Davalı-davacı kadın; kocanın davasına verdiği cevap dilekçesi ile ziynet ve çeyiz eşyası taleplerinde bulunmuş ise de; bu taleplerin boşanmanın eki niteliğinde olmadığından harca tabi olduğu, davalı-davacı kadının, kocanın davası içerisinde usulüne uygun harcı ödenerek açılmış bir karşılık davasının da bulunmadığı, mahkemece bu talepler hakkında karar verilmesine yer olmadığı kararı yerine kesin hüküm oluşturacak şekilde ret hükmü kurulmasının isabetsiz olduğu-
Mahkemece öncelikli olarak özel boşanma nedeni olan zina hakkında delillerin değerlendirilmesi gerekirken bu yön nazara alınmadan yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Davacı-karşı davalının tanığı M.'in davalı-karşı davacının eşine küfür ve hakaret ettiğine ve aile birliğine ait görevlerini yerine getirmediğine ilişkin sözlerine değer verilerek davacı-davalı kadının boşanma davasının kabulü yerine yazılı gerekçeyle reddinin doğru olmadığı-
Dava dilekçesinde alınan başvurma harcının dava dilekçesinde yer alan bütün istekleri kapsayacağı, ziynet alacağına ilişkin nispi harcın tamamlanmadan işin esası hakkında hüküm kurulmasının mümkün olmadığı-
Davalı eş boşanma davasını kabul etmiş ve boşanmanın sonuçlarına ilişkin fer’i taleplerde bulunduğundan, davalının açtığı bir karşı boşanma davası bulunmadığından hâkimin taleple bağlılık ilkesine aykırı olarak karar vermiş olmasının bozma nedeni sayılacağı-
En az bir yıl sürmüş evliliklerde eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde evlilik birliğinin temelinden sarsılmış sayılacağı, bu halde dahi boşanma kararı verilebilmesi için, hakimin bizzat tarafları dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması gerekeceği-
Taraflar hazır bulunup, bizzat anlaştıklarını açıklamaz veya hakim tarafların anlaşmalarını uygun bulmaz ise, taraflardan delilleri sorulup, toplanması sonucunda evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olup olmadığının TMK. mad. 184 çerçevesinde takdiri gerekirken, davacı asil dinlenilmeksizin vekilinin beyanı ile boşanma hükmü kurulmuş olmasının isabetsiz olduğu-
Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olanın tanıkların gerçeği söylemiş olmaları olduğu, akrabalık veya diğer bir yakınlığın başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamayacağı-
Davacının dava dilekçesinde fazlaya dair hakkını saklı tutmadığından maddi tazminatı ıslahla artıramayacağı, bu nedenle talep aşılarak (HUMK.md.74) yazılı şekilde maddi tazminata hükmedilmesinin doğru olmadığı, manevi tazminat isteminin ise bölünemeyeceği gözetilmeden dava dilekçesinde belirtilen miktar aşılarak ıslahla arttırılan sonraki miktara göre yazılı şekilde hüküm kurulmasının da usul ve yasaya aykırı olduğu-
Toplanan delillerden; davacı kocanın aynı nedenlere dayanarak 21.07.2009 tarihinde açtığı boşanma davasının 19.11.2009 tarihinde reddedildiğinin, kararın 08.03.2010 tarihinde kesinleştiğinin anlaşıldığı, kesinleşen davada aynı olayların boşanma sebebi kabul edilmediğine göre, yeni davada da boşanma sebebi olamayacağı, bu dava açıldıktan sonra taraflar biraya gelmedikleri gibi, kadından kaynaklanan ve boşanmayı gerektiren yeni bir olayın varlığı da ileri sürülmediğinden davanın reddine karar verilmesinin gerekeceği-