Davaya konu bononun davalı bankaya teslim edilerek banka aracılığı ile tahsilinin amaçlandığı, bu şekilde taraflar arasında sözleşme ilişkisinin kurulduğu, bu sözleşmenin vekalet sözleşmesi mahiyetinde olduğu ve 1 yıllık haksız fiil zaman aşımının olayda uygulama yerinin bulunmadığı, mahkemece değinilen sözleşme ilişkisi göz önüne alınarak, zaman aşımı süresinin tespiti ile sonuca gidilmesi gerekeceği-
İİK md. 72 hükmü gereğince davacı borçlu yararına tazminata hükmedilmesi için davalının takibinde haksız ve kötüniyetli olması, davalı alacaklı yararına kötüniyet tazminatına hükmedilmesi için verilen ve infaz edilen bir tedbir kararı nedeniyle davalı alacaklının alacağına geç ulaşmış olmasının kanıtlanması gerekeceği-
Mahkemece iddia ve savunma çerçevesinde konusunda uzman bir bilirkişiye banka kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak dava tarihindeki borçluluk durumu yönünden ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak deliller hep birlikte değerlendirilip, gerektiğinde yemin teklif hakkı da hatırlatılarak varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesinin gerekeceği-
İhtiyati tedbir sebebi ile alacaklının alacağına kavuşturulması geciktirildiğinden İİK'nun 72/4 maddesi uyarınca davalı yararına tazminata hükmolunması gerekeceği-
Davalı şirketin, dava ve takip konusu çeklere ciro yoluyla hamil olduğu davada, 6762 sayılı TTK'nun 730/4 maddesi yollamasıyla çeklerde de uygulanan TTK'nun 599. maddesi uyarınca şahsi defilerin iyiniyetli meşru hamile karşı ileri sürülemeyeceği-
Davacının, hamil Ş. Gürsoy'un bonoların bedelsiz olduğunu bile bile kötüniyetle iktisap ettiğini ileri sürdüğü ve kötüniyeti ispat için 13/02/2006 tarihli dilekçesi ile ekinde bildirdiği tanıkların dinlenmesini talep ettiği, bu durumda mahkemece davacının iddiası yönünden anılan tanıklar dinlenip beyanları tartışılarak bir karar verilmesinin gerekeceği-
Taraflar arasındaki tespit davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılamasında, davalı hakkındaki hükmün temyiz incelemesi yapılmadığından ve mahkeme hükmü bozulduğundan anılan davalı yönünden kesinleşmiş bir hüküm bulunmamakta olup, mahkemece davalı yönünden hüküm tesisi gerekeceği-
Dava, tasfiye memurunun sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkin olup davanın tasfiye memuru aleyhine açılmasının doğru ve yerinde olmadığı, ayrıca tasfiyesine karar verilen şirketin tüzel kişiliğinin ihyasına karar verildiğinden, davacı tarafın zararlarını ihya edilen şirketten talep etmesi ve davasını şirkete yöneltmesi gerekeceğinden bahisle, davalı hakkında açılmış davanın husumet nedeni ile reddi gerektiği gerekçesinin yerinde olmadığı-
Teminat olarak verilen boş çekin sonradan doldurulması ve bedelsiz kalması nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine ilişkin davada, ispat külfeti dava açılmadan önce iflas eden takip konusu çekin keşidecisi davacı-müflise ait olup, iflas etmiş şirketin hakkında iflas idare memurlarınca açılmış bir dava bulunmadığı için, ihbar yoluyla da müflis şirketin iflas idare memurlarının davaya dahil edilmesi mümkün olmayıp şirketin yetkilisinin bu davayı açma imkanı bulunmamakta olup müflis şirketin bu davada aktif dava ehliyetinin bulunmadığının gözetilmesi gerekeceği-
4822 sayılı kanun ile değişik 4077 sayılı kanunu 10/3.maddenin, son cümlesi, "Tüketici kredisinin teminatı olarak şahsi teminat verildiği hallerde, kredi veren asıl borçluya başvurmadan, kefilden borcun ifasını isteyemez." hükmüne göre, temlik eden banka, asıl borçlu ve kefil olan davacılar aleyhine ayrı ayrı icra takibi yapmış olsa da bankanın davalı kefilden henüz alacağını talep etme hakkı yasal olarak doğmamış olduğundan, davacı kefil hakkında başlatılan takibe karşı asıl davada boçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekeceği-