Davacıların her birinin çekişmeli taşınmazda davalı belediyeye temlik edilen pay oranları farklı olduğundan, davalı belediye adına tapu kaydının iptali ile her bir davacı adına pay oranları ayrı ayrı yazılmak suretiyle tescile karar verilmesi gerekirken, bu husus gözetilmeksizin tapu kaydının iptaliyle davacılar adına tesciline biçiminde hüküm kurulmasının hükmüm bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Dosya kapsamı ve toplanan delillere göre miras bırakanın davalıya yapmış olduğu temlikin gerçek iradesini yansıttığı sabit olup, ayrıca davalıya yapılan temlik mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olsa bile davalının ediniminde iyiniyetli olduğu açıktır. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olmasının hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Tapu kaydına dayanılarak açılan bir iptal davasında, ayrıca tescil isteğinde bulunulmamış olması iptal davasının reddi için başlı başına bir sebep teşkil etmez. Bu durumda mahkemece yapılacak işin, iptal isteminin tescili kapsamadığı gözetilerek davacıya, ayrıca tescil davası açması için imkân tanımak ve dava açılması halinde her iki dava birleştirilerek karara bağlanmak olacağı-
Temlik tarihinde 90 yaşında olan ve adına kayıtlı pek çok taşınmazı bulunan kişinin telkin ve yönlendirme yoluyla hileye düşürülebileceği ve taşınmazını devredebileceği, bu yaştaki bir kişinin durup dururken taşınmaz satmasının da olağan bir işlem olarak kabul edilemeyeceği-
Dava, mükerrer kayıt nedeniyle tapu iptali-tescil istemidir. Davacıların paydaş olduğu parselin kadastro tespiti dava konusu parselden önce yapılmıştır. Bu durumda dava konusu taşınmazın kadastrosunun mükerrer olduğunun kabulü gerekir. Hal böyle olunca, davacıların paydaş olduğu taşınmazın kadastro tespit tarihinin önce olduğu dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmasının hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
İ. sözleşmelerinin; bir yandan mülkiyeti nakil borcu doğurması bakımından tarafları bağlayıcı, diğer yandan, mülkiyetin naklinin sebebini teşkil etmesi açısından tasarruf işlemlerini bünyesinde barındıran sözleşmeler olduğu, bu durumda koşulların oluşması halinde taşınmaz mülkiyetini nakil özelliğini taşıdığının kabul edilmesinin gerekeceği-
İstenilen miktarın eksik harcını yatırması için davacı tarafa süre verilmesi, yatırıldığı takdirde bedel isteğinin incelenmesi, aksi takdirde Harçlar Yasası'nın 30 ve 32. maddeleri uyarınca işlem yapılması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davanın taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu; böyle bir davada, HUMK’nun 413. ve 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca dava değerinin ve buna göre alınacak harcın, elatılan yerin değeri ile talep edilen ecrimisil toplamından ibaret olacağı-
Davada ileri sürülen isteklerden elatmanın önlenmesi isteği ile ilgili olarak "keşfen saptanan dava değeri" üzerinden peşin harcın alınması gerekeceği-