TTK'nın 5/A maddesi uyarınca; konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davaları yönünden dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olduğu- Menfi tespit davalarında; bir alacağın tahsili talep edilmediği gibi, bu davanın sonucunda verilecek hüküm de bir alacağın tahsili sonucunu doğuran eda hükmü niteliğinde olmadığından; ticari dava mahiyetindeki menfi tespit davalarında, dava açılmadan önce arabulucuya başvuru zorunluluğunun bulunmadığı- İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davalarında tedbir yoluyla icra takibi durdurulamayacağından, mahkemece davacı vekilinin icra takibinin ihtiyati haciz kararını kapsayacak şekilde durdurulmasına ve icra takibinin infazına yönelik icra müdürlüğüne yapılacak taleplere ilişkin, hacizlerin kaldırılmasına, aksi durumda muhafaza altına alınan hacizli araçların yediemin sıfatıyla tedbir talep edene teslimine yönelik ihtiyati tedbir isteminin reddine ilişkin kararın hatalı olmadığı-
Davacı vekilinin sözlü yargılamaya geçileceği hususunun tebliğinden sonra sözlü yargılama aşamasında istifa etmesinin duruşmanın ertelenmesini gerektirmeyeceği- Takip konusu alacağın, davalı tarafından geç tahsil edilmiş olması nedeniyle, menfi tespit davasında, davalı lehine asıl alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminata karar verilmesi gerekeceği-
İİK’nun 72/4 ve 5. maddelerine göre menfi tespit davalarının kabul veya ret ayrımı yapılmaksızın, ilamın fer'isi olan alacakların, hüküm kesinleşmeden takibe konu edilemeyeceğinin kabulü gerekeceği-
Çekin ne şekilde kaybolduğu konusunda tanık dinlenilmesinin hayatın olağan akışına ve ispat durumuna aykırı olacağı-
Davalı banka tarafından dava dışı şirkete hitaben dekont düzenlenmiş olduğu, dava konusu çekin bankaya "teminata alınan çekler" borç, skonta alacak olarak kaydedildiği, söz konusu çekin bankanın kredi borçlusu olan firmadan ödeme vasıtası olarak devir ve temlik cirosuyla teslim alındığı, çek bedelinin kredi borçlusu firmanın banka nezdinde bulunan kredi borçlarına mahsuben verildiği hususu açık olduğundan, rehin cirosu ile verilmediğinin anlaşıldığı, davanın reddi gerektiği-
Takip konusu senedin "boş ve imzalı şekilde" çalınmış olabileceği iddiasına dayanan menfi tespit davası-
Bono vasfını haiz senet, davacı tarafından avalist sıfatıyla imzalanmış olup, TTK’nın 702. maddesinin ikinci fıkrasında; “Aval veren kişinin teminat altına aldığı borç, şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da aval verenin taahhüdü geçerlidir” denildiğinden anılan madde hükmü uyarınca davanın reddi gerektiği-
Menfi tesbit davasının, görülmekte olan tasarrufun iptali davasından önce açılmış olduğundan bekletici mesele yapılması gerekeceği-
Kambiyo senedine dayalı açılan menfi tespit davasında, kambiyo senetlerinin Ticaret Kanunu'nda düzenlendiği, bu tür davaların TTK' nın 3 ve 4/1-a maddeleri uyarınca ticari dava niteliğinde olduğu, ticari davalarda konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş olup tarafların arabulucuya başvurmadığı anlaşıldığından dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Sözlü yargılama aşamasına geçildiğine göre davalı tarafın 6100 sayılı HMK'nın 186. maddesi uyarınca sözlü yargılama duruşmasına davet edilmesi de zorunlu olduğu- Bu yasal zorunluluğun gereği yapılıp davalının sözlü yargılama duruşmasına katılması imkanı sağlanmadan davanın esası hakkında hüküm kurulması Anayasa'nın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenilme hakkına aykırı olduğu-