili bir müdahale nedeniyle mülkiyet hakkı ihlal edilmiş malikin bu zararın telafi edilmesi amacıyla hükmedilmiş bedel veya tazminat alacağına ilişkin mahkeme kararının icra takibine konu olabilmesi için kesinleşmiş olması şartının aranmasının, malik lehine hükmedilen bedel veya tazminata kavuşmanın gecikmesine neden olmak suretiyle malike karşı aşırı bir külfet yüklemekte ve kamu yararı ile kişisel yarar arasındaki adil dengeyi malik aleyhine bozmakta olduğu ve bu durumda devlete olan güven duygusunun zedeleneceği ve hukuki güvenlik ilkesinin ihlal edilmiş olacağı-
Hukuka aykırı delil kullanılarak yapılan feshin haklı nedene dayanmadığı- Özel hayatın gizliliği- Hukuka aykırı delil- Kıdem ve ihbar tazminatı-
Davacı işçi, iş sözleşmesinin işveren tarafından işyerinde kullandığı bilgisayarından facebook hesabına girilmek suretiyle sosyal medyada geçen yazışmaların hukuka aykırı şekilde elde edilmesine müteakip haklı neden olmaksızın feshedildiğini ileri sürerek ihbar ve kıdem tazminatı isteklerinde bulunduğu, sosyal medya hesabı ile ilgili yazışma içeriklerinin HMK'nun 189. maddesine göre hukuka aykırı olarak elde edildiği gerekçesiyle hukuka aykırı delil kullanılarak yapılan feshin haklı nedene dayanmadığı kabul edilerek ihbar ve kıdem tazminatı hüküm altına alınmış olsada; davacı işçinin şirket yöneticisi hakkında yaptığı şikayet üzerine özel hayatın gizliliğini ihlal etmek suçundan kamu davası açıldığı ve beraatine karar verildiği, sözü edilen bu ceza dosyasının getirtilmesi, aynı zamanda dosya kapsamında tarafların dayandıkları deliller toplanmak suretiyle feshe konu sosyal medya yazışmalarının davalı işveren tarafından hukuka aykırı şekilde elde edilip edilmediği tespit olunmak suretiyle davaya konu ihbar ve kıdem tazminatı yönünden bir karar verilmesi gerektiği-
Üçünçü kişinin hilesi- Sözleşmenin iptali- Lehine hile yapılan kişinin hileyi bilebilecek durumda olması- Hile iddiasının ispatlanamaması-
Üçüncü kişinin hilesi ile sözleşme yapan kişinin sözleşmenin iptalini isteyebilmesi için lehine hile yapılan karşı tarafın sözleşmenin yapıldığı sırada hileyi bilmesi veya bilecek durumda olması gerektiği- İptal istemine konu bağımsız bölüm davalıya aitken, vekâletname ile yetkili kıldığı vekil tarafından aynı gün davacıya satılarak devri yapıldığından, taşınmaz satış sözleşmesini vekil sıfatıyla bizzat yapan bu kişinin hilesinin, hileyi bilmesi veya bilecek durumda olması koşulu aranmaksızın akidin hilesi olarak kabul edileceği- Taşınmaz satışlarında aracılık yapan bir kişinin işi gereği çok sayıda taşınmaz gezdirmiş olmasının hilenin bir unsuru olarak kabul edilemeyeceği- Basit bir inceleme ile satın aldığı taşınmazın bulunduğu mahalle ile niteliğini tespit etmesi mümkün olan davacının, resmi senet içeriği kendi huzurunda okunmuş ve tapu senedinin bir örneği verilmiş olmasına, yine aynı apartmandan kısa bir süre önce başka bir daire satın almış olmasına karşın, hile ile başka mahallede ve farklı nitelikte bir dairenin satıldığını ileri sürmesi inandırıcı olmadığı ve hile iddiasının ispatlanamadığı sonucuna varıldığı- Hile ispatlanamadığından taşınmazlar başında keşif yapılmasının da sonuca bir etkisinin olmayacağı-
Bozma ilamı sonrası yapılan tahkikat işlemi- Bozmadan sonra ıslah-
Bozma ilamına uyma kararı verildikten sonra ıslah kurumuna yeni bir düzenleme getirildiğinden, davacının ıslah dilekçesi dikkate alınarak davanın kabul edildiği, bozma ilamından sonra yürürlüğe giren yasal düzenleme, bozma ilamı sonrası tahkikat işleminin yapılması halinde ıslahın dikkate alınarak hüküm kurulmasına olanak tanıdığı, bu hâlde mahkemece, bozma ilamı sonrasında herhangi bir tahkikat işlemi yapılmadığı dikkate alındığında ıslahın geçerli olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-