Davacı taraf dava dışı şirket ile banka arasında imzalanan kredi sözleşmesinde 150.000TL limitle kefil olduğundan bahisle davalının kendisine gönderdiği ihtarname nedeniyle menfi tespit davası açmış olup, ihtarnamede davacının dahil olduğu asıl borçlu ve kefillerden toplam 585.334,48TL alacak talebinde bulunulmuş, davacı “şimdilik” kaydıyla fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak ihtarnamede gösterilen bedelin 150.000TL’sinden borçlu olmadığının tespitine ve dava dilekçesinin sonuç kısmında da 150.000TL’den borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiş, davalı tarafça ihtarnameye konu alacak bakımından davacı kefil ile dava dışı asıl borçlu ve diğer kefiller hakkında ilamsız takip başlatılmış olup bu icra takibinde davacının kefalet limiti olan 150.000TL ile sınırlı sorumlu olduğu belirtilmiş olduğundan, eldeki menfi tespit davasının; kısmî dava niteliğinde olmayıp tam dava niteliğinde olduğu-
Yetkili hamil olan alacaklı davalının borçlu ciranta hakkında takip yapabilmesi için, bononun keşidecisine ödememe protestosu göndermesinin zorunlu olduğu-
İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan icra takibinde borçlu olarak sadece dava dışı asıl borçlunun gösterildiği dikkate alındığında, ipotekli taşınmazlardan birinin maliki olan davacı kefilin menfi tespit davası açmakta hukukî yararının bulunup bulunmadığı- Ticarî krediyi müteselsil kefil sıfatıyla imzalayan davacının temerrüdünün oluştuğu, davaya konu krediden doğan banka alacağının davacı kefilden tahsili amacıyla yapılan icra takibinin hâlen derdest olduğu, eldeki davaya konu takip dosyasında; dava dışı asıl borçluya ve ipotek veren üçüncü kişi konumunda olan davacıya ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takipte icra emri gönderildiği, takip konusu alacağın aynî teminatını oluşturan ipotekle takyit edilmiş taşınmaz bulunmakta olup, davacıya ait taşınmazın da bu taşınmazlar arasında olduğu, davalı bankanın TMK.'nın 873/3. maddesine uygun talepte bulunduğu ve takip talepnamesinde davacı ile ipotek veren diğer üçüncü şahısları doğru olarak borçlu hanesinde değil, "rehin veren üçüncü şahıslar" hanesinde gösterdiği- İİK 149 ve 149/b maddeleri, "ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takipte ipotek veren üçüncü kişi ise takip talebinin borçlu kısmında asıl borçlu ile birlikte ipotek veren üçüncü kişinin de taraf olarak gösterilmesini" düzenlemekte olup, bu hükümlere göre, asıl borçlu ile ipotek veren üçüncü kişi arasında "şekli mecburi takip arkadaşlığı" olduğundan, ipotek veren davacının eldeki menfi tespit davasını açmakta hukukî yararı bulunduğu-
Bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin davada, davaya konu senet ile ilişkili olarak davalılar hakkında dolandırıcılık suçuna ilişkin olarak mahkumiyet karar verildiği, ancak bu karar Yargıtay aşamasında olup henüz kesinleşmediğinden, davalılar hakkında devam eden ceza yargılamasının sonucunun beklenilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Takip kesinleştikten sonra davacı/borçlunun mal varlığından takip dosyasına tahsilatlar yapıldığı anlaşıldığından, davalı/alacaklının kabulünde olan söz konusu tahsilatlar bakımından davacı/borçlunun menfi tespit isteminde bulunmasında hukuki yararının olmadığı- Menfi tespit davalarında alacak-borç durumu dava tarihi itibarıyla hesaplanacağından takip tarihi itibarıyla borcun tespiti ile takipten sonra yapılan ödemeler de nazara alınarak dava tarihi itibarıyla alacak-borç miktarının tespiti ile varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekeceği-
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 492. maddesi mucibince asıl borcun sükût etmesi halinde kefilin sorumluluktan kurtulması ve bu davanın konusuz kalması söz konusu olabileceğinden mahkemece davacının bu iddialarının değerlendirilmesi gerektiği-
Mahkemece, davalıya HMK'nın 222/3. maddesi uyarınca kanuna uygun olarak tutulmuş defterlerini ibraz etmesi, etmediği takdirde davacının defterlerindeki kayıtların davacı yararına delil olarak kabul edileceği ihtarına havi aynı Yasa'nın 94. maddesi gereğince kesin süre verilip süreye uyulmamasının hukuki sonuçlarının da HMK'nın 222/3. maddesi gereğince bildirilerek ihtar edilmesi, davalıya bu yönde bir ihtar tebliğ edilmesi gerekeceği-
Ödenmiş bir paranın yeniden talep edilmesinin kural olarak alacaklının kötüniyetli olduğunu göstereceği, dava devam ederken dahi alacaklı olduğunda ısrar eden davalının kötüniyetli olduğu gözetilerek davacının kötüniyet tazminat talebinin kabulü gerekeceği-
Davalı banka tarafından dava dışı kooperatifin kredi borcu nedeniyle bağımsız bölüm malikleri yönünden ferdileştirme işlemi yapılmamışsa da, bir kısım malikler kredi borcunu ödediğinde, banka tarafından bağımsız bölüm tapu kayıtları üzerindeki ipoteklerin kaldırılması için ilgili tapu sicil müdürlüğüne müzekkere yazıldığı- Davalı banka tarafından dava dışı kooperatife gönderilen ihtarnamede kredi borcunun ödenmesi ihtar edilirken, ihtarname ekinde borçlu bağımsız bölüm maliklerinin isim ve borç miktarının yer aldığı liste sunulmuş olup, davacının adına kayıtlı bağımsız bölüm yönünden eski malikin ismine ve borç miktarına yer ver verilmişse de, bu bağımsız bölüm yönünden bankaya ödemeye yapıldığı ve tapu kaydında bu bağımsız bölüm yönünden ferdileştirme işlemi yapıldığının tapu kaydında belirtildiği, bununla birlikte davalı banka tarafından dava dışı kooperatif aleyhine başlatılan icra takibinde, kooperatife gönderilen ihtarnamede belirtilen borç miktarından adı geçen eski malik adına yapılan ödeme miktarı düşülerek bakiye bedel üzerinden icra takibi yapıldığı da dikkate alındığında, bu bağımsız bölüm yönünden kredi borcunun ödendiği ve tapu kaydında yer alan ipoteğin kaldırılması gerektiği- Davacı adına kayıtlı diğer bağımsız bölüm yönünden ise, davalı banka tarafından davacıya gönderilen borcun ödenmesini içeren ihtarname ekinde yer alan listede davacının ismine yer verilmediği, bankaca bu ihtarname ekindeki borçlu listesinde ismi bulunmayan dava dışı bağımsız bölüm malikleri hakkında talepleri üzerine ipoteğin kaldırılması için tapu sicil müdürlüğüne müzekkere yazıldığı dikkate alındığında, davacının anılan bağımsız bölüm yönünden de borcunun bulunmadığı ve ipoteğin kaldırılması gerektiği-
Davalının, takip borçlusu olmayan davacı şirketin işyerinde haciz ve muhafaza yapması üzerinde, istihkak iddiasında bulunan ve cebri icra tehdidi altında dosya borcunun ödeyen davacı şirketin açtığı davanın istirdat davası olduğu ve davacı şirketin bu davayı açmakta hukuki yararı ve aktif dava ehliyetinin bulunduğu- İcra hukuk mahkemelerince verilen istihkak davalarına ilişkin kararlar kesin hüküm oluşturduğundan ve "takipte üçüncü kişi durumundaki davacının yerinde haczedilen malların takip borçlusuna ait olmadığı" kesinleşen icra mahkemesi kararıyla sabit olduğundan, "haciz baskısı altında ödeme yapan davacı şirketin yaptığı ödemenin haksız bir ödeme olduğu" gerekçesiyle istirdat davasının kabulüne karar verilmesinin isabetli olduğu-