Mahkemece bozma sonrası alınan Adli Tıp Kurumu’nca düzenlenen raporda, dava ve takip konusu olup 12.02.2012 vade tarihini taşıyan senetteki tanzim tarihinin 07.12.2012 iken ay hanesindeki “1” rakamının sürşarj yöntemi ile yapılan tahrifat sonucu “0” rakamına dönüştürüldüğü, tanzim tarihindeki bu dönüştürmenin düzenleyenin onayını taşımadığının saptandığı, bu durumda, HMK’nın 207. maddesi hükmü uyarınca senetteki tanzim tarihinin vade tarihinden sonraki bir tarihi taşıdığının kabulü gerekeceği, vade tarihinden sonraki bir tanzim tarihini taşıyan senedin, TTK’nın 776 ve 777. maddeleri uyarınca zorunlu unsur yokluğu nedeniyle bono, bir diğer söyleyişle kambiyo senedi vasfında kabul edilmesinin olanaklı olmadığı, bu durumda dava konusu belgenin kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takibe konu edilmesi mümkün bulunmadığı gibi HMK’nın 207. maddesi hükmü doğrultusunda tümüyle hükümsüz addedilmesi gerektiği-
Davalının ceza yargılamasında beraat ettiği, bedelsiz kalan senedi kullandığının ispatlanamadığı, söz konusu bononun davacı şirket yetkilisi ... tarafından sağlığında imzalandığı, davacı şirketin kıymetli evrak niteliğindeki davaya konu bonodan kaynaklanan borçtan sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın reddine, davacının asıl alacağın %20'si oranında tazminat ile sorumlu tutulmasına karar verilmesinin isabetli olduğu-
"Aleyhine icra takibine konulan senedin hile ile imzalatıldığından hükümsüz olduğu" iddiasını ispat edemeyen davacı-borçlunun "davaya konu edilen senedin taraflar arasındaki haricî taşınmaz satış sözleşmesi nedeniyle verildiğini" belirterek temel borç ilişkisini bu şekilde açıkladığı, davalının da beyanlarıyla temel borç ilişkisini haricî taşınmaz satışıyla ilişkilendirdiği uyuşmazlıkta, davacının taşınmaz hisselerinin haricî satım sözleşmeleriyle bedel karşılığında davalıya satarak zilyetliğini teslim ettiği, ancak tapu devrinin sağlanmadığı, bir süre sonra ise davalı tarafından zilyetliğin iade edildiği, sözleşmeler sırasında verilen bedellere karşılık gelmek üzere taraflar arasında davaya konu edilen senedin düzenlendiği, haricî satıma konu olan taşınmazın satış tarihlerinde tapulu olduğu anlaşılmakla, anılan haricî satımların ve dolayısıyla taşınmazın zilyetliğinin iadesi sırasında senet karşılığında yapılan anlaşmanın da hukuken geçersiz olduğu- Geçersiz olan hukukî işleme dayalı verilen senedin tahsil edilemeyeceği ve tarafların ancak birbirlerine verdiklerini denkleştirici adalet ilkesine göre geri alabilecekleri- Denkleştirici adalet kuralı gereğince iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması gerektiği- Mahkemece, TEFE ve TÜFE endekslerinin Devlet İstatistik Enstitüsü’nden sorularak, satış bedelinin, ifanın imkânsız hâle geldiği vade tarihi itibariyle çeşitli ekonomik etkenlerin (enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs.) ortalamaları alınmak suretiyle ulaşacağı alım gücünün uzman bilirkişiden rapor alınarak belirlenmesi gerektiği- "Davalının yaptığı açıklamalarla kambiyo senedini temel ilişkiye bağladığı bu nedenle senedin illetten mücerretlik durumunun ortadan kalktığı, geçersiz bir sözleşmeye dayalı verilen senedin tahsil kabiliyetinin kalmadığı, bu anlamda geçersiz taşınmaz satışına uygulanacak hükümlere gidilmeksizin senedin tahsilinin mümkün olmadığından menfi tespit davasının tümden kabulünün gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Çekin dosya arasında bulunan suretinden, davalının çeki ......... isimli kişiye ciro ettiği ve çekin bu kişi tarafından bankaya ibraz edildiği anlaşıldığından, çekin ibrazı davalı şirketten beklenemeyecek olup, mahkemece yapılması gereken işin, çekin akıbetinin muhatap bankadan ve gerekirse ciranta ............’dan sorulması ve bu suretle çek aslının nerede olduğu tespit edildikten sonra ibrazı için 6100 sayılı HMK’nın 221. maddesine göre işlem yapılması olması gerekeceği- İlk Derece Mahkemesince, davanın kabulü ile, davacının dava konusu çekler yönünden borçlu olmadığının tespitine karar verilmişse de, davaya konu çeklerin teşhisi için gerekli olan seri numaralarının ve muhatap banka isminin hükümde zikredilmemesi ve çeklerden birindeki keşide tarihinin hatalı olarak hükme yazılması doğru olmayıp, belirtilen hususlar hükmün infazında tereddüt oluşmasına sebebiyet verebilecek nitelikte olduğundan hükmün bu nedenle de bozulmasına karar vermek gerektiği-
Davacı hastanenin, 2015 Yılı şubat ayında verdiği dava konusu yoğun bakım hizmetlerinin hangi basamaktan ödeneceği-
Üçüncü kişinin İİK'nın 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiası- Takip borçlusunun davalı alacaklıya borçlu olmadığının tespitine karar verildiği ve anılan menfi tespit davasına dair kararın kesinleştiği, bu hüküm ile icra dosyasındaki hacizler kendiliğinden kalkmış olduğu-
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, davalı alacaklının icra takibi başlatmakta kötü niyetli olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre davalı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesinin gerekip gerekmediği-
Bu itibarla, bonolarla birlikte belgelerin yazıcıdan çıktısının alınması esnasında belge üzerinde önceden imza varsa bu imza üzerinde oluşabilecek toner/kartuş izinden hareketle, belgenin metin kısmının bilgisayarda hazırlanıp yazıcıdan çıktısı alındıktan sonra mı imzalandığı, yoksa bos kâğıda önceden atılan imzanın üst kısmındaki boşluğa denk gelecek şekilde bilgisayardan yazının metin kısmı hazırlandıktan sonra mı yazıcıdan çıktı alındığı-Taraflar arasında daha önceden imzalanan ibraname isimli belgelerdeki davacı ad, soyad, T.C. no, adres yazılı kısım ile bonolardaki yazıların benzer olması nedeniyle, daha önceden imzalanan ibraname isimli belgelerdeki imzalardan yararlanılarak bonoların tanzim edilip edilmediği-Raporlar arasındaki mübayenetin nereden kaynaklandığı hususlarında Üniversite Grafoloji Bölümü, Polis, Jandarma Kriminal Labaratuar Daire Başkanlığı gibi yerlerden rapor alınarak, bonoların tanzim edilmesinde sahte veya şüpheli bir durum olup olmadığı tespit edilerek, neticesine göre bir karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru olmadığı-
Davacı tarafça "Bonodaki rakamlara sonradan ilave yapılarak, bonoda tahrifat yapılmış olması nedeniyle somut olayda HMK'nun 209 ve 389. maddeleri uyarınca karar verilmesi gerektiği" ileri sürülmüş ise de; bononun sahteliğinin iddia edilmesinin, HMK'nun 209. maddesi uyarınca takibin durdurulması sonucunu doğurmayacağı- Somut olay ve dosya kapsamına göre, HMK.209 maddesi gereğince tedbir kararı verilmesini gerektirecek herhangi bir grafolojik bilirkişi raporu bulunmadığı gibi, henüz bu aşamada kanaat verebilecek düzeyde ceza soruşturması ya da bir ceza davasının da bulunmadığı, mevcut delil durumu gözetildiğinde ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir talebinin reddine dair kararının yerinde olduğu-
Ticaret şirketlerinde ortaklıktan çıkmaya ilişkin ilamların kesinleşmesinin sadece Kooperatifler Kanunu mad. 16/son gereği arandığı, bunun dışında ortaklıktan çıkma, pay bedelinin ödenmesi ve pay mülkiyet değişikliği sonucu doğuran ilamların kesinleşmeden takibe konulabileceği-