Bononun, bağımsız borç ikrarını içeren bir senet olduğu, bu nedenle bir illete bağlı olması gerekmediği ve kural olarak ispat yükü senedin 'bedelsiz olduğunu' ileri süren tarafa ait bulunduğu, ancak senette borcun nedeni 'mal' ya da 'nakit' olarak belirtilmişse, davacının yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükünün bunun aksini ileri süren tarafa ait olacağı(HMK’nın m. 191/1, TMK m. 6)- Eğer yanlardan biri 'senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını' söylüyorsa, buna senedin ta' lili dendiği, bu anlamda ta' lil 'senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma' anlamına geldiği ve bu hâlde ispat yükünün, kaydın aksini iddia edene ait olacağı-
Menfi tespit davasında dava konusu senette ciro yolu ile hamil olduğundan senetteki imzanın aval veren davacıya ait olup olmadığını bilebilecek durumda olmayan davalı aleyhine kötüniyet tazminatına karar verilemeyeceği- HMK’ da davaya dahil etme şeklinde bir müessesenin bulunmadığı- Keşidecinin sonradan davaya dahil edilmesinin hatalı olduğu- Menfi tespit davası yapılan tahsilatlar nedeniyle istirdata dönüştüğünde hükmün infazının kabil olması için açıkça miktar zikredilerek tahsil hükmü kurulması gerekirken, “dosya borcunun ferileri ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesi” şeklinde hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
İİK’nun 72. maddesinde düzenlenen menfi tespit davasının, takip borçlusunun takip alacaklısına karşı açacağı bir dava olduğu, kendisine İİK. mad. 89 uyarınca haciz ihbarnameleri gönderilen ve 89. madde uyarınca dava açmayan üçüncü kişinin davacı, takip borçlusu olmadığından, 72. madde hükmünün uygulanmasının mümkün olmadığı, takip kapsamında davacı tarafça yapılmış herhangi bir ödeme bulunmadığından, davaya istirdat davası olarak da devam edilemeyeceği-
Borçlu tarafından açılan menfi tespit davasının TTK.'nin 750'inci maddesi anlamında zamanaşımını kesen niteliğinin bulunduğu-
Arabuluculuğa başvurmadan doğrudan açılan menfi tespit davasının dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Asıl ve birleşen davalar bağımsızlıklarını korudukları- Mahkemece asıl ve birleşen dava yönünden ayrı ayrı gerekçe yazılarak hüküm kurulması, harç, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin ayrı ayrı hüküm altına alınması gerektiği, tek bir hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Kambiyo senedi niteliğinde olan çekin, düzenlenmesine esas teşkil eden temel ilişkiden bağımsız kayıtsız şartsız bir bedelin ödenmesi taahüdünü içeren mücerret (soyut) bir borç ilişkini ifade edip, bedelsizlik iddiası keşideci davacı ve lehtar davalı arasındaki temel ilişkide şahsi defi olup davanın tarafları dışındaki iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemeyeceğinden ödeme aracı olan çekin tedavül kabiliyetini ortadan kaldıracak ve davanın tarafları dışında üçüncü kişileri bağlayacak şekilde ihtiyati tedbir kararı da verilemeyeceği, davaya konu çek hakkında üçüncü kişileri de bağlayacak şekilde ödemeden men ihtiyati tedbir talebinin yasal şartlarının bu sebeplerle oluşmadığı, temel ilişkinin tarafları yönünden; davacının, bu çekler karşılığında mal verilmediğini ve çeklerin davalı nezdinde bedelsiz kaldığını ispat etmesi gerektiği, dosyanın mevcut kapsamı itibariyle bu konuda yaklaşık ispat gerçekleşmediğinden, tedbir talebinin reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı-
Hüküm ile gerekçe arasında çelişki yaratılması halinde, HMK. mad. 297 uyarınca hükmün bozulması gerektiği-
Takip dayanağı bononun tanzim tarihinde bono bedeli 98.500.-TL olup, 01/01/2005 tarihinde TL’den 6 sıfır atılarak YTL’ye geçilip bu uygulama 01/01/2009 tarihinde kaldırılarak YTL’ye eşdeğer TL para birimi olarak kabul edildiğinden ve takip YTL’ye eşdeğer TL döneminde yapıldığına göre bono üzerindeki meblağın Eski TL dönemindeki meblağ olduğu dikkate alınarak, bundan 6 sıfır atılarak bono bedelinin takip tarihinde geçerli para birimine göre 0,0985 TL (YTL’ye eşdeğer TL) olduğu- Mahkemece bono bedelinin bu kadar olduğu kabul edilip, bononun vadesinden takip tarihine kadar işlemiş faizin de bu meblağ üzerinden hesaplattırılıp davacının gerçek borcu bulunduktan sonra takip talebinde talep edilen asıl alacak ve işlemiş faizden gerçek borç çıkarılarak, asıl alacak ve işlemiş faiz yönünden fazla ve haksız olarak istenen kısım kadar menfi tespit davasının kabulüne karar vermesi gerektiği-