Şirket borçlandırılmak isteniyor ise şirket kaşesi ve bunun üzerine temsile yetkili kişinin imzasının bulunması gerektiği- Derdest ceza davasında; şirket adına senetleri imzalamış olan ve keşide tarihindeki şirket yönetim kurulu başkan (dava dışı) kişi ile senet lehdarı davalının beyanlarından "senedi düzenleyenin ve lehdarının bu senetlerin davacı şirketle bir ilgisi bulunmadığını" ikrar ettiklerinin anlaşılması karşısında, menfi tespit davasının ve kötüniyet tazminatı koşullarının gerçekleştiğinin kabul edilmesinin isabeti olduğu-
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın ortaklar kredi sözleşmesi ve bu sözleşmeden kaynaklanan borcun yeniden yapılandırılması amacıyla düzenlenen 18.12.2013 tarihli taksitlendirme sözleşmesine dayanılarak girişilen icra takibinden dolayı borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkin olduğu, davacının anılan sözleşmelerde asıl borçlu sıfatı ile yer aldığının görüldüğü, buna rağmen mahkemece davacının müteselsil kefil olduğu kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması dosya içeriğine uymadığından ve HMK’nun 297. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden mahkemece dosya kapsamı ile uyumlu ve usulünce bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerektiği-
6098 sayılı TBK.'nın 74 (818 sayılı BK.'nın 53.) maddesi uyarınca ceza davası sonucunda verilecek olan maddi vakıayı saptayan bir kararın hukuk hakimini bağlayacağı düşünülerek Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2009/295 E.-2012/210 K. sayılı kararının kesinleşmesi beklenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu senedin 2.500 TL iken önüne 3 rakamı konularak 32.500 lira şeklinde tahrif edildiği ve bedel hanesinin yazı ile olan kısmına da bu şekilde yazıldığının dosya içeriğinden anlaşıldığı, bu durumda mahkemece senedin tahrifattan önceki bedeli olan 2.500 lira ile sınırlı olarak geçerli olduğu gözetilerek 30.000 liradan dolayı davacıların davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekirken olumlu tespit biçiminde hüküm kurulmasının doğru görülmediği-
Feragat sebebiyle bir ek karar oluşturmasının mümkün olmadığı-
Menfi tespit davalarında dava tarihi itibariyle borçluluk durumunun saptanması gerekeceği- Somut olayda dava konusu senedin tanzim tarihinin 30/12/2011 olup, davacı borçlu tarafından 28/11/2011 tarihinde davalıya PTT vasıtası ile 25.000 lira miktarında ödeme yapıldığının dosya içeriğinden anlaşıldığı, aksi kanıtlanmadıkça senedin tanzim tarihinden sonra yapılan bu ödemenin senet bedeline karşılık yapıldığı hususunda karine bulunduğunun kabulü gerekeceği, mahkemece bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığı gibi hükmün gerekçesinde ihtiyati tedbir sebebi ile alacağına kavuşması geciktirilen davalı lehine tazminata karar verilmesi gerektiği belirtilmiş olmasına rağmen hüküm fıkrasında tazminatın reddine karar verilmesinin de HUMK'un 297. maddesi hükmüne aykırı olduğu-
Menfi tespit davasında senetlerin tanzim tarihinde davacı kooperatifi kimlerin temsile yetkili olduğunun ilgili ticaret sicil müdürlüğünden sorulup, bu kişilerin tümüne ait senet tanzim tarihlerinden önce ve sonra atılmış, yakın tarihli samimi imza örneklerinin toplanıp, senetlerdeki imzaların davacı kooperatifi temsile yetkili kişilere ait olup olmadığı belirlenerek karar verilemeyeceği-
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu yeterli incelemeyi ihtiva etmemekte olup denetime açık mahiyette bulunmadığından tekrar banka kayıtları üzerinde uzman bilirkişi incelemesi yaptırılarak davacıların murisinin borç miktarı belirlenip deliller hep birlikte değerlendirilerek uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekeceği-
Davacı borçlunun önceki alacaklısına karşı ileri sürdüğü ve kesinleşen mahkeme kararı ile saptanmış olan bedelsizlik def'ini temlik alan durumundaki davalı faktoring şirketine karşı da ileri sürebileceği, 6361 sayılı Yasa'nın somut olayda uygulama yeri bulunmamakla birlikte bir an için yerel mahkemenin gerekçesinde belirtildiği üzere uygulanacağı düşünülse bile anılan Yasa'nın 9/3. maddesi hükmünün faktoring işleminin taraflarından olmayan kambiyo borçluları bakımından uygulanabileceğinin, somut olayda ise tarafların kambiyo işlemine dahil olmaları sebebi ile 6361 sayılı Yasa'nın 9/3. maddesi hükmünün uygulanamayacağının, faktoring işleminin hukuki niteliği itibariyle alacağın temliki hükümlerinin uygulanması gerektiğinin Dairemizin istikrarlı uygulaması ile kabul edildiği-
Davacı tarafın "Protokol" kapsamında borçlarına karşılık verilen kambiyo senetlerinin ödendiğini bu çerçevede borçları kalmadığını ileri sürdüğü, davalı taraf da "protokol"ü kabul ederek ödeme yapılmadığını bildirdiği, bu durumda uyuşmazlığın "protokol" kapsamında değerlendirilip çözümlenmesi gerekip, konu teknik incelemeyi gerektirdiğinden protokol hükümlerine göre ödemeler de dikkate alınarak varsa alacağın tespiti konusunda uzman bilirkişi aracılığı ile tespit olup, davacının buna göre borçlu olmadığı miktarın belirlenmesi gerekeceği-